İmamlar açılıma nasıl bakıyor?

İmamlar açılıma nasıl bakıyor?

Diyanet-Sen’in yeni Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, Bizler İslâm kardeşliği için milli birlik projesini anlatacağız” dedi.

‘İslâm kardeşliği için milli birlik projesini anlatacağız’

 

Diyanet-Sen’in yeni Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, din görevlilerinin üvey evlat gibi görülmemesini isteyerek, “Teşkilat yasası bir an önce çıkarılmalıdır. Darbe ürünü uygulamalar artık son bulmalıdır. Bizler İslâm kardeşliği için milli birlik projesini anlatacağız” dedi

 

ASLAN DEĞİRMENCİ’nin röportajı

 

Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası Genel Başkanı Ahmet Yıldız’ın yerine Genel Başkanlığa getirilen eski Genel Sekreter Mehmet Bayraktutar, Vakit’in sorularını cevaplandırdı.

 

- “Sendika” ile bağdaştırılamayan din görevlileri bu gün sendikalaşmanın en yüksek olduğu toplum kesimi haline geldi. Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Türkiye’de sosyal ve siyasal gelişmeler, demokrasiye geçiş çalışmaları ve sendikal hakların elde edilmesi Batı’dakinden çok farklıdır. Batıda uzun yıllar hak ve özgürlük mücadeleleri verilerek alınan haklar, ülkemizde benzer mücadele yaşanmadan, batıda var diye verilmiştir. Din görevlilerinin sendikal haklarını elde etmeleri ise batıdaki mücadele ile daha çok örtüşüyor. Ve bence bugün Diyanet yüzde 75 oranında bir sendikalaşma oranı ile ülkemizdeki sendikalaşmanın en yüksek olduğu bir kurum ise bunda din görevlilerinin sorunlarının büyüklüğü ve verdikleri sendikal mücadele yatmaktadır.

MERHUM AHMET YILDIZ BÜYÜK MÜCADELE VERDİ

Din görevlilerinin Cumhuriyet’in ilk dönemindeki durumlarına baktığımızda bunu daha iyi anlarız. Din görevlilerinin bir maaşı bile yoktu. Halkın toplayıp verdiği çok cüzi miktarlarla geçinmeye çalışırlardı. Memuriyete geçmeleri 14 Temmuz 1965’te olmuştur. Bu tarihte Diyanet personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamına alınmıştır. Yani bu tarihe kadar din görevlilerine memuriyet verilmemişti. Memuriyete geçişi sonradan olunca bir takım haklardan da yoksun kalmıştır. 1990’lı yılların başlarında AB süreci içerisinde çeşitli siyasi parti yetkililerince hazırlanan yasa taslaklarında sendikaların kurulabileceği hizmet kolları arasında din hizmetine yer verilmemiş, din hizmeti kamu hizmeti olarak kabul edilmemişti. Din hizmeti kamu hizmetlerinden kabul edilmediği için de din görevlilerinin sendikal örgütlenme hakları yoktu. Nitekim ilk etapta diğer hizmet kollarına sendika hakkı verilmesine rağmen din hizmetlerinin yasaya girmesi için merhum Genel Başkanımız Ahmet Yıldız ve bizler büyük mücadele verdik ve bu mücadele sonucu din hizmeti yasaya girdi. Oysa memurlar arasında en çok sorunları din görevlileri yaşıyordu. Yıllardır ihmal edilen, hatta yok sayılan, çeşitli şekilde saldırıların hedefi haline getirilen ve adeta üvey evlat muamelesi gören din görevlileri sorunlarına çözüm bekliyordu ve sendika fikri bence din görevlileri arasında bu yüzden bu kadar kabul gördü ve desteklendi.

- Sendikanın din görevlilerine ne gibi katkıları olmuştur?

- Biz sendikayı kurduğumuzda din görevlilerinin 80 yıllık birikmiş sorunları vardı. Biz sendika çatısı altında din görevlilerini topladık ve sorunların çözümü konusunda büyük gayretler sarf ettik. Öncelikle 12 bin vekil imamın kadroya geçmesini sağladık. Ücretler en düşük düzeyden alınırken ciddi iyileştirmeler oldu. Ek ders ücreti alındı. Fahri Kur’an kursu hocalarımız sözleşmeli statüye kavuştu. Yıllardır doldurulamayan boş kadrolar büyük ölçüde dolduruldu. Din görevlilerinin hükümet icraatları hakkında konuşmalarını yasaklayan ve üç yıla kadar hapis cezası getiren TCK 219. madde değiştirildi. Asılsız şikâyetlere son verildi. Girişimlerimiz sonucu ilahiyat ön lisans mezunlarının diplomalarındaki şerhler kaldırıldı. Daha önce din görevlilerine verilen camilerin temizlik sorumluluğu yerel yönetimlerce yapılmaya başlandı. Bunun yanında üyelerimize yönelik ferdi kaza sigortamız, misafirhane hizmetimiz de sendikanın din görevlilerine katkılarından bazıları.

VERİLEN EĞİTİM YETERSİZ

- Dünya ile karşılaştırdığımızda bugün ülkemizde din görevlilerin eğitimi yeterli mi? Yeterli değilse neler yapılabilir?

- Din, insan hayatının her safhasında ve ömür boyu ilişki içerisinde olduğu bir müessesedir. Dinin bu özelliği onun eğitimini de önemli kılmıştır. Bu eğitimi verecek olan din görevlilerinin eğitimi ise çok daha büyük önem arz etmektedir. Toplumla ve hayatla iç içe bir görev ifa eden din görevlilerinin dini eğitim yanında sosyoloji, psikoloji, pedagoji, felsefe ve birçok alanda da bilgi sahibi olması ve sahip olduğu bu bilgileri en iyi şekilde karşısındakilere aktarması yani iyi bir de hatip olması gerekir. Yaptıkları görev itibariyle her türlü kültürden, eğitim seviyesinden ve her türlü mizaca sahip kişilerle muhatap olan ve onlara dinimizi anlatmaya çalışan din görevlilerimizin aldıkları eğitim seviyesini yükseltmek gerekir. Bununla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

İMAMLARDAN DEMOKRATİK AÇILIMA DESTEK

- Demokratik açılım konusunda din görevlileri nerede durmalı, etkin bir rol üstlenebilirler mi?

- Din görevlileri aynı zamanda toplumun kanaat önderleridir. Dinimiz kardeşliği teşvik etmektedir. Dolayısıyla hükümetin başlattığı gerek demokratik açılım, gerek Alevi açılımı gerçekten ülkemiz adına olumlu ezber bozan girişimlerdir. Dolayısıyla İslam kardeşliğinin ve dinin bu süreç üzerindeki getirileri kesinlikle yadsınamaz. Din görevlileri vaazlarıyla, hutbeleriyle bu girişimlerin halkımız tarafından daha iyi anlaşılmasına vesile olacaklardır düşüncesindeyim.

- Katsayı konusunda Danıştay’ın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Maalesef ülkemizde 28 Şubat süreci uygulamalarının hâlâ devam ettiğini ve katsayı adaletsizliğinin adeta yargı korumasına alındığını düşündürmektedir. TBMM’nin ve Hükümet’in derhal harekete geçerek, gerekli anayasal ve yasal düzenlemelerle yargının kendisini yasama ve yürütmenin yerine koymasının önüne geçmesini, adaletsiz, hukuksuz, darbe ürünü tüm uygulamaları sona erdirmesini bekliyoruz. Anayasa’da tanımlı olan demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkelerinin, biri diğerinin amiri olmadan bir araya getirilmesine, devletin hukuk yüzünü ortaya çıkaracak yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bu konuda TBMM ve Hükümet gereğini yapmalıdır.

Bayraktutar: 10 bin camide din görevlisi yok

- Din görevlilerinin en büyük sorunları nelerdir?

- Tabii ki öncelikli sorunumuz bir teşkilat yasamızın olmamasıdır. 1979 yılında 633 sayılı DİB Teşkilat Yasası’nın bir çok maddesi iptal edildi ve kurum yönetmeliklerle idare edilir hale geldi. Kurulduğumuz günden beri teşkilat yasası konusunda çalışmalarımız oldu. Ancak yasa bir türlü çıkarılamadı. Son dönemde yasa tasarısı üzerinde ciddi çalışmalar var. Biz de sendika olarak görüş ve önerilerimizi sunduk. Eksikliklerin giderilerek bir an önce yasamızın çıkmasını arzu ediyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daha verimli-etkili hizmet sunması, Diyanet çalışanlarının mali ve özlük haklarında iyileştirmelerin yapılabilmesi, kurumdan kaçışların önüne geçilmesi, uygulamadaki çelişkilerin giderilmesi için teşkilat yasasının bir an önce çıkarılması sağlanmalıdır. Bunun yanında disiplin soruşturma ve cezalarındaki haksız ve keyfi uygulamaları giderecek düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. 6 bin 500 civarında caminin kadrosu olduğu halde görevlisi yok. Emekli olan ve yeni açılan camilerle bu ihtiyaç 10 bin civarındadır. Bu kadroların doldurulması gerekiyor. Camilerimizin çift görevli sisteme geçerek her camide iki görevlinin hizmet vermesi cami hizmetini de daha verimli hale getirir düşüncesindeyiz. Yine din görevlilerin lojman sorunu, cami derneklerin din görevlileri üzerindeki sultası ve kurum değiştirmede çıkan engellerin son bulmasını bekliyoruz.

MALUM MEDYAYA TEPKİ, BARDAKOĞLU’NA DESTEK

- Bugün toplumumuz kitle iletişim araçlarının bombardımanında. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Bardakoğlu’nun bu konudaki sözlerini ve yapılan yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Maalesef ülkemizde Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun ‘Kur’an okuyun’ tavsiyesini kuyuya atılan bir taş olarak yorumlayan ve ‘laiklik elden gidiyor’ feveranları ile bunu sayfalarına taşıyan insanlarımız, gazetecilerimiz var. Denilen nedir? Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okumaya ve anlamaya çalışın tavsiyesi. Diyen kim? Bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı; ne zaman demiş, Diyarbakır Ulucami’de bir Cuma hutbesinde. Soruyorum size, bundan daha doğal ne olabilir? Televizyon kültürünün alıp başını gittiği bir ortamda böyle bir tavsiye çarpıtılarak, sanki Sayın Bardakoğlu zorla insanlara Kur’an okutmaya çalışıyormuş gibi bir hava oluşturmaya çalışmak maalesef bizim ülkemize özgü bir haber anlayışı sanırım. Bizler Sayın Bardakoğlu’na bu güzel açıklamasından dolayı teşekkür ederiz.

TELEVİZYONDAN UZAK DURUN

- Gençlerimizi, çocuklarımızı, aile yapımızı dizilerin ve programların ahlak dışı etkilerinden korumak için neler yapılabilir?

- Maalesef dizilerde sergilenen kötü aile örnekleri ve ilişkiler aile yapımızı, çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlak anlayışını bozuyor. İnancımıza uymayan, geleneğimizle, kültürümüzle bağdaşmayan bu dizilerdeki karakterler maalesef çocuklarımız ve gençlerimiz tarafından rol model olarak alınıyor. Aile içinde boşanmaların arttığı bir dönemde kötü aile örnekleri ve ilişkilerin izletilmesi aile yapımızı dinamitlemektir. Ailelerin, anne ve babaların bu konuda çok dikkatli davranması gerekir. İzlenilecek programlar konusunda seçici olunmalı ve televizyonun dışında ailenin ortak vakit geçireceği farklı alternatifler üretilmelidir.

DİYANET-SEN’İN ÜYE SAYISI 45 BİNİ AŞTI

- Bugün Diyanet-Sen’in geldiği nokta nedir?

- Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı yüzde 75 sendikalaşma oranı ile ülkemizde sendikalaşmanın en yüksek olduğu kurumdur. Ve bizler Diyanet-Sen olarak 45 binleri aşan üye sayımız ile 6 yıldır Diyanet’te yetkili sendika olarak ülkemizin tüm il ve ilçelerinde teşkilatları bulunan, ülkemizin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından biriyiz. Diyanet-Sen çalışmaya ve istikrarla büyümeye devam ediyor.

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :