Bu kadın gazeteciler niye çıldırıyor?
Ruhat Mengi, Pelin Batu, Nazlı Ilıcak, Nuray Mert... Bu kadınlara ne oldu? Neden çıldırıyorlar? Salih Tuna bugün işte bu sorunun cevabını vermiş...
Yeni Şafak yazarı yine ilginç bir medya yazısıyla karşımızda. Ruhat Mengi, Pelin Batu, Nazlı Ilıcak, Nuray Mert... Bu kadınlara ne oldu? Neden çıldırıyorlar? Salih Tuna bugün işte bu sorunun cevabını vermiş...
Bu kadınlar neden çıldırıyor?
Kadınların kolay kolay çıldırmadıklarını, çok zorda kaldıklarında erkekleri çıldırtmakla yetindiklerini düşünürdüm.
Yanılmışım ki ne kadar!
Meğer bu konuda da erkeklerden aşağı kalmıyorlarmış!
Mesela...
Vatan gazetesi yazarı Ruhat Mengi bacımız geçen gün iyiden iyiye "çıldırmış." (Artık neden ihtiyaç duyduysa!)
Kimi internet sitelerinin ağzına bakacak olursak, Star TV'de yaptığı programda, adaletsiz davrandığını dillendiren Ak Parti milletvekili Burhan Kuzu sebep olmuş buna.
Pelin Batu kızımızın "çıldırmasına" da Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu sebep olmuştu.
Canlı yayını terk etmeye kalkışmıştı hani.
Erhan Afyoncu hadi neyse de, Murat Bardakçı'nın gerçekten de insanı çıldırtacak bir havası var. (Pelin kızımızın o kadar dayanması bile başlı başına bir mucize yani.)
Gelgelelim...
Pelin kızımız da hepten kusursuz değil. Günahı vebali boynuna; "çıldırmaya" teşneymiş gibi geldi bana.
"Çıldırmayı" göze almamış olsaydı Murat Baradakçı'yla hiç program yapar mıydı?
Pelin kızımız lisan bilir; yol bilir yordam bilir; oyunculuk yapar, şiirler yazar; antropolojiden bilim felsefesine kadar her alanda at koşturur da, şuncacık şeyi bilmez mi?
Nuray Mert'e gelince...İyisi mi ona hiç gelmeyelim. Çıldırmak için bahane arıyor zaten. Bu işin kraliçesi olmuş nerdeyse.
Peki Nazlı Ilıcak'a ne oluyor?
Hayır, "darbesevicilere" karşı demokratik mücadele verenlere demediğini bırakmayan Oray Eğin gibilerle yarenlik etmesini kastetmiyorum.
Hem konumuz bu değil, hem bana ne!
Ayrıca, Nazlı Ilıcak'ı severim. Uğur Mumcu'yla falan tartıştığı siyah beyazlı yıllardan 28 Şubat'taki dik duruşuna kadar siyasi mücadelesine saygı duyarım.
Yazık ki yazık, son dönemlerde o da "çıldırmaya" başladı!
Zira...
En hararetli tartışmaları suhuletle nihayete erdiren, en ağır hakaretlere maruz kaldığında "kötü söz sahibine aittir" demekten bile imtina ederek "o sözü siz söylüyorsunuz" demekten öteye geçmeyen Nazlı Ilıcak'ın, meslektaşı bir hanımefendiye "vidanjör" demesinin başka bir izahı yok!
Nazlı Ilıcak gibi nezaket timsali bir hanımefendi, bir meslektaşına "vidanjör", yani, "lağım temizleme aracı" nasıl der?
Korkarım bugün biraz da ben çıldırtacağım Nazlı hanımı!
Çünkü dünkü yazısında fakiri "statükocu" tesmiye etmesini, okuduğunu anlayamamasına bağlayacağım.
"Ahmet Hakan ve Büşra" başlıklı naçizane yazımdan hareketle diyor ki: "Yeni Şafak'tan Salih Tuna, tam da beklediğim tepkiyi vermiş; filmi beğenmemiş. / Otoparkta tanıştırılma sahnesinde, kızlardan birinin, "Bizimkilerin Hazine arazisine yaptırdığı yeni evimize taşınacağız' sözüne, 'Yeni sınıfın, yeni dallamaları böyle mi eleştirilir?' diye çatıyor. / Bu da bir başka türlü statükoculuk..."
Ah Nazlı hanım ah, "beklediğin tepki"yi bile anlamamışsın!
İzlediğini söylediğin filmin malum sahnesini kaçırmışsın besbelli; fakirden aktardığın cümlenin devamını atlamasaydın bari.
"Bizimkilerin hazine arazisine yaptırdığı yeni evimize taşınacağız" repliğiyle (kimi muhafazakar dizlerde yer alan) "Kötülük odakları olarak ne yapacağımızı şaşırdık..." şeklindeki replikler arasında fark olmadığını belirtmiştim.
"Yeni sınıfın yeni dallamaları" başlığı altında "abdestli kapitalistleri" kıyasıya eleştiren biri olarak, eleştirinin kralını yapın ama böyle salak diyaloglar yazmayın, demeye getirmiştim.
Senin anlayacağın Nazlı hanım...
Bizanslı bir askerin, "Türkler saldırınca tavuklar gibi ürktük, kadınlar gibi kaçtık..." şeklindeki repliği ne kadar gerçekçiyse, otoparktaki o türbanlı kızın repliği de o kadar gerçekçidir.
Bunun da "statükoculuk"la falan değil, senaryoyla alakası var.
Salih Tuna / Yeni Şafak