Salih Tuna, Hakan Albayrak'a ne dedi?
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, Hakan Albayrak'ı da konu alan bir yazı yazdı. İşte o yazı...
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, Hakan Albayrak'ı da konu alan bir yazı yazdı. İşte o yazı...
Taraf`ın "İslamcılar Kürtler için yürüdü" başlığının yanlış olduğunu yazdı ve ekledi: "Kürtler de islamcılar izin yürüyemez ama islam için yürürler"
Kürtler `İslamcılar` için yürür mü peki?
Bu nasıl başlık öyle demeyin; "İslamcılar Kürtler için yürüdü" ifadesi ne kadar normalse, bu soru da o kadar normaldir.
Daha doğrusu böyle bir sorudan hareketle, "İslamcılar Kürtler için yürüdü" demenin garabeti daha bir ortaya koyulabilir.
Biliyorsunuz, geçen gün İslamcı addedilen kimi sivil toplum örgütleri "barış ve kardeşlik için" Taksim'de yürüdü.
Atasoy Müftüoğlu üstadımızdan öğrendiğim o güzelim duayla, bin canımla dua ettim onlara.
Allah her adımlarının ecrini versin.
Kardeşliğin ölçüsü niteliğindeki Peygamberimizin hadisinden mülhem "Kendin için istediğini kardeşin için de iste" pankartını açmışlar.
Elleri dert görmesin.
Kürtçe ve Türkçe "Müslüman zulme boyun eğmez", "İnsanız, ümmetiz, biz kardeşiz", "Müslüman halklar kardeştir" gibi sloganlar atmışlar.
İki cihanda aziz olsun dilleri.
Gelgelelim...
Refikimiz Taraf gazetesi, "İslamcılar Kürtler için yürüdü" başlığı altında sunmuş bu eylemi.
Benim güzel kardeşim Hakan Albayrak da söz konusu başlığı çok beğenmiş; hatta "Ne güzel" diye alkışlamış dünkü yazısında.
Bence hiç de güzel değil.
Zira...
Niyet güzel olsa da ifade çok yanlış!
Hakan kardeşim, ümmet kardeşliği adına yapılan mezkur eylem karşısında duyduğu heyecanla olsa gerek, gözden kaçırmış ama mahut ifade kategorik olarak saçma!
Her şeyden evvel Kürtlerden ayrıştırılacak şekilde bir İslamcılıktan söz edilemez.
"İslamcılar Kürt sorunu için yürüdü" denseydi hadi neyse. "Kürt sorunu" her ne kadar "sorunlu" bir ifade olsa da, mantık dışı olmazdı.
Tanımlar, ifadeler çok önemli.
Nasıl algılarsanız öyle ifadelendirir, nasıl ifadelendirirseniz öyle tavır alırsınız.
Mesela, "Müslümanlar Kürtler için yürüdü" diyemezsiniz.
Derseniz...
Ya Müslüman algılamanızda ya Kürt algılamanızda ya da ikisinde birden ciddi bir sorun var demektir.
"İslamcılar Kürtler için yürüdü" haberini yapan arkadaşların da galiba "İslamcılar" algısında bir sorun var.
Bu sorun da, "İslamcılığı" yabancılaştırma sorunudur.
Yurdum insanının "İslamcı" algısı da maşallah çeşit çeşit.
Taraf gazetesi "askeri vesayetin" yılmaz savunucuları nezdinde bir ara "İslamcı gazete" kategorisinde değerlendirilmişti diyeyim de, gerisini varın siz hesap edin.
Halbuki...
İslamcılık "oryantalistik" bir tanımlamadır ve bu topraklarda hiçbir zaman İslam'ın entegrizmi olarak tezahür etmemiştir.
Müslüman olmanın farkını fehmetmenin ve Müslüman kalmanın ceht ve gayretinden ibarettir.
Kürtler bu ceht ve gayrette hep önde gidenlerden olmuştur.
Mesela...
Bütün bir ömrünü Müslüman olmak ve Müslüman kalmak uğruna adayan Said Nursî Kürt'tü.
Ve...
Afganistan'dan Lübnan'a, İran'dan Cezayir'e kadar Türkiyeli "İslamcıların" şehidi denilince akla gelen ilk isim olan Metin Yüksel de bir Kürt'tü.
Uzun lafın kısası: "İslamcılar Kürtler için yürüdü" ifadesi son derece yanlıştır.
Zira...
"İslamcılığı" hem Müslümanlığa, hem de "İslam Ümmetinin Yetimleri Kürtler"e yabancılaştırma sorununu barındırıyor.
Velhasıl-ı kelam, "İslamcılar" kendileri için yürüdüler: Haksızlık karşısında susmamak, zulme isyan etmek için!
İmdi, naçizane yazımızın başlığındaki soruya cevap verebiliriz:
Baştan beri anlattığım nedenlerden ötürü, Kürtler de "İslamcılar" için yürüyemez!
Müslümanlar için yürüyemeyecekleri gibi.
Çünkü kendileri de Müslüman'dır.
Müslüman'ım demek, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Fars vs. bütün ırkları ve kimlikleri inkar etmemekle birlikte, tek bir milletin, İslam ümmetinin ferdi olmayı kabul etmektir.
Lakin...
İslam için yürürler elbette.
Diyarbakır'da "Kutlu Doğum" haftasında o müthiş yürüyüşleri gibi.