Recep KOÇAK
Uyudun uyanamadın olacak
Sömestr tatili bitmek üzereydi. İyilik Okulu projemiz kapsamında Diyarbakır’a gitmeye karar verdik. 7 Şubat Salı sabahı Diyarbakır’a uçacaktık. İlk gün bir okulda yardım dağıtımı yapılacaktı. Çarşamba ve perşembe günleri ise okullarda öğrencilerimizle buluşup iyiliğe dair paylaşımlar yapacaktık. İyilik Okulu sunumlarımızın başında Diyarbakırlı şair, yazar ve düşünce adamı Sezai Karakoç merhumun “Kötülükleri tüketemeyebiliriz ama iyilikleri çoğaltmak bizim elimizde” sözünü öğrencilerimizle paylaşıyorum.
Diyarbakırlı öğrencileri de hemşehrileri Sezai Karakoç’un sözünden haberdar edecektim.
Diyarbakır’daki okullarımızda sözlerime, dünyanın faniliğine ve ömrümüzün rüzgâr gibi geçtiğine dikkat çekip “asıl ve kalıcı olan iyiliklerdir” diyerek başlayacak ve hemşehrileri Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu dizeleriyle devam edecektim;
“Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o musalla taşında"
6 Şubat 2023 pazartesi sabahı saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğündeki deprem 10 ilimizde büyük yıkımlara ve can kayıplarına sebep oldu. 9 saat sonra meydana gelen Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki ikinci deprem ise felaketin boyutlarını daha da artırdı.
Deprem 10 ilde büyük yıkımlara neden oldu. Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Diyarbakır, Malatya, Gaziantep, Adana, Osmaniye, Kilis ve Adana. İkinci depremde bu illere Elazığ da eklendi.
Depremin meydana geldiği 10 ilde okullar tatil edildi. 10 il arasında Diyarbakır da bulunduğu için Diyarbakır’daki okullarda icra edeceğimiz programı ileriki bir tarihte gerçekleştirilmek üzere iptal etmek zorunda kaldık.
Depremin ilk saatlerinden itibaren Deniz Feneri Derneği Genel Merkezinde oluşturulan Kriz Merkezi deprem bölgesine gidecek ekipleri belirledi ve yola çıkardı.
Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz, Deniz Feneri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Coşkun Yıldız, Av. Rıza Saka ve Av. Mehmet Eren’den oluşan bir ekip de deprem bölgesine hareket etti.
Depremin altıncı gününün son saatlerinde Mehmet Cengiz Bey İstanbul’a dönüş yolunda beni aradı. Deprem bölgesinde çok acılara şahit olmuş, zor günler ve geceler geçirmişti. Yüreğine oturmuş yumak yumak acıyla baş etmeye çalışırken onca can yakan hikâyenin üzerine küçük bir serinlik olarak yerleşmiş tevafuklar zincirini, bir ailenin sıkıntısını gidermeye vesile olmanın ferahlığını paylaşıyor, “İşte senin seveceğin ve kaleme almak isteyeceğin bir iyilik hikâyesi” diyerek bana emanet ediyordu.
O hikâyeyi virgülüne dokunmadan paylaşıyorum:
Afet bölgesi ziyaretlerimizi tamamladık. Bugün İstanbul’a dönüyoruz. Türkiye olarak büyük bir afetle karşı karşıyayız. Afetin başından itibaren Türkiye tek yürek oldu. Afet bölgesindeki yaraları sarmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından insanlar, hayırseverler, gönüllüler, gönlü güzel insanlar yararları sarmak için deprem bölgesine koştular. Kar kış soğuk demeden insani ve kardeşlik görevlerini yapmaya çalışıyorlar.
Deniz Feneri Derneği olarak bizler de depremin başlangıcından itibaren tüm illerimize ekiplerimizi, gönüllülerimizi araçlarıyla beraber gönderdik ve ilk acil yardım çalışmalarımızı başlattık. Lojistik merkezleri kurmaya başladık. Sıcak yemek dağıtımlarımız başladı. Kendi araçlarımızla ve gönüllülerimizin araçlarıyla köylere de yardım dağıtımlarımız devam ediyor.
Asıl bugünün hikayesini anlatmak istiyorum.
Bölgedeki son ziyaret yerimiz Elbistan’dı. Elbistan’dan saat 17.00 sularında çıktık. Hava sıcaklığı eksi 5 derece idi. Çok soğuk bir memleket. Dönüş yolunda Kayseri’ye 70 km kala Hukuk Fakültesinden dönem arkadaşım Av. Hacı Ahmet Ceren’i aradım. “Biz beş gündür deprem bölgesindeydik. Sıcak bir çorba içemedik. Bize bir afetzede (!) olarak bir yemek ikram etmeni arzuluyoruz” dedim. O da çok sevindi.
Akşam namazı için bir tesiste mola verdik. Mekânın imkanları sınırlıydı. Lavabolarda 3-4 kişilik sıra vardı. Sıra beklerken bir beyefendiyle tanıştık. Elbistan’da yaşadığını, deprem mağduru olduğunu, evinin tamamen yıkıldığını, esnaflık yaptığını söyledi. Dört çocuklu bir aile olarak altı gün dayanabilmişler. Mevsim kış ve hava çok soğuk olduğundan, barınma imkânı da bulamadıkları için kendilerine yeni bir düzen kurmak üzere yola çıkmışlar. Bir akrabalarına sığınacaklar veya başka bir imkân bulacaklar. Nereye gideceklerine de henüz karar vermemişler. Bunları öğrenince çok üzüldüm.
Namazı kıldıktan sonra ailenin yanına gittim. Biraz hasbihal ettim. Telefonumu verdim. Deniz Feneri Derneği olarak bizim de deprem bölgesinden döndüğümüzü, Ankara ya da İstanbul’a gelmeleri halinde kendilerine yardımcı olabileceğimizi söyledim. Oradan ayrıldık.
Kayseri’ye vardık. Arkadaşım Hacı Ahmet Ceren’in davet ettiği sofrada yemek yerken Hacı Ahmet kardeşimin arkadaşı olan ve bizim de yeni tanıdığımız Doç. Dr. Ali Ramazan Benli hocamız teşrif etti. Onunla da tanıştık. Onun da akademisyenliği yanında bir sivil toplum gönüllüsü olduğunu, Sağlık ve Medeniyet isimli bir dernek kurduklarını ve bir sivil toplum kuruluşu olarak sağlık hizmeti sürdürdüklerini, kendisinin de afet bölgesinden yeni döndüğünü ve yemek için tesiste bulunduğunu öğrendik. Benli hocayla hoş bir sohbet yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımızın, Türkiye’nin yaptıklarını paylaştık. Sohbet sırasında dinlenme tesisinde tanıştığımız deprem mağduru İsmail Bey ve ailesinin durumunu anlattım, üzüntümü paylaştım.
Ali Ramazan hocam Kayseri’de 40 ailelik bir misafir aile projesi yaptıklarını, 40 daire ayarladıklarını söyledi. Deprem mağduru aileleri orada bir dönem ağırlayacaklarını anlattı. Tevafuk. “İsmail Bey ve ailesini bu projeye dahil edip misafir eder misiniz?” dedim. “Seve seve misafir ederiz” dedi. Hemen telefona sarıldım. İsmail beyi aradım. Ali Ramazan beyden ve projelerinden bahsettim. “Buyurun sizi burada misafir edelim” dedim. İsmail Bey, “Sizden ayrıldıktan sonra ailece istişare ettik. Edirne’de bir bacanağım var. Onlara gidip bir süre kalmaya karar verdik. Biraz dinlenelim. Sonra ne yapacağımıza karar veririz. Allah Kerim’dir diye kararımızı vermiştik” dedi. “Öyleyse şimdi karar verme, ailenle istişare et, sonra bana kararını bildir” dedim.
Biz kahvelerimizi içerken İsmail Bey aradı, “Mehmet Bey Allah sizden razı olsun. Biz yaşadığımız zorluklar karşısında Allah’a iltica ettik. Allah bizi sizinle karşılaştırdı. Sonra Kayseri’deki güzel insanları sizinle karşılaştırdı. Biz şimdi Allah’ın inayetiyle Edirne’ye gideceğiz. Üstümüzü başımızı değiştirip toparlanacağız. Eğer Kayserili hayırseverler kabul ederlerse 3-4 gün sonra gelip misafir aile olarak kalmak istiyoruz” dedi.
Kendisinin de teyidini alarak biz İsmail beyi Hocamıza emanet ettik. İsmail ağabey Elbistan’da lokantacılık yapıyormuş. Lokantacı da o arada bizim masamıza geldi. Sivil toplum kuruluşu ve depremle ilgili bir kuruluş olduğumuz için lokantacı yanımıza geldi. Deprem bölgesini, Deniz Feneri’ni sordu ve bizim konuşmalarımıza da şahit oldu. “Madem lokantacıymış İsmail Bey. Biz bu arkadaşımıza lokantamızda iş verebiliriz” dedi. Bu teklifi de İsmail beyle paylaştık. Hem evini hem işini bulduk. “Sen güzel bir insansın. Sizin ve eşinizin dualarınızı, ilticalarınızı Allah kabul etmiş. Lokantada çözümün adresi insanları karşımıza çıkardı” dedim.
Elhamdülillah.
…
Allah bu depremde vefat eden bütün kardeşlerimize rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil ihsan eylesin. Bütün yaralılarımıza acil şifalar versin. Bölgede görev yapan bütün görevlilere, gönüllülere ve tüm hayırseverlerimize, insani yardım kuruluşu temsilcilerine sağlık, afiyet ve güç kuvvet dilerim. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Hepsinin görevlerini tamamlayıp sağ salim sevdiklerine ve evlerine kavuşmalarını niyaz ederim. Allah ülkemizi, İslam alemini ve tüm insanlığı benzer acılardan korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.