Prof. İhsan IŞIK

Prof. İhsan IŞIK

Salon Edebiyatına Dönüşen İktisat

Ekonomi biliminin bir handikapı artık “salon edebiyatına” dönüşmesidir. Einstein’ın, “matematikçiler, görelilik kuramına el attıktan sonra, ben kendi kuramımı tanıyamaz hale geldim” dediği rivayet edilir.

Aynı şekilde, ekonomi bilimi de matematik ve fizikçilerin istilasına uğramıştır. Bugün derin matematik modeller içermeyen hiç bir makale saygın bir ekonomi dergisinde yayın şansı bulamaz. Yayınlananları da bir avuç insan ancak okur ve anlayabilir.

Bu modellerin temel varsayımı, insan davranışlarının tutarlı ve tahmin edilebilir olduğudur. Bir yerde, ekonomistlerde “fizikçi takıntısı” vardır; onlar gibi yüksek matematikle duyarlı öngörüler yapmak isterler. Halbuki, makroekonominin ata babası Keynes “ister şahsi, ister siyasi, ister ekonomik olsun, insan davranışlarını sadece matematik öngörülere dayandırmazsınız, çünkü bu tür hesaplamaların [sosyal bilimlerde] temeli yoktur” der.

Bu gerçek, modern ekonomistler arasında göz ardı edilmektedir; bir çoğu hala mükemmel öngörüler peşindedir. Mesleğin duayenlerinden Frederick Hayek “ben ekonomik tahminlere göre hareket edip para kazanan çok az; fakat tahmin satarak para kıran çok insan gördüm” der.

Nitekim, bulgular göstermektedir ki, mükemmel tahmin diye bir şey yoktur ve olamaz. Aksi takdirde, 1970’den beri dünyada cereyan etmiş banka merkezli en az 124 krizi doğru tahmin edebilir ve önleyebilirdik.

Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman “son 30 yıldır okullarda dayatılan ekonomi öğretilerinin bir zaman kaybı olduğunu, faydalı olmak yerine, zararlı hale geldiğini” iddia etmektedir. Gerçekten, ekonomi biliminin ruhu çalınmıştır; meslek adeta makinalaştırılmıştır.

Malthus’tan sonra, “ölümcül bilim” diye zaten kötü şöhret salan bu güzelim alan, kup kuru, hissiz, maneviyatsız, materyalist bir hal almıştır. Halbuki, tarihte bu alanda çığır açan araştırmalar, genellikle sayısal (mekanik) değil, kavramsal (sezgisel) olmuştur. Bu yüzden New York Üniversitesi hocalarından Roman Frydman “ekonomistler olarak tamam sayısal yöntemleri kullanalım, ancak bununla kalmayıp tarih de çalışalım, hislerimize ve muhakemelerimize güvenelim” demektedir.

Eskiden, alimler hem dini, hem beşeri, hem tıbbi, hem matematik, hem astronomi alanında yücelmiş feylesof kimselerdi. Şimdi ise, akademisyenler, bırakın alt kattaki veya yan binadaki diğer akademisyenleri, kapı komşusu meslektaşlarının ne yaptıklarını bilemez hale gelmiştir.

Doğrudur, uzmanlık daha derinleşmemize yaramıştır; ama daldıkça yüzeyden kopmuş, gayemizi unutmuş, büyük resimdeki yerimizi kaybetmişizdir.

1990’larda ODTÜ’de okurken “mühendislik bilimleri” diye entegre bir bölüm vardı. Sanırım, gayesi teknik bir şirkette çalışan değişik mühendisleri koordine edecek ara eleman yetiştirmekti. Belki bölüm zamanın ötesindeydi, çünkü sonra kapandığını duydum. Halbuki şimdiki eğilim, tam bu yöndedir.

Bazı okullarda, bir dersi değişik alanlardan bir kaç hoca öğretmektedir. Mühendislikte ekol olan Georgia Tech Üniversitesi’nin rektörü, gerçek hayatta beraber çalıştığı en başarılı mühendislerin, zamanında en iyi öğrenci olanların değil, yaratıcı düşünmeyi becerenlerin olduğunun farketmiş, ve mühendislik bölümlerine kabul şartları arasına iyi matematik yanında, bir müzik aleti çalmış olmayı, bir koroda söylemiş olmayı ve bir takımda oynamış olmayı getirmiştir. Aynı okul, bilgisayar eğitimini tamamen revize etmiş, saf bilgisayar yerine, ‘bilgisayarlı iletişim’,‘bilgisayarlı istihbarat’, ‘bilgisayarlı işletme’ gibi entegre programlar oluşturmuştur.

Ekonomide de “davaranışsal ekonomi” adında, psikolojiden oldukça beslenen yeni bir akım doğmuştur. Bu cereyan, insana şaheser bir bilgisayar muamelesi yerine, “normal” insan gibi davranan ve ümit vadeden bir bilim dalıdır.

Bu krizi tahmin edebilen bir kaç kişiden birisi, bu akımın öncülerinden Yale Üniversiteli Robert Shiller’dir. Tarih bir deneyler deposudur. Hatta, bazı işletme okulları, müfredatlarına tarih derslerini almaya başlamıştır.

Geçen sene Lehman’nın batışını “Sultan Bernanke ve Yeniçeriler” adlı makalede Osmanlı tarihiyle tahmin etmiştim.

Ekonomi “ölümcül bir bilim”, tarihse “ölülerin hikayesi” olabilir. Ancak, alabilene ölülerde diriler için çok büyük dersler vardır.

Yoksa, tarih neden ikide bir tekerrür etsin…

Prof. İhsan Işık, Rowan Üniversitesi Üyesi & ATCOM Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum