Milli Gazete yazarı Adnan Öksüz, isim vermeden Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Ülker'in reklam politikasını 'ince bir üslupla' eleştirdi. İşte o satırlar... 

 

Sadece reklam değil randevu dahi vermiyor!

 

Sosyal medya resmen çalkalanıyor!

 

Benim de dikkatimi çekti...

 

Bugüne kadar muhafazakar/inançlı kesimin omuzları üzerinde yükselen, en zor dönemlerinde bu kesime yaslanarak Türkiye'nin en büyükleri arasına giren bir şirket Milli Gazete'ye reklam vermeye bir türlü yanaşmıyor!

 

Vermeyebilir, kendi paşa gönlü bilir...

 

Hadi reklamı geçtik!

 

Çünkü, şirketlerin bu alanda kendilerine göre bahaneleri her zaman bulunur; işte, 'reklam planlamasını biz yapmıyoruz, profesyonel bir şirkete yaptırıyoruz, onlar da programda Milli Gazete'ye yer vermemişler..' türünden gerekçeler..

 

İnandırıcı olmasa da, 'Eh n'apalım...' der oturursunuz...

 

Ama bakar mısınız?

 

Bu şirketin yöneticileri, Milli Gazete'nin 'bir çay içme' taleplerine de geri dönmüş değil!

 

İşte burada oturup düşünmek lazım!

 

Bizim geleneklerimizde gelen misafire 'gelme' denmez..

 

Kim olursa olsun..

 

Sahi, nedir bu vurdumduymazlık!

 

Antidemokratik 28 Şubat sürecinde bu şirketle ilgili yaşanan bir hatıramı anlatmak isterim;

 

Bilindiği gibi 28 Şubat sürecinde birçok şirket 'yeşil sermaye' adı altında fişlendi.

 

Bu esnada Anadolu'da bir mağazada alış veriş yapan bir vatandaş, o mekanda rutbeli askerlerin de olduğunu görünce mağaza görevlisine yüksek sesle bağırır; "Koy oğlum o şirketin nesi varsa sepete koy! Hatta eti varsa etinden de koy!.."

 

Sizin çay içmekten bile imtina ettiğiniz Anadolu insanı sizi böylesine sahiplenmişti...

 

Peki ya, bu büyük şirket 28 Şubat sürecinde hangi sivil toplum kuruluşlarına ne kadar para aktardı?

 

Kaç milyon dolarlar bu yolda heba oldu?

 

Birileri yazsa da öğrensek!

 

Bu şirketin adı mı dediniz?

 

Çocukların marketlerde ilgi duyduğu, rafları dolduran gıda ürünleri ile ünlü şirket.

 

Siz anladınız, siz anladınız..."