Ahmet Hakan, Mağden'e çakayım derken kendine çaktı!

Ahmet Hakan, Mağden'e çakayım derken kendine çaktı!

Ahmet Hakan bugünkü yazısında Ertuğrul Özkök'ü savunmak adına Perihan Mağden'e çakayım derken kendisine çaktı. İşte tarihlerin ortaya koyduğu büyük hata...

Ahmet Hakan bugünkü yazısında Ertuğrul Özkök'ü savunmak adına Perihan Mağden'e çakayım derken kendisine çaktı.

Ahmet Hakan bugün, köşesinin büyük bölümünü Taraf'taki yazısında Ertuğrul Özkök'ü 'Ahmet Kaya'nın ölümüne neden olmakla suçlayan Perihan Mağden'i eleştirmeye ayırdı.

Perihan Mağden'i iki yüzlü olmakla suçlayan Ahmet Hakan, bugünkü yazısında şu ifadeye yer veriyor;

"Ertuğrul Özkök’ün 2000’li yılların başında yazdığı “Kanvas Pantolonlu Adamlar Geliyor” başlıklı yazısını anımsadım. Yazıyı buldum. Şöyle başlıyor: “Önceki gün Perihan Mağden telefon ettiğinde büromun renklerine bakıyordum. ‘Sizin haftanız başlıyor’ dedi. Önce neyi kastettiğini anlamadım. ‘Küçük fareniz geldi’ dedi. O zaman anladım. Bu hafta Stuart Little filmi başlıyor. Dikkat: Ertuğrul Özkök bu yazıyı yazdığında Hürriyet’te o manşetler atılmış, Ahmet Kaya da sürgünde ölmüştü."

Ahmet Hakan Perihan Mağden'e çaktığını sandığı yazısını şöyle sürdürüyor;

"Düşünün: Ertuğrul Özkök’ü “attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne neden olmak” ile suçlayan Perihan Mağden, bir bahar sabahı, Ertuğrul Özkök’ün telefonunu tatlı tatlı çaldırıyor. Bir “cici kız” edasıyla Özkök’e şirinlik yapıyor.
“Sizin haftanız başlıyor Ertuğrul Bey... Küçük fareniz geldi” falan diyor. Şirinlik yaparken de “Attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne yol açtı” cümlesi aklının ucundan bile geçmiyor."

Ertuğrul Özkök'ü savunmak adına Perihan Mağden'e çakmaya çalışan Ahmet Hakan yazısını hiç araştırmadan yazmış olacak ki farkında olmadan Mağden'e çakayım derken kendisine çaktı.

Çünkü Ahmet Hakan'ın bahsettiği Ertuğrul Özkök'ün 'Kanvas pantalonlu adamlar' başlıklı yazı 12 Mart 2000 tarihinde yazılmıştı.Ahmet Kaya ise bu yazıdan tam 9 ay sonra 16 Kasım 2000 tarihinde ölmüştü.

Yazısında Perihan Mağden'i Ertuğrul Özkök'ün bu yazısıyla vurarak, 'O gün şirinlik yapıyordun, bugün Ertuğrul Özkök'e çakıyorsun" diyen Ahmet Hakan, devamında da "Neden o zaman Ahmet Kaya'nın ölününe neden olduğunu söylemedin?" diye soruyor.

Perihan Mağden o gün bunu diyemezdi, çünkü Ahmet Kaya o tarihte hala hayattaydı.

Ahmet Hakan, direk Özkök'ü savunmaya odaklanmış olmasından gerek, yazısının tamamını boşa çıkaracak büyük bir hataya imza atmış oldu ve Perihan Mağden'e çakayım derken kendine çakmış oldu.

İşte Ahmet Hakan'ın tamamen boşa çıkan o yazısı...

Perihan’ın Ertuğrul’a şirinlik yaptığı günler

PERİHAN Mağden, “köşesini efeler gibi bırakıp gitmiş müdanasız şahsiyet” havası basarak kafa ütülemeyi pek sever.
Bir tür “Ferrari’sini satan bilge” havası basar yani...
Ama aynı Perihan Mağden, arada sırada Taraf gazetesinden kafayı çıkararak, aklının nasıl da sattığı Ferrari’de kaldığını da kanıtlar.
Neyse... Neyse...
Mesele bu değil zaten.
Mesele şöyle bir şey:
* * *
Perihan Mağden, Taraf’taki son kafa çıkarışında...
Ertuğrul Özkök’ün Paris’te Ahmet Kaya’nın mezarını ziyaret edip helallik dilemesi meselesini eksen yapan “hezeyan” halinde bir yazı kaleme aldı.
Ertuğrul Özkök’ten yola çıkan ama önüne gelene bin tekme atan bir yazı.
En çok da Özkök’e saydırdı yazısında:
“Merkez medyanın en kurnaz, en tahripkâr kalemi” diyor.
“Yelloz” diyor.
“Utanmaz” diyor.
“Attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne neden oldu” diyor. 
Diyor da diyor yani...
* * *
Perihan’ın hezeyan halinde yazdığı bu yazıyı okuyunca...
Ertuğrul Özkök’ün 2000’li yılların başında yazdığı “Kanvas Pantolonlu Adamlar Geliyor” başlıklı yazısını anımsadım.
Yazıyı buldum.
Şöyle başlıyor:
“Önceki gün Perihan Mağden telefon ettiğinde büromun renklerine bakıyordum. ‘Sizin haftanız başlıyor’ dedi. Önce neyi kastettiğini anlamadım. ‘Küçük fareniz geldi’ dedi. O zaman anladım. Bu hafta Stuart Little filmi başlıyor.”
Dikkat:
Ertuğrul Özkök bu yazıyı yazdığında Hürriyet’te o manşetler atılmış, Ahmet Kaya da sürgünde ölmüştü.
* * *
Düşünün:
Ertuğrul Özkök’ü “attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne neden olmak” ile suçlayan Perihan Mağden, bir bahar sabahı, Ertuğrul Özkök’ün telefonunu tatlı tatlı çaldırıyor.
Bir “cici kız” edasıyla Özkök’e şirinlik yapıyor.
“Sizin haftanız başlıyor Ertuğrul Bey... Küçük fareniz geldi” falan diyor.
Şirinlik yaparken de “Attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne yol açtı” cümlesi aklının ucundan bile geçmiyor.
* * *
Dün sevimlilik yaptığın adama bugün “Ahmet Kaya’nın ölümüne yol açtı” diye saldıracaksın.
Dün “Küçük fareniz geldi Ertuğrul Bey” diye şirinlik yaptığın adama bugün -biraz da o “küçük fareler” nedeniyle- “medyanın yellozu” diye alenen hakaret edeceksin...
Nedir? Ne olmaktadır?
Belki de olayı kavramak için Perihan Mağden’in, Taraf’taki yazıda Özkök için kullandığı “köşe ihsan etmişti / sütun bağışlamıştı” nitelemelerini deşmemiz gerekir.
Ertuğrul’un “köşe ihsan ettiği” günlerde “Sizin haftanız başladı, küçük fareniz geldi” diye şirinlik yapmalar...
Köşenin ihsan edilmeyeceğinin anlaşıldığı günden itibaren ise Özkök’e sistemli bir şekilde her fırsatta çakma faaliyeti.
Ve en sonunda işi “medyanın yellozu / Ahmet Kaya’nın katili” noktasına getirme.
Acaba bu çelişkinin arka planında bir “ihsan edilmeyen sütunun sancısı” yatıyor olabilir mi?
/ROTAHABER

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.