Fethullah Gülen neden evlenmedi?

Fethullah Gülen neden evlenmedi?

Fethullah Gülen konusundaki merak sürüyor. Özellikle Gülen'den sonra cemaatin nasıl işleyeceği de tartışma konusu. İşte bu sorulara yanıtların verildiği röportaj.

Selin Ongun-Tempo 24

Fethullah Gülen konusundaki merak sürüyor. Özellikle Gülen'den sonra cemaatin nasıl işleyeceği de tartışma konusu. İşte bu sorulara yanıtların verildiği röportaj.



Soru: Fethullah Gülen neden hiç evlenmedi?

Gülerce: Hoca Efendi'nin hatıralarında göreceksiniz, Hoca Efendi birkaç defa evlenmeyi düşünmüş. Fakat bu gibi zatlar manevi plandaki gelişmelere çok önem veriyorlar. Hatırlarında diyor ki, "Evlenmeye karar verdim. Ertesi sabah bir arkadaşım gelip şöyle dedi: 'Bir rüya gördüm. Rüyamda Fethullah Hoca'ya söyle, evlenmeyi sakın düşünmesin, diyorlardı.'" Rüyayla amel edilmez. Bunu Hoca Efendi'nin kendisi de söylüyor. Fakat bir hafta arayla başkaları geliyor: "Rüya gördüm. Rüyamda Hoca Efendi evlenmesin, dediler." Bunlar etkiliyor. İkincisi de şu: Hoca Efendi kendisini dine hizmet konusuna öyle kaptırmış ki şunu açıkça söyleyebilirim, evliliğe fırsatı olmamış. Ben de diyorum ki, iyi ki evlenmemiş.

Soru: O neden?

Gülerce: Çünkü böyle İslami kanaat önderleri içerisinde öne çıkan, evlenenlerin çoluk çocuğa, gelin damada karıştıktan sonra ciddi problemler çıktığını görüyorum, biliyorum.

"ÇOCUĞU YERİNE DOLDURAMAZSA CEMAAT PARÇALANIRDI"

Soru:Nasıl problemler?

Gülerce: Şöyle oluyor mesela; o insan öldükten sonra otomatik olarak oğluna yöneliyorlar. "İyi ki evlenmemiş" derken şunu ifade ediyorum; Hoca Efendi evlenseydi ve onun yerini dolduramayacak bir evladı olsaydı... Ya da kızı olsaydı, onun da Hoca Efendi'nin yerini dolduramayacak bir eşi, yani Hoca Efendi'nin damadı olsaydı... Allah gecinden versin Hoca Efendi vefat ettikten sonra otomatik bir parçalanma olurdu. Kimi "Oğlunun peşinden gitmemiz lazım" diyecekti. Bir kesim ise "Öyle olur mu? Oğlu değil ama daha ehil, daha liyakatli insanlar var. O arkadaşlarla beraber götürmemiz lazım. Niye tek insana bağlayalım?" diyecekti.


Soru: Bir oğlu ya da bir damadı yok... Dolayısıyla şimdi Fethullah Gülen'in işaret ettiği kişinin peşinden mi gidilecek?

Gülerce: Ben kendi kanaatimi söyleyeyim. Bir: Hoca Efendi böyle birini işaret etmeyecek. Çünkü bu tür hareketlerde, bu çapta lider vasıfları bir araya gelmiş insanların, ona mümasil işaret edecekleri bir insan olmuyor. Mesela ben camiayı çok yakından tanıyorum, biliyorum. Kimi işaret edebilir diye düşünüyorum, böyle bir insan yok.

Soru:O zaman Fethullah Gülen'den sonra ne olacak?

Gülerce: Bu soruyu soranların atladığı bir şey var. Dünyadaki gelişmeye paralel olarak aile şirketleri ne yaptılar? Mesela Türkiye'de Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ne yaptı? Kurumsallaştılar, değil mi? Yani profesyonel yöneticiler getirdiler, ailelerin hisseleri oldu, yönetimde temsilcileri oldu. Ama şirketlerini profesyonelce yönettiler. Şimdi özellikle Hoca Efendi'nin yurtdışında bulunmasından beri, bize göre orada da bir hikmet var, kendisi de Türkiye'de olmadan bu sistem işliyor.


Soru: O halde Fethullah Gülen'in yerine bir CEO'yu mu düşüneceğiz; Gülen'in "makamı" gibi bir makam tamamen ortadan kalkmış mı olacak?

Gülerce: Öyle bir makam ortadan kalkmış olacak. O makamın bize faydası şudur; mesela ben geçen hafta Hoca Efendi'yi ziyarete gittim. Bir hafta yanında kaldım. Manevi gıdamı aldım, yenilendim, yanında deşarj oldum, ondaki hizmet heyecanını paylaştım, geldim. Ama Allah gecinden versin Hoca Efendi vefat etmiş olsaydı, ben bu daralma, bunalma anlarında ne yapacaktım? Gideceğim hiç kimse yok. Peki ne yapacağım, yaptığım hizmetlere küsecek miyim? Bu hizmetleri yapan her insan Allah'ın rızasına uyarak bunları yapıyor. Biz Hoca Efendi'yi seviyoruz, sayıyoruz, fikirlerini tavsiyelerini çok değerli buluyoruz. Onu bir Müslüman olarak örnek buluyoruz. Bize sahabe efendilerimizi hatırlatıyor.

"ÖĞRENCİLERİMİZİ YARGITAY BAŞSAVCISI BİLE KABUL ETTİ"

Soru: Fethullah Gülen'in olmadığı bir yapı devlet katında daha "sorunsuz" bulunabilir mi?

Cevap: Onu bilemem, ama gittikçe sorunsuz hale geliyor. Şu anda Türkçe olimpiyatlarında gördüğüm şey o. AK Parti'nin kapatılma davasını açan Yargıtay Başsavcısı bile o öğrencileri kabul etti. Hâlbuki iddianamede Abdullah Gül ile ilgili olarak yurtdışındaki bu okullara destek verme konusu vardı.

Soru: Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, “Gülen cemaati bize uzak, AK Parti’ye yakın durdu. Açıkça politize oldular” dedi. Kurtulmuş’a hak veriyor musunuz?

Gülerce: Öyle bir fotoğraf var. Ama bu sadece fotoğraftır. Sebebi de şu: Yüzde 47 oy almış bir partiye bu camianın büyük çoğunluğunun oy vermiş olması normal bir şey. Eğer AK Parti yüzde 25, Saadet Partisi de yüzde 20 oy almış olsaydı, “Bize oy vermediler, AK Partiye oy verdiler” gibi bir kıyas yapılabilirdi. Ama şimdi Saadet Partisi’nin oyu belli, bu camianın da yüzde 80'inin, 90'ının AK Parti’ye oy vermesi eşyanın tabiatından yana. Sen alternatif değilsin ki!

Soru: Neden değil?

Gülerce: Erbakan’ın politikaları yüzünden. AK Parti neden kuruldu? Oradan başlamak lazım. Refah Partisi içindeki gençler neden kendilerini yetiştiren Erbakan’dan koptular? Neden kendi yetiştirdiği evlatları yuvayı terk ettiler?

CEMAAT NEDEN BABAYI DEĞİL OĞULU TERCİH EDİYOR?

Gülerce: Şahsen söyleyeyim, Sayın Erbakan’ın siyasetteki üslubunu 1970 yıllardan itibaren hiç benimsemedim. O yıllarda gazetecilik yapıyordum. Keskin, kucaklayıcı olmayan bir üslup.

“İmam hatipler bizim arka bahçemizdir”, “Kadayıfın altı kızarıyor” gibi şeyler söyledi Sayın Erbakan. Sonunda Başbakan oldu, Sincan’da bu milletin İslami anlayışıyla, yorumuyla bağdaşmayacak şeyler oldu. Bir nevi gösterişle, “Gördünüz mü bakın neler yapıyoruz” dercesine Başbakanlık’taki (yerel dini önderler, şeyhler davet edilmişti-T24) iftar yemekleri… Bunlara gerek yok ki. Burada AK Parti’yi de eleştirdiğim şeyler oldu. Daha yumuşak bir üslubu ben Sayın Başbakan’a da tavsiye ettim.

Baştan beri Milli Görüş ile aramızda mesafe var. Mesela Avrupa Birliği’ne karşı çıktı.

CEMAAT OYLARINI AKP'DE Mİ BİRLEŞTİRDİ?

Gülerce:Seçimler çok farklı bir şey. AK Parti benim yaşadığım yerde yanlış bir aday göstermişse, bu sizin tasvip etmediğiniz bir insansa, oy vermezler ona. Bizim hizmetlerimizin güçlü, yaygın olduğu iller var. AK Parti oralarda kaybetti.

Soru: Nereler mesela?

Gülerce: Biri Uşak. Arkadaşlarımız AK Parti’nin Uşak’taki adayına oy vermedi. Arkadaşlarımız “Bu adaydan memnun olmadıklarını” söylediler. AK Partililer, “Sizin ağrılığınız ne ki? İster verin ister vermeyin” dedi. Bu şimdi lokal bir şey. Ama oldu bu.

Soru: Nasıl bir adaydı ki cemaat memnun olmadı?

Gülerce: Ben adayı tanımıyorum.

FAKIBABA'YI DESTEKLEDİK

Gülerce: Mesela Fakıbaba (AKP'ye karşı yarışa bağımsız girerek Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazandı) örneğine bakalım. Bizim camiamızın içinde olan insanların büyük kısmı Fakıbaba’ya oy vermiştir.

Soru: Neden?

Gülerce: Urfalısınız ve AK Partililer size “Ceketimizi koysak kazanırız” diyor. Arkadaşlar da “Bu hareketi içime sindiremem” diyor ve oyunu ona vermiyor.

MADEM GÜLEN'İN TARAFTARI ÇOK NEDEN PARTİ KURMUYOR?

Gülerce: Bu aslında güzel bir soru, ama yanlış anlaşılmaktan kaynaklanan bir soru. Dini kaynaklı hareketlerde tek bir şey vardır; Allah’ın rızasını kazanmak. Müslüman insanın en önemli ölçüsü güzellik, iyilik yapmaktır. Şimdi, böyle düşünen kimselerin siyaset yapması mümkün değil.

Orada din ölçü getirmiş. “Emaneti ehile, liyakatliye veriniz” diyor. Aslında Peygamberimizin koyduğu ölçü, aklında makam olmayan insanların ehil olanlarını bulup, oraya getirmektir. Esas ölçü budur. Dolayısıyla Hoca Efendi’nin tavsiye ettiği “gönül hareketi”nin siyasete talip olması, parti kurması kendini bitirmesi demektir. Bizim açımızdan bakıldığında “Niye parti kurmuyorsunuz?” sorusu “Siz kendinizi neden bitirmiyorsunuz, yok etmiyorsunuz” anlamına gelir. Bu kadar ağır bir şeydir. Siyaset, adı üzerinde insanların beklenti halinde olduğu bir alan. Dinde ise tek beklenti var, Allah’ın rızasını kazanmak, gönüllere girmek.

HOCAEFENDİ'NİN TÜRKİYE'YE DÖNÜŞ DEFTERİ KAPANDI

Soru:Fethullah Gülen’in Türkiye’ye geri dönme defteri kapandı mı?

Gülerce: Şimdilik kapandı bence. Türkiye her meseleyi tartışma haline getiren bir ülke. Bakın mayınların temizlenmesi hadisesi bir meydan savaşına döndü. Alt tarafı mayın temizleyeceksiniz, buradaki araziyi ekip, organik tarıma açacaksınız. İş vatana ihanete kadar gitti.

Hoca Efendi’ye “Geri dönecek misiniz?” sorusu sorulduğunda hep söylediği şey şu: “Ben uçağın merdivenlerinden adımımı attığım an, Türkiye’de provokasyonlar olacak. Ve şunu söyleyecekler: ‘Gördünüz mü geldi, Türkiye karıştı.” Hoca Efendi, gözü gibi koruduğu bu hizmetlere zarar vermemek için gelmiyor. Kendini günün 24 saatinin 20 saatini bir odada geçirmek üzere hapsetmiş. Ben son gittiğimde bunu gördüm. Buna bir insanın dayanması mümkün değil. 24 saatin 20 saati bir odada geçer mi?

EVDE DEĞİL KAMP'TA KALIYOR

Soru: ABD'deki evde kaç kişi kalıyor?

Gülerce: Toplam 10 kişi. Gelen giden misafirler var.


Soru:Evin personeli ile birlikte 10 kişi mi?

Gülerce: Orası ev değil. Ahşaptan dubleks dokuz evin bulunduğu vakfın kamp yeri. Amerika’da o bölgede yaşayan hizmet insanları çoluk çocuk hafta sonları bir araya gelsinler diye hazırlanan bir kamp. Hoca Efendi orada bulunuyor. Biz mesela Türkiye’den Chicago’daki Gülen Konferansı için 20 kişi kadar gitmiştik. Cengiz Çandar, Cüneyt Ülsever filan kaldılar orada. Yani Türkiye’den Amerika’ya etkinlikler için gelen insanlar var, Hoca Efendi’yi ziyarete gelen insanlar var.

Soru: Gülen’i her canı isteyen ziyaret edebiliyor mu?

Gülerce: Katiyen edemez. Orada Hoca Efendi’nin yeğeni ile evli Cevdet Türkyolu adında bir arkadaş var. O arkadaştan randevu alması lazım. Hoca Efendi’nin sık sık rahatsızlıkları oluyor. Odasında çalışıyor demek, sağlığı ziyaretçi kabul edecek kadar iyi demek değil. Mesela kendisinin bir terleme problemi var. Hoca Efendi’nin göğüs ve sırtı sürekli terleme ve ağrılardan muzdarip. Bir yandan da Hoca Efendi sürekli üşüyor. Bazen o ağrılar ziyaretçi kabul edemeyecek gibi olduğunda Cevdet Bey ziyaretçilere bunu iletiyor.

BAYKAL İSTESE HOCAEFENDİ GÖRÜŞÜR

Soru: “Her canı isteyen Gülen’i ziyaret edebilir mi?” sorusuna bir varsayım ekleyelim: Mesela Deniz Baykal Gülen’i ziyaret etmek istese?

Gülerce: Hasta da olsa Deniz Baykal’ı kabul eder.

Soru: Neden?

Gülerce: Hoca Efendi’nin Deniz Baykal’a karşı öteden beri bir hüsn-ü zanı var. Hoca Efendi bir sevgi insanı. Ben Sayın Baykal’ı sevdiğini biliyorum. AK Parti iktidarından sonra, AK Parti AB’den, demokratikleşmeden yanayken Sayın Baykal da engel çıkarıyor. Samanyolu’nun, Zaman’ın haber formatında AK Partili gözükmek gibi bir fotoğraf var. Ama bu AK Partili olmaktan kaynaklanmıyor. Mesala bugün CHP demokratikleşmeye, reformlara destek verdiğini açıklasa Zaman bunu manşetten verir. Bu da Baykal’a karşı bir tavır olmadığını gösterir. Sayın Baykal böyle bir randevu talep etse, Hoca Efendi rahatsız bile olsa onu geri çevirmez. Bir de şu olur: Hoca Efendi Sayın Baykal’ı da kendi yerinde kabul etmez. Sayın Baykal neredeyse oraya gider. Orası da çok önemli. Devlette yöneticilik yapmış insanlara karşı tavrı böyle. Sayın Baykal, New York’taysa New York’a gider, Washington’daysa oraya gider, görüşür. Rahmetli Ecevit görüşmek istediğinde “Ben geleyim” demişti. Hoca Efendi de “Başbakanlık yapmış insansınız, ben geleyim” demiştir. Hoca Efendi seçilmiş insanlara karşı böyle davranır.