Mürşid ne yazar mektubunda?
M. Fatih Çıtlak'ın yayına hazırladığı '40 Mektup', Ankazade Halil Efendi ve müridinin birbirlerine yazdıkları mektupları içeriyor.
Mektubun kadim kültürdeki yerini anlatmak, e-posta dünyasına doğmuş birisine düşmez sanıyorum. Bir internet sitesinde de mektubun öneminden bahsetmek komik olur takdir edersiniz ki. Fakat elimizde e-posta ortaya çıkmadan çok önce yazılmış mektuplar varsa, hatta bu mektuplar bir mürşidin müridine yazdığı mektuplarsa ve bu mektuplar ehil bir el tarafından sadeleştirilip bir araya getirilmişse bize de bu kitabı haber vermek düşer sanıyorum.
Mevzubahis kitap Mayıs ayında Sufi Yayınları’ndan çıkan 40 Mektup kitabı. Kitabı yayına hazırlayan M. Fatih Çıtlak. Şimdiden ikinci baskısını yapmış olan bu kitap Ankazade Halîl Efendi’nin Tûtî İhsan Efendi’ye yazdığı mektupları içeriyor. Mektuplar, İhsan Efendi’nin, babasının amcası Şeyh Ankazade Halil Efendi’ye sorduğu soruları üzerine yazılmış. Bir asır sonra da bir araya gelmiş, sadeleşmiş ve kitap olmuş. Takdimini Mahmut Erol Kılıç’ın yazdığı kitap, isminden anlaşılacağı üzere 40 adet mektup içeriyor.
Mürşid ve müridi arasındaki mahrem ilişki
Mürşidinin, gelen mektuplar üzerine yazdığı bu mektuplar birçok farklı özelliği bir arada bulunduruyor. Öncelikle okuyanlar, bir mürşid ve mürid arasındaki mektuplaşmanın mahiyetine vakıf olabiliyorlar. Mahrem olan bu ikili ilişkinin okuyanlar tarafından görülebiliyor olması başlı başına bir nimettir diyebiliriz. Fakat ileri de gidebiliriz; zira bu mektupların muhtevası genel tarikat kurallarına dair birçok bilgiyi içeriyor haliyle. Bu vesileyle kitap, okuyanların tasavvufa ve seyr-i sülûka dair merak ettikleri birçok noktaya ışık tutuyor.
Sadece Halvetiyye adabı değil bahsedilen
Tasavvufun, İslam dairesinin içinden bir daire olması hasebiyle, her noktası din ile birebir irtibatlıdır malum. Mektupların dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi, seyr-i sülûka dair, tasavvufun genel ahkâmına dair birçok meseleyi gündelik meşgaleler, mutat vazifeler üzerinden izaha gitmesi, basit örneklerle açıklaması ve ibadetlerin batınî manalarına değinmesi. En can alıcı noktası ise -en azından benim açımdan- tasavvufî bir kısım uygulamaların, sembollerin izahlarına yer vermesi. Mürşid Halvetiyye tarikatine bağlı bulunduğundan, sembollerin açıklanması bu tarikatin adabı üzerinden şekilleniyor denilebilir fakat mürşid kendi tariki ile ilgili sembolleri açıklarken diğer tarikatlerin uygulamalarına da sık sık değindiğinden, mektupların bu noktada kapsayıcı özelliğinden rahatlıkla bahsedebiliriz.
Tabii burada zikredebildiklerimiz bizim dikkatimizi çeken şeylerden ancak bir kısmı (zira yerimiz kısıtlı, muhteva ise fazlasıyla derin), yoksa herkes kendi bilgisi, ilgisi ve irfanı nispetinde kitaptan farklı ölçülerde istifade edebilir sanıyorum.
Kitap konu konu tasnif edilmediği için belirli bir noktayı merak eden okuyucuyu tatmin etmeyecektir. Fakat böyle bir beklentisi olmayan okuyucu kendini kitabın akışına bırakarak umduğundan fazlasını kazanabilir sanıyorum.
(+) |
Fatih Çıtlak’ın bilinçli tercihi
İçerikten öte teknik bilgi vermek gerekirse, sadeleştirmenin titiz bir şekilde yapıldığını söyleyebiliriz. Fatih Çıtlak kitabı neredeyse tamamen günümüz Türkçesine aktarmış fakat yer yer bilinçli bir şekilde ya kelimeleri oldukları halleriyle bırakmış yahut oldukları gibi bırakıp günümüzdeki kullanımını parantez içinde belirtmiş. Mektupların başlarındaki ve sonlarındaki dualara ise hiç dokunmamış diyebiliriz. Fatih Çıtlak’ın muhtelif konuşmalarını dinlemiş olanlar kendilerinin bu konuda hassas olduğunu yakinen bilirler. Bazı kelimeleri, kavramları ve kullanım kalıplarını insanların hayatlarında ve zihinlerinde yer etmesi için sürekli tekrar ettiğine şahit olmuşlardır. Kitapta kullanılan dilin de bu amaca hizmet ettiğini söyleyebiliriz.
Hâsılı, belirli bir tasniften geçmeden, kalpten kalbe akan konuşmaları içeren bu kitap, İslam dairesi içinde birçok konuya farklı bir bakış getirebilmeye, tasavvufî hayat ve seyr-i sülûk hakkında birçok soruyu ise cevaplandırmaya fazlasıyla muktedir bir eser. Arka kapağında belirtildiği gibi, “kendisi bir kaynak olmanın ötesinde pek çok eser için ilham kaynağı olacak” bir kitap.
Mehmet Erken- dunyabizim.com