KAOS NASIL BİTER?
SP Lideri Numan Kurtulmuş, Türkiye’de son dönemde ayyuka çıkan kirli planları sistemi ele alarak değerlendirdi:
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye’de son dönemde ayyuka çıkan kirli planların, sistemin özünün acilen demokratikleştirilmesi gerekliliğini ortaya koyduğunu belirterek, “Eğer Türkiye’yi kaoslardan, krizlerden kurtarmak istiyorsak, milleti sürecin yegâne unsuru haline getirecek reformlar yapmalıyız. Aksi halde bugün başka, yarın başka bir meseleyi tartışıyor olacağız”dedi.
NAZİF KARAMAN’ın söyleşisi
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, üniversiteden siyasete transfer olmuş bir isim. Yaklaşık 1.5 yıldır Saadet Partisi Genel Başkanlığı koltuğunda oturuyor. Eşi Doç. Sevgi Kurtulmuş ile, hocaların hocası olarak bilinen rahmetli Prof. Dr. Sabahattin Zaimoğlu’nun talebesi. Yapıcı yaklaşımı ile tanınan ve siyasete farklı bir üslup getiren Numan Kurtulmuş ile son günlerde ayyuka çıkan kirli planları, bu planların hazırlanmasına nelerin önayak olduğunu, erken seçim söylentilerini, Saadet Partisi’ni, ABD Konsolosluğu’nun güvenlik eğitimi verdiğine yönelik yaptığı dikkat çekici açıklamanın arka planını ve siyasetteki üslup problemini konuştuk...
¥ Türkiye’de neler oluyor? Son günlerdeki gerek HSYK, gerekse de Balyoz Planı ile ilgili hareketliliği neye bağlıyorsunuz?
- Türkiye sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Bizim bürokratik oligaşi olarak tanımladığımız millete hesap vermeyen, milletçe seçilmeyen ve denetlenmeyen birtakım adacıkların millet denetimine açılmasıdır, esas olay budur. Türkiye’nin demokratikleşme sürecidir. Türkiye sistemin mahiyetini demokratik hale getirmenin sancılarını yaşıyor. Her gün yeni tartışmalar yaşıyoruz. Bu tartışmaların güncel yüzü üzerinde durmanın sorun çözmeye yaramayacağı kanaatindeyim.
¥ Ne yapılması gerekiyor peki?
- Türkiye’de sistemin özünü demokratikleştirecek ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu, ertelenemez bir taleptir. Son tartışmalarla birlikte, bu daha da net olarak görülüyor. Eğer bu sorunu çözmek üzere ciddi adımlar atmazsak ve bu süreçte milleti sürecin yegâne unsuru haline getirecek reformlar yapmazsak, bugün bunu, yarın başka bir meseleyi tartışıyor olacağız. Biz meseleye kişilerden, hatta kurumlardan uzak, kurumların millet iradesi ile ne kadar uyumlu çalıştığı noktasından bakıyoruz.
AYM KENDİSİNİ MİLLETİN ÜSTÜNDE SENATO GİBİ GÖRÜYOR
¥ Kurumların millet iradesi ile uyumlu çalışması nasıl gerçekleşecek?
- 411 oyla yapılan Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’nden dönmesinden sonra, hukuk siteminde fiili bir durum ortaya çıkmıştır. O da Anayasa Mahkemesi’nin kendisini milletin üstünde bir senato olarak görmesidir. Bu bir kördüğümdür ve önemli olan, Türkiye’nin bu kördüğümü aşmasıdır. Bizim teklifimiz şu: Halk tarafından seçilen 250 bin seçim çevresinden temsilcilerin geldiği 2 turlu dar bölge seçim sistemi ile seçilmiş olan yeni bir kurucu meclis. Kurucu meclisin yegâne vazifesi, Anayasa’yı yapmak olacaktır. 1 yıllık çalışma sonucu Anayasa taslağını hazırlayarak referanduma götürecek.
¥ Aksi taktirde ne olur?
- Türkiye’nin bu bürokratik yapısının millet denetimine açılmasını değil, kurumlar arasında kimin hakim olacağını tartışıyor oluruz. Dolayısı ile bu süreçlerde bir tane yol vardır, milleti sürecin hakimi yapmaktır. Onun yolu da dar bölge tek milletvekili sistemi ile seçilmiş yeni bir kurucu meclisle, Türkiye’nin çağdaş, demokratik, katılımcı ve millet çoğunluğu tarafından belirlenmiş temsilciler eliyle hazırlanmış ve milletin oylarıyla referandumda seçilmiş bir Anayasa’dır. Türkiye’nin kaoslardan, krizlerden kurtulmasının bundan başka yolu yoktur. Demokrasinin beyni millettir. Herkes yerli yerinde olacak ve vazifesini görecektir. Bu sistemi kurmak, siyasetin vazifesidir.
¥ Anayasa değişikliği kapsamında başka neler olmalıdır?
- Millet egemenliğinin paylaşılmasını sağlayan kurumların millet denetiminden çıkarıldığı bir sistemle karşı karşıyayız. Kurumları millet denetimine açmamız lazım. Sivil iktidarlar millet iradesini iktidara yansıtacak yasal ve anayasal çerçevede cesur adımlar atmalılar. Türkiye’de mutlaka bir yargı reformu yapılmalı. Hiç kimse ‘Bu parlemento Anayasa yapma yeteneğini yitirdi..’ gibi bir söz söylememelidir. Bu süreçlerde parlamentonun gücünü artırması gerekir. Siyasi partiler yasası, seçim yasası düşünce ve fikir özgürlükleri önündeki engellerin kaldırıldığı bir reforma ihtiyacımız var.
ERKEN SEÇİME GÖTÜREN İKİ SEBEP
¥ Erken seçim görüyor musunuz ufukta?
- Mevcut parlamento legal, meşru ve seçilmiştir. Son ana kadar itibar edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Yıldızı her geçen gün parlayan ve parlamento dışında olan bir partinin genel başkanı olarak hemen erken seçim talep etmem lazım. Ancak şu an erken seçim istiyor görünmenin Türkiye’de bir kaos istiyormuş gibi bir algılanma durumu var.
¥ Türkiye’yi erken seçime ne götürür sizce?
- Birincisi ekonomik zorluklar. İkincisi ise sayın Başbakan’ın Cumhurbaşkanı olma talepleridir. Bu iki sebebi üst üste koyduğumuzda, ülkemizin erken seçime doğru gittiğini görüyorum.
¥ Başbakan, Cumhurbaşkanı olmak istiyor mu sizce?
- Evet. Bu istek de Türkiye’deki gerginleşmenin sebebi olarak tezahür ediyor. Bu gerginlikler 2012’de Cumhurbaşkanı’nı halka seçtirmek istemeyenler tarafından önümüzdeki dönemlerde artırılacak diye düşünüyorum.
¥ Saadet Partisi teşkilatı seçim hazırlıklarına başladı mı peki?
- 29 Mart yerel seçimleri ardından teşkilatlarımız genel seçim hazırlıklarına başladılar zaten.
¥ Anketler yaptırıyorsunuz mutlaka... Nasıl sonuçlar çıkıyor?
- Saadet Partisi’nin trendi her geçen gün biraz daha yükseliyor. Çok ciddi şekilde sempati halkalarının oluşmakta olduğunu görüyorum. İnşallah bunlar önümüzdeki seçimde oya dönüşecektir. Bardak bizim açımızdan her geçen gün biraz daha dolmakta. Biz Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomik krizi tartışma fırsatı bulsak, Saadet Partisi ülkenin yegâne alternatifi olduğunu ortaya koyacaktır.
AK PARTİ’YE ACIMASIZLIK YAPMIYORUZ“YAPICI ELEŞTİRİYORUZ”
¥ AK Parti çevreleri genellikle Saadet Partlililerin yapılan olumlu icraatları görmezden gelerek kendilerini acımasızca eleştirdiklerinden yakınıyorlar. Haklı olabilirler mi?
- Hiçbir siyasi iktidarın yaptıkları, bütünüyle yanlış ya da bütünüyle doğru olmaz... Türkiye siyaset tarihinde bir muhalefet partisinin, iktidar partisini yaptığı iyi icraat için yazılı açıklama ile tebrik etmesi, bizim tarafımızdan ortaya konulmuştur. Mesala Suriye sınırı açıldığında doğru iş yapıldığına dair yazılı açıklamamız oldu. Davos’ta Sayın Başbakan “One Minute” dediği zaman birkaç saat sonra tebrik eden yine bizdik. Mayın tasarısı ile ilgili yapıcı eleştiriler yaptık. Demokratik açılım konusunda da kelime kelime üzerinde çalışarak barış ve kardeşlik için birliktelik projesini sayın İçişleri Bakanı’na takdim ettik. Ama AK Parti’nin ortaya koyduğu programa da çok ciddi eleştirilerde bulunuyoruz. IMF yanlısı politikaları eleştiriyoruz. BOP’un Eşbaşkanı olmalarını eleştiriyoruz. Türkiye’nin, AB’de terbiye edilen bir çocuk muamelesine tabi tutulmasını eleştiriyoruz. Saadet Partisi olarak hükümet ne yaparsa “istemezük” demiyoruz. Son olarak HSYK ile ilgili bir reform yapacak olurlarsa, buna da desteğimizi sağlayacağız.
ABD KONSOLOSLUĞU, NEDEN GÜVENLİK EĞİTİMİ VERİYOR?
¥ Son dönemde Saadet Partisi tarafından gündeme getirilen çok ilginç bir konu var. ABD’lilerin Türkiye’de güvenlik eğitimi verdiğini açıklayarak, kamuoyunun dikkatini çektiniz...
- 2009 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Çalışma İnsan Hakları Raporu’nda bir madde dikkatimizi çekti. O maddede Türkiye’deki dinî azınlıklara güvenlik dersi verildiği belirtilmekte. Bunun üzerine il başkanlığımız, ABD Başkonsolosluğu’na bunun mahiyetini sordu. Aynı şekilde İstanbul Valiliği’ne bir yazı yazıldı. Önce İstanbul Valiliği bir cevap verdi. Valilik “Böyle bir şeyden haberimiz yoktur” diyor. ABD Konsolosluğu’nun, 50 gün sonra gönderdiği cevabî yazıda 2004 yılından bu yana okullar, hastaneler, bazı kamu kurumları, bazı şirketler, bazı medya kuruluşlarında güvenlik bilincini artırmak için eğitim verildiği belirtiliyor. Konsolosluk cevap vermiştir ama ortada çok açık seçik bir skandal vardır.
¥ Nedir o skandal?
- Bu insanların, valiliğin ve emniyetin bilgisi dışında böyle bir eğitim vermeleridir.
¥ Niye veriliyor bu eğitim?
- Biz de bu sorunun cevabını aradığımız için, bunu gündeme taşıdık ama cevabını hâlâ bulamadık.
¥ Konuyu gündeme getirmenizin ardından size yansıyan bir gelişme oldu mu?
- Hayır olmadı; sadece konsolosluktan ve valilikten gelen yazılar, boyutunda kaldı olay.
OSMAN DURMUŞ, KEŞKE BAŞÖRTÜLÜLERİ SAVUNSAYDI
¥ Meclis’te geçtiğimiz günlerde hiç de hoş olmayan sahneler yaşandı. Nasıl karşıladınız o kavgayı?
- İğrenç görüntülerdi gerçekten.
¥ Sizce kim sebep oldu o görüntülere, fitili kim ateşledi sizce?..
- Biz Osman Durmuş’un Emine Erdoğan Hanımefendiye yönelik sözlerini son derece yadırgadık. Büyük kesimi manevi değerlere kıymet veren bir seçmenden oy almış bir partinin mensubu, o sözleri söylememeliydi. Osman Durmuş’un çıkışını, Nusret Demirağ’ın Türkçe Ezan gafına çok benzettim. Osman Durmuş, Başbakan’ın eşinin GATA’ya girememesi yerine başörtülü anaların, bacıların GATA’ya kıyafetleri yüzünden alınmamalarını eleştirse çok daha doğru olurdu. Genelkurmay Başkanı’nın bile hata yaptıklarını kabul ettiği bir ortamda bir siyasetçinin bu sözleri söylemesi anlaşılır gibi değil. Fakat Başbakan’ın çıkışı ve üslubu da agresifti. Fakat o ailesi mevzu bahis yapılınca, kişisel duygularına hakim olamadı diye düşünüyorum. Şu anki parlamento, milletin beklentilerini karşılayamayacak durumdadır. Millet bu görüntülerden yaka silker durumda. İktidar ve muhalefetteki beyler, kavga ederek oy almaya çalışıyorlar. Görüntü bundan ibarettir.
TEKEL OLAYINDA İŞ BU NOKTAYA GELMEMELİYDİ
¥ TEKEL işçileri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ciddi şekilde mağdur edildiklerini düşünüyorum. Yanlış kararlar verilmiştir ve haksızlığa maruz kalmışlardır.
İstismar edilmiyorlar mı peki TEKEL işçileri?
İşi buraya kadar kim getirdi. Ne oldu da insanlar bu direnç noktasına geldi. Esas karşı çıkmamız gereken bizim çiftçilerimize tütün ürettirilmemesi. Dışarıdan getirilen tütün sattırıldığı için TEKEL kapatılıyor.
¥ Numan Kurtulmuş Başbakan olsaydı, bu sorunu nasıl çözerdi?
Biz Başbakan olsaydık mesele bu noktaya asla gelmezdi. Uygulanan yanlış politikalar sonucu çiftçimizin tarımsal ürünleri para etmez hale gelmiştir; bu da köyden kente göçü hızlandırmıştır. Ekonomide uygulanan Dubai modeli yanlış bir modeldir. Bu model sebebiyle Türkiye ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadır.-VAKİT-