Eski Rusya Başbakanı konuştu
'Dünyayı dinî kamplara ayırmak çok yanlış'
Rusya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve eski başbakanlardan Yevgeni Primakov, Türkiye ile dostane ilişkiler istediklerini belirterek, özellikle ekonomi ve eğitim alanındaki işbirliklerine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) konuğu olarak Türkiye'ye gelen Primakov, Zaman'ı ziyaretinde özel bir mülakat verdi. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2008'de 28 milyar doları bulacağına dikkat çeken Primakov, kültürel işbirliği ve Türk müteşebbislerin Rusya'daki eğitim çalışmalarına ilişkin bir soru üzerine, bunun ilişkilerin geleceği için önemli olduğunu vurguladı.
Kültürel etkileşim faaliyetlerine muhalefet edebilecek yabancı karşıtı küçük ırkçı gruplara müsaade etmeyeceklerine dikkat çekti. İki ülke ilişkilerinde yakalanan ivmenin Medvedev döneminde de devam edeceğinin altını çizen Primakov, dünyadaki değişimleri değerlendirirken de Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar kamplaşmasına karşı çıktı: "Dünyayı medeniyetler ve din açısından bölmek istiyorlar. Bu çok yanlış."
Rusya Federasyonu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yevgeni Primakov, Zaman'ın sorularını şöyle cevaplandırdı:
Yıllardır Rusya siyasetinin önemli siyasi şahsiyetlerindensiniz. Rusya-Türkiye ilişkileri hangi yönde ilerliyor?
İlişkiler gelişerek devam ediyor. Bir zamanlar Rusya, Türkiye'ye karşıtmış gibi algılanıyordu. Çünkü Türkiye, NATO üyesiydi. Fakat Varşova anlaşması feshedildi. Soğuk Savaş sona erdi. Ancak NATO var olmaya devam ediyor. Bazı çevreler NATO'yu Birleşmiş Milletler'in yerine koymak istiyor. Avrupa'yı korumak amacıyla kurulan NATO şu an Afganistan'da operasyonlar gerçekleştiriyor. NATO genişleyerek sınırlarımıza daha çok yaklaşıyor. Bütün bunlar bizde bazı kuşku ve endişelere yol açıyor. Ancak biz NATO üyesi ülkelerle ilişkilerimizde bu endişeleri baz almıyoruz. Bunlar arasında Türkiye de var. Türkiye ile dostane ilişkiler istiyoruz. Ekonomik ilişkilerimiz gelişiyor. Siyasi danışma ve görüşmeler yapılıyor. Kanaatime göre ilişkilerimizin dinamiği olumlu.
Türkiye ile Rusya'nın gelecekte üzerine yoğunlaşması gereken ne gibi işbirliği alanları mevcut?
Ekonomik işbirliği mutlaka geliştirilmeli. Marksizm bir zamanlar bir dindi; ancak şu an ona bir bilim olarak yaklaşıyorlar. Ben kendimi bir Marksist olarak değerlendiriyorum. Marksizm'e göre siyaset ekonominin konsantre edilmiş halidir. Ekonomik ilişkilerimiz ne kadar fazla gelişirse, bütün ilişkiler için o kadar güvenilir bir temel oluşacaktır.
Örneğin bugün Rusya'da Türklerin 4,5 milyar dolar doğrudan yatırımı var. Sadece geçen yıl Türk inşaat şirketleri 3,8 milyar dolarlık kontrat imzaladı. Türk ekonomisine Rus yatırımları ise 3 milyar dolar. İki ülkenin dış ticaret hacmi hızlı bir şekilde gelişiyor. 2007'de 22,5 milyar dolardı. Bu rakam bir yılda 5,5 milyar dolar attı. Dengeye bakıldığında, Türkiye 3,5 milyar doları bavul ticaretinden alıyor. Yıllık olarak 2 milyon Rus turist geliyor. Bu da Türk bütçesine 2 milyar dolar ek kaynak oluyor. Rusya'da çalışan Türk işçilerin ailelerine gönderdikleri paraları da hesaba katmak gerekiyor. Böyle bir temeli ortadan kaldırmak ne Türkiye ne de Rusya'nın yararına. Bu, ilişkilerin daha da geliştirilmesi için yeterli değil mi? İlişkilerimizin dinamiği her zaman yükseliyor.
Orta Asya, rekabet değil; işbirliği alanı
Türkiye ve Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya'da hâlâ eskiden algılandığı gibi bir rekabet halinde mi? Yoksa durum değişti mi?
Son yıllarda Türk politikası da değişti. Bence en önemlisi bu. SSCB dağıldıktan sonra Türkiye, bu bölgelere girme konusunda çok aktifti. Hatta agresifti diyebilirim. Ancak bu aşama bitti. Çünkü, bu şekilde kendi etkisini artıramayacağını hissetti. Bu nedenle bugün ortak çalışmalarımız için son derece elverişli bir ortam oluşuyor. En azından paralel, çatışmayan faaliyetler için.
Eğitim alanındaki işbirlikleri ilişkilere önemli katkı sağlıyor
Ekonominin yanı sıra ilişkilerin bir de kültürel boyutu var. Kitabınız Türkçeye çevrilip okunuyor, ortak kültürel projeler yapılıyor, Türk müteşebbislerin Rusya'da eğitim faaliyetleri var. Bunlar ilişkilerin geleceğini nasıl etkiler?
Son derece isabetli bir soru. Şu anda dünyayı ideolojik olarak bölme düşüncesinin temeli ortadan kalktı. Şimdi ise dünyayı medeniyet ve din açısından bölme düşünceleri var. Bazıları bir tarafta bütün Müslümanların yer aldığı, diğer tarafta Müslüman olmayanların yer aldığı kamplaşmalar istiyor. Tabii ki burada Rusya'yı kastetmiyorum. Çünkü bizde böyle bir problem yok. Bizde yaklaşık 17 milyon Müslüman var.
Bence kültürel ilişkiler gelişirken, ki mutlaka gelişecektir, bu sadece bizim ikili ilişkilerimize katkı olarak kalmayacak. Ayrıca, ortak dünya uygarlığı kurulmasına katkıda bulunacak. Bu süreçler devam ediyor. Bunun diyalektiği şudur: Genel ortak insani uygarlık, herkese özgü olan ulusal unsurlardan oluşmaktadır. Ve bu anlamda kültürel etkileşim son derece önemlidir. Örneğin bugün Fatih Üniversitesi Senatosu bana fahri doktora unvanı verdi. Ben orada birçok Rus öğrenci gördüm. Bu, çok büyük bir artıdır. Çünkü onlar burada sadece bilgi ve eğitim almıyorlar. Ülkenize, kültürünüze ve dilinize olan sevgiyi de alıyorlar. Aynı şekilde Rusya'da eğitim alan öğrencileriniz de böyle oluyor.
Bize yabancı düşmanı küçük gruplar var. Çok küçük gruplar. Biz onlarla en büyük kararlılıkla mücadele ediyoruz. Irkçı veya aşırı milliyetçi yaklaşımların yayılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Mesela şu an Rusya'da Türkiye kültürel yılı faaliyetleri var. Geçtiğimiz yıl da Türkiye'de Rusya kültürel yılı faaliyetleri vardı. Bu, kültürün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Rusya'nın İslam Konferansı Teşkilatı'na üyeliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Rusya, İKT'ye üye olamaz. Çünkü, İKT şartına göre çoğunluğu Müslüman ve idarecisi Müslüman olan ülke üye yapılabilir. Rusya, bu şartlara uygun değil tabii ki. Ancak bizi İKT'ye gözlemci statüsünde davet ettikleri için de son derece mutluyuz. Bizim için bu, çok büyük bir başarı.
Gelişen Türk-Rus ilişkilerinin bir uzantısı olarak, ileride Türkiye, Moskova'nın içinde bulunduğu Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye olabilir mi?
Neden olmasın. Size bağlı. Türkiye, biraz farklı bir bölgede bulunuyor; ama yine de ŞİÖ üyesi altı ülkenin buralarda komşuları var. Bildiğim kadarıyla Türkiye, bu konuda resmî bir talep ortaya koymuş değil. Böyle alt analizlerin yapılıyor olmasından memnun olurum.
İlişkiler sadece bürokrasiye bırakılamaz, sivil inisiyatifler önemli
İlişkilerin gelişmesi sadece devlet bürokrasisine mi bırakılmalı? Sivil toplumun rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Size katılıyorum. Bu işler sadece bürokrasiye bırakılamaz. Sivil inisiyatifler çok önemli bir role sahip. Başkanı olduğum Rusya Ticaret ve Sanayi Odası sivil bir kuruluş ve biz TUSKON'la işbirliği yapıyoruz. Girişimcilerin ve özel sektörün çıkarlarını koruyor ve temsil ediyoruz. Devletten bir kuruş bile almıyoruz. TUSKON'la bağlantılar kuruyoruz. Bu da sizin söylediğinizin bir göstergesi. Dün TUSKON'un, kitabımın tanıtımı için yaptığı toplantıda binden fazla kişi vardı. Çok sayıda faaliyeti sivil inisiyatifler yürütüyor.
Rusya'daki Türkiye algısı da olumlu yönde değişiyor
Türkiye'de bir zamanlar yaşanan ideolojik kamplaşma nedeniyle Türk halkının Rusya konusunda olumsuz bir algısı vardı. Ancak son yıllarda Başbakan Tayyip Erdoğan ile Rusya eski lideri Vladimir Putin'in görüşmeleri ve verdiği fotoğrafların yanı sıra turizmin de etkisiyle bu değişti, sempatiye dönüştü. Rusya'daki Türkiye algısında bir değişiklik var mı?
Tabii ki aynı şekilde değişiyor. Şunu da söylemek lazım, ilişkilerimizin tarihî ve derin bir temeli var. Türkiye, Kurtuluş Savaşı'nı sürdürürken Rusya'nın maddi desteğini aldı. Kendi sanayiini kurmaya başlarken ilk fabrikalardan ikisini Sovyetler Birliği'nin verdiği 25 milyon dolarlık faizsiz krediyle kurdu. 1970'li yıllarda da benzeri şeyler oldu. Atatürk, Sovyetler Birliği'nde sevilen bir liderdi.
Artık Dostoyevski ve Tolstoy'lar yetişmiyor
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Çehov gibi edebiyatçılar bilinir ve okunur. Rusya'da hâlâ böyle edebiyatçılar yetişiyor mu?
Bu büyüklükte edebiyatçılar artık yetişmiyor. Çok şey değişiyor. Televizyon ve internet önemli bir etken... Bunların birçok olumlu taraflarının yanında olumsuz yanları da oluyor. Mesela bizler Tolstoy'un Savaş ve Barış romanının ciltlerini okuyorduk. Bugün ise gençler televizyon seyrediyor. İyi filmler var; ama bunlar kitapla kıyaslanamaz. Bence ileride yine böyle edebiyatçılar çıkacaktır. Şu anda dedektif filmleri ilgi çekiyor; ama aslında Dostoyevski de dedektif romanları yazıyordu.
Medvedev de ilişkileri geliştirecek
Rusya'nın yeni lideri Dmitri Medvedev döneminde Türkiye-Rusya ilişkilerinde köklü bir değişiklik yaşanır mı?
Hayır. İlişkiler aynen gelişmeye devam edecek. Çünkü, ilk olarak, Vladimir Putin, gelecekte politikayı belirleyecek liderlerden biri olmaya devam ediyor. İkinci olarak, yeni başkan zorla herhangi bir yerden getirilmedi. Putin'in önerisiyle aday olmuş ve seçilmiştir. Üçüncü olarak, Putin, parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran partinin lideri olarak yoluna devam ediyor. Dördüncüsü, Medvedev ile Putin 17 yıldır arkadaş. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde Türkiye-Rusya ilişkilerinde köklü bir değişim olmayacağı görülür. Oluşturulan aktif ve yetenekli kabine ile de geçmişte çözülemeyen bazı sorunlara çözüm getirilmesini bekliyorum.
Zaman - Celil Sağır