Meslek hayatımın en zor röportajıydı

Meslek hayatımın en zor röportajıydı

32.Gün’de Başbakan Erdoğan’ı ağırlayan M. Ali Birand titrediği ve soruları önceden verdiği iddialarına ‘Röportajdan çok memnunum. Herkes bunu konuştu’ cevabını veriyor.

Demirel istediğini söyler

Baykal istediğinizin yarısını verir

Özal ve Ecevit manşet atardı

 

Başbakan Erdoğan’ı konuk ettiğiniz program çok eleştirildi. Eleştiriler haklı mı sizce? 

Türkiye’de toplumun bir bölümü daima liderle masaya oturulduğu zaman o liderin dayak yemesini istiyor. Hesaplaşmayı kendi adlarına senin yapmanı beklerler. Oysa söyleşi yapan kişinin amacı karşısındakini sinirlendirip provoke edip stüdyodan ayrılmasına neden olmak değildir. Amaç çeşitli sorularla fikirlerini anlatmasını sağlamaktır.

 Sizden de ‘dövmeniz’ mi bekleniyordu?

Valla ben böyleyim. Yerlerse yerler, yemezlerse seyretmezler. 40 yıldır bunu yapıyorum. Yeltsin’den Clinton’a kadar röportaj yaptığım dünya liderleri     oldu. Kendileri gelsin, çok daha iyisini yapsınlar. Dövsünler... Diyeceğim bir şey yok. Eleştirenler benim siteme girip programı bir daha izlesin. Sorulmadık soruya ve herhangi bir şekilde insanları rahatsız edecek bir tutuma rastlayamazlar.

 Başbakan Erdoğan ile röportaj yapmak zor mu?

Zor. Başbakan aksidir! Siz bir şey söylemeye başladığınızda çok rahat ‘Dur bir dakika ben daha lafımı bitirmedim kardeşim. Sen bana niye bunu tekrar soruyorsun?’ deyiverir ve milyonlarca insanın karşısında ‘şak’ diye kalabilirsiniz. Kalkıp da siz Başbakan’a ‘Siz ne demek istiyorsunuz?’ diyebilir misiniz? Gazetecilikte bu yoktur ki... Dünyanın hiçbir yerinde yoktur.

 Size neden bu kadar tepki geldi?

Ali Kırca yaptı, ATV yaptı tepki almadı ama bilmiyorum benim adımdan mı ne!

Hangi salak titrediğimi görmüş

 Röportajdan siz memnun musunuz?

Çok memnunum. Önemli olan da bu. Şimdiye kadar yaptığım en zor, en dikenli, en ince telin üstünde giden söyleşiydi. Çünkü Başbakan iki senedir Kanal D’ye çıkmıyordu. Bunun başka anlamları da var.

 Bağlı olduğunuz medya grubu açısından söylüyorsunuz galiba.

Gayet tabii. Başbakan sokaktan geçerken ‘Uğrayayım da bir Mehmet Ali ile sohbet edeyim’ diye gelmedi ki. Zaten kendisiyle öyle bir samimiyetim de yok.

 Programda sizin gülmeniz de eleştirildi.

Söyleşileri bir işkence aracı olarak görmem. Seyirciye ben rahat seyredecekleri bir program sundum. Ben gülmezsem karşımdaki insan da güleryüzlü olmaz. İngiltere Başbakanı Thatcher ile söyleşi yaparken ayak ayak üstüne attım diye bizim basın birbirine girdi. Başbakan Erdoğan bir politikacı gibi işini yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Bunu olağanüstü bir olay haline getirmenin manası yok ki.

 Erdoğan’ın karşısında titrediğiniz iddia edildi.

Aa! Ben kimsenin karşısında titremedim. Hangi salak benim titrediğimi görmüş! Şu saniyede yaptı diye bana e-mail atsın. Ben de bakayım. Çok çetrefilli bir söyleşiydi. Ama sonuç istediğim gibi oldu. İçinde çok büyük haberlerin olmadığı ama olay yaratan bir söyleşi oldu. Herkes konuştu. Önemli olan da bu.

 Aralarında dünya liderlerinin de olduğu pek çok isimle söyleşi yaptınız. O isimlerin tavrı nasıldı?

Süleyman Demirel sadece kendi istediğini söylerdi. Deniz Baykal sizin istediğiniz lafın yarısını söyler, yarısını kendi istediği yere çekerdi. Özal ve Ecevit manşet verirdi. Erdoğan’ı hafif sinirlendirmeniz gerekiyor. Sinirlenince çok iyi performans gösteriyor ki bence Başbakan’ın bütün kampanyadaki en samimi sohbeti bizim programdakiydi.

 Cüneyt Özdemir de sizin öğrencilerinizden biri. O neden tarzınızı eleştirdi?

Ben ona diyorum ki ‘Sen yap da görelim.’

 Ayıp etti mi size?

Etmedi. O kendine özgü bir insandır. Vıdılar, küçük kazıklar atar, küçük iğnelemeler yapar ama içinde kötülük yoktur.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.