Keyfi Yasaklama Gerçekten Kalktı mı?
Başörtüsü meselesinin yeniden gündeme gelmesiyle beraber yıllardır sorunun çözülmesi ile ilgili mücadele yürüten sivil toplum kuruluşlarından biri olan İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) konu ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.
Başörtüsü meselesinin yeniden gündeme gelmesiyle beraber yıllardır sorunun çözülmesi ile ilgili mücadele yürüten sivil toplum kuruluşlarından biri olan İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) konu ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. ÖNDER Genel Başkanı Hüseyin Korkut yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:
‘Malum olduğu üzere son günlerde başörtüsü yeniden tartışılmaya başlanmış, ülkenin gündemindeki haklı yerini almıştır. Yıllardır başörtülü genç kızlarımızın ve ailelerinin hayatlarına bir kâbus gibi çöken, genç kızlarımızın eğitimlerine son vermelerine ya da aile ve vatanlarından uzakta yurt dışında okumalarına sebep olan başörtüsü yasağının yeniden gündeme gelmesi umarız ki yasağın tamamen kalkması ile sonuçlanacaktır. Şüphesiz bu mesele imam-hatip lisesi mezunlarını birinci derecede ilgilendirmekte, yıllardır çözüm için çalışmalar yürüten ÖNDER’i konunun direkt muhatabı kılmaktadır.
YÖK’ün İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği başörtülü öğrencilerin sınıftan atılmayarak sadece haklarında tutanak tutulacağına dair bir yazı ”başörtüsü yasağı kalkıyor mu?” tartışmalarına sebep olmuş hatta kamuoyunda “yasak kalktı” algısı yaratmıştır. Oysa gönderilen yazı, yasağı kaldıran bir yazı değil, sınıftan atılarak onuru kırılan, hakarete uğrayan öğrenciye karşı işlenen suçun ortadan kaldırılmasına yönelik bir yazıdır. Yani yazı akademisyenlerin keyfi davranışlarla suç işlemesini önlemeye dönüktür. Başörtülü kızlarımız için yasak devam etmekte, önceden sınıftan atılma korkusu yaşayan kızlarımız şimdi “kaç tutanaktan sonra okuldan atılırım” korkusu ile okullarına girmektedir. Bu keyfi bir uygulamadır, keyfi uygulamayı genelge ile YÖK başlatmış, yine YÖK kaldırmalıdır.
Özgürlük Üniversite İle Sınırlı Kalmamalı
Başörtüsü meselesinin yıllardır çözülememesi, siyasi çekişmelerin bir parçası haline getirilmesi bizleri yeterince yıpratmış fakat gelinen bu noktada Türkiye’nin her kesiminden “başörtüsüne özgürlük” seslerinin yükselmesi umutlarımızı yeniden yeşertmiştir. Ancak yükseköğrenim için özgürlüğe atılan bu adım orada kalmamalı, başörtüsü her yaşta, her eğitim ve çalışma kurumunda serbest olmalıdır. Başörtülü kızlarımız eğitimlerini tamamladıktan sonra yeniden aynı sorunlarla hayatları karartılmamalı, başörtüsünün bir inanç meselesi olduğu göz önünde bulundurularak “kamuda çalışırken baş açılmalı” ya da “önden perçemler görünmeli” gibi bayağı cümlelerle inançlar hafife alınmamalıdır. “Türban mı başörtüsü mü, Kuran’da yeri var mı yok mu, siyasal simge mi değil mi” gibi kısır tartışmalar bir kenara bırakılmalı, herkes inancında, giyiminde, yaşam tarzında özgür bırakılarak insani haklarına tecavüz edilmemelidir. İnsanın temel hakları kanunlarla yasaklanamaz. İnsan hakkının azınlığı çoğunluğu olmaz. Anayasa dayanağı olmayan mahkeme kararları yok hükmündedir. Temel insan haklarının azınlığı, çoğunluğu olmadığı gibi, böylesi demokrasinin göstergesi, olmazsa olmazlarından olan konular hakkında toplumun mutabakatı da aranmaz.
Başörtüsünü yasaklayan hiçbir kanun bulunmamasına rağmen, buna rağmen yıllardır kızlarımız yönetmeliklerle, mahkeme kararlarıyla uygulanmaya çalışılan yasağın kurbanı haline getirilmektedir. Sorun kurumlardaki yönetmeliklerin yeniden düzenlenmesiyle aşılacakken anayasal bir düzenlemeye taşınmak istenmesi aslında “yok” olan bir yasağın varmış gibi gösterilmeye çalışılarak, çözümün yokuşa sürülmesinden başka bir şey değildir.
Türkiye’nin %90’ının mutabık olduğu bir konuda nasıl olur da hala bir sonuca gidilemediğini anlamakta güçlük çekmekle beraber bu sürecin sorunun çözümü açısından olumlu sonuçlanacağına dair inancımızı korumaktayız. Umudumuzu hep koruduk ve sabırla mücadele ettik. Bundan sonrası için ülkemizi çok daha aydınlık günlerin beklediğine yürekten inanıyoruz.’
Kaynak: