OKS heyecanı bitti, kaldı geriye ÖSS

OKS heyecanı bitti, kaldı geriye ÖSS

OKS heyecanı bitti, kaldı geriye ÖSS… SBS'yi saymıyorum, çünkü o bir süreci kapsıyor.

Başarıya mahkûm edilmiş hayatları oynayan öğrencilere acımıyor değilim. Sistem ve veli baskısı ister istemez öğrenciyi yalnızlığa itiyor. Tabii ki bir kısım öğrenci için bu dediklerim. “Saldım çayıra, Mevla'm kayıra” diyenler bu cümlelerimin muhatabı değil.

Sınavı kazanmak, iş bulmak, iyi koşullarda çalışmak, çok para kazanmak her şey mi? Ya da başarı sadece bu şartları sağlamaya mı bağlı? Türkiye'de dayatılan sistem içerisinde ne yazık ki böyle. Ahlakı olmayan bir sistemin kurallarına paçalarımızı kaptırmış durumdayız.

Başarımız, doğrumuz, iyimiz, sevabımız genelde çoğunluğa göre tanımını buluyor. Çan eğrisinin eğilmez bükülmez doğruluğuna kapılmış gidiyoruz. Durup da işin aslını astarını düşünen çok fazla kişi yok. Nehrin akıntısı hepimizi sürüklüyor gittiği yere.

Öğrencilere buradan şunu yapın bunu yapın tarzı ahkâm kesmek istemiyorum. Ama şu cümleyi de söylemek boynumun borcu: Başarının ahlakını yitirmeyin.

“Ne olacaksanız onun en iyisini olun” tarzındaki klişeleşmiş bir cümlenin yerine “Ne yapacaksanız onun en ahlaklısını yapın” cümlesini kullanmayı tercih ediyorum.

Hâkim olacaksanız adaletli ve vicdanlı bir hâkim olun. Vicdanını satanlardan değil.

Doktor ve öğretmen olacaksanız fedakâr ve güler yüzlü doktor, öğretmen olun. “Sallarım başımı alırım maaşımı” anlayışını taşıyanlardan değil.

Mühendis olacaksanız hesabı kitabı doğru yapanlardan olun. Kaçıranlardan, göçürenlerden değil.

İşveren ya da idareci (yönetici demiyorum, çünkü idareci anlam itibariyle içinde etik değerler barındıran bir kavramdır) olacaksanız altınızda çalışanların hakkını gözetenlerden olun. Suiistimal edip sömürenlerden değil.

Özetle; her şeyden önde ve önce insan olmanın yükünü taşıyanlardan olun. Aşağıdaki hikâyede de ifade edildiği üzere sakın ha '1' rakamını yitirmeyin.

Yanlış hatırlamıyorsam Can Dündar'ın yazdığı bir kitapta geçiyordu aşağıdaki anekdot. Olayı mükemmel bir şekilde özetliyor.

Yıl 1982…

Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nun 2. sınıf öğrencileri, Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyordur. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla yıkılmaktadır... Sert görünümlü hoca kapıda belirir. Sınıfa kızgın bir bakış atıp kürsüye geçer. Tahtaya kocaman bir '1' rakamı çizer.

“Bakın…” der. “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…” Sonra '1'in yanına, bir '0' koyar.

“Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik '1'i '10' yapar.”

Bir '0' daha… “Bu tecrübedir. '10' iken, '100' olursunuz.”

Sıfırlar böyle uzayıp gider: Yetenek... Disiplin... Sevgi…

Eklenen her yeni '0'ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatır hoca… Sonra, eline silgiyi alıp en baştaki '1'i siler. Geriye bir sürü sıfır kalır. Ve hoca yorumu patlatır:

“Eğer kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir.”

Sınıf mesajı alıp sessizliğe gömülür

Kaynak:Haber Kaynağı