Ahmet Kekeç’ten Nuray Mert’e Sert Tepki

Ahmet Kekeç’ten Nuray Mert’e Sert Tepki

Bir dönem yedikleri ayrı gitmeyen Star yazarı Ahmet Kekeç ile PKK sever Nuray Mert’in arasına kara kedi girdi.


Geçtiğimiz yıllarda muhafazakar camianın eleştirilerine rağmen Nuray Mert gibi isimlerle Asude kafelerde biraraya gelen Kekeç, bugünkü yazısında bu ismi “darbe istemekle” eleştirdi.

Kekeç’in, Mert’in bölücü terör örgütü PKK ve siyasi uzantılarına olan yakınlığını ne zaman keşfedeceği ise merak konusu…

Ahmet Kekeç’in yazısı şöyle:

HDP’li Sırrı Süreyya Önder, “darbe mekaniği işliyor” dedi diye kıyameti kopardılar... 

Bir hanımefendi, bunu kendisine dert edindi...

Evet, bildiğiniz hanımefendi...

Hani, “Hükümet duble yollarla bölgeye şiddet götürecek” diyen ve hayatı Kürtlerden nefret etmekle geçmiş hanımefendi... Nasıl olduysa, tarihin bir aralığında, “birden” Kürt dostu kesiliverdi:BDP’lilerle poz vermeler, bölge gezilerine eşlik etmeler, seçim otobüsü üzerinde zılgıt çekmeler, “Kürt halayına” kaynak yapmalar... “Tarihin bir aralığında” Kürt dostu kesilen aynı hanımefendi, çözüm süreci başlayınca Kürt siyasetçilerle aynı karede görünme gayretinden vazgeçti. “Bunlar bizi AKP’ye sattı” diye mi düşündü? Ne oldu bilmiyorum...

Hanımefendi yine sahnelerde...

Geçenlerde bir yazı yazmış (okumuyorum, polemik konusu oldukça haberdar olabiliyorum), “darbe mekaniği işliyor” diyen Sırrı Süreyya Önder’e saydırmış.

Suret-i haktan görünmeye çalışan bir yazı... Esasında, “Çözüm AKP’yle olacaksa, hiç olmasın” demeye getiren bir yazı... Ama bunu bu netlikte söylemiyor. Tıpkı, “demokrasi olmadan çözüm olmaz”diyen Mehmet Altan gibi, bin dereden su getirerek, bu işin niçin olmayacağını, daha doğrusu niçin olmaması gerektiğini anlatıyor... (Yanlış anlaşılmasınmış, elbette kendisi de çözüm taraftarıymış.)Yanlış anlamıyoruz ama satır aralarını kurcaladığınızda şunu görüyoruz: “AK Parti’ye yarayacaksa çözüm olmasın” diyenlerin tipik bir temsilcisisiniz ve tamamen kötü niyetlisiniz.

İşin bir de “Sırrı Süreyya Önder boyutu” var.

Katılırsınız ya da katılmazsınız (ben sonuna kadar katılıyorum) Önder, Radikal’deki köşesinde, çözüm sürecine karşı bir “defans” oluşturulduğunu yazıyordu; “Yeter ki bu AKP başımızdan gitsin”diyenlerin oluşturduğu bir defans... Bunun da, darbe mekaniğini harekete geçirecek “hal” (bir duygu durumu) yaratabileceğini ahlatıyordu. (Mealen aktardım.)

Hanımefendi bu tespite çok bozulmuş.

Daha doğrusu üzerine alınmış

Hemen bir yazı yetiştirdi: “Ben sorularıma cevap alamadım, Sırrı kalkmış darbeden söz ediyor.”

Sırrı Süreyya Önder’in mukabil cevabından sonra, bir yazı daha yetiştirdi.

Hırslara doyamadı, soluğu cemaatin televizyon kanalında aldı.

Bir posta da oradan verip veriştirdi...

Bir dakika ama senin “cevap alamadığın” sorular neydi hanımefendi?

Hangi mantıklı soruları sordun, ne cevap bekliyorsun?

Hayır, Sırrı Süreyya Önder çözüm süreci konusunda kuşku bildirenleri darbecilikle itham ediyormuş. Konumuz bu değilmiş ki!

Konumuz tam da bu.

Darbelerin geride kalmış olması, Ergenekon ve Balyoz davalarının darbe ihtimalini bertaraf etmesi “darbe mekaniğini” ortadan kaldırmıyor.

Buyur işte Aysel Tuğluk...

Bu hanımefendi de, “AKP hükümeti Kobani için yaşam koridoru açmıyor, IŞİD terörüne destek veriyor” gerekçesiyle, tüm “laik ve seküler güçleri” göreve (yani meydanlara) çağıran bir yazı yazdı.(200 bine yakın Kobanili Kürt, Türkiye tarafından himaye ediliyor. Yaralı YPG’lilerin tedavisi Türkiye Cumhuriyeti hastanelerinde yapılıyor. Kobani’de savaşacak Peşmergeler Türkiye’nin açtığı koridordan bölgeye gidiyor. Aysel Tuğluk böyle bir zamanda kalkmış, Cumhuriyet mitingleri çağrısı yapıyor.)

Darbe mekaniği, böyle işliyor işte...

Bir de buyuruyor ki Tuğluk, “Devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır.”

Kime karşı?

Gerici AKP hükümetine karşı...

Devletin geleceğini hep ordu, yüksek yargı ve derin devlet düşündü.

Devletin geleceğini düşünenlerin bitirmeye yanaşmadığı savaşta 50 bin insanımız öldü...

Daha mı ölmeli?

Mustafa Kemal için “kurtarıcı motif, tarihsel imge, ölümsüz mucize” diye taltif sözcükleri kullanan Aysel Tuğluk’lar ve duble yollarla bölgeye şiddet götürüleceğini söyleyen hanımefendiler huzura ersin diye, daha mı çok insan ölmeli?

HAMİŞ:

Bu yazıya, Cengiz Alğan’ın Serbestiyet’te yayımlanan “Laik kuvvetler görev başına!” başlıklı yazısı ilham verdi. Kürt siyasetine çöreklenmiş gerici sol kafayı teşhir eden harika bir yazı... Okuyalım, okutalım.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.