Mehmet Y. ULUTAŞ
Pırlanta mı? Aman Dikkat!
Son zamanlarda televizyonlardaki reklam kuşakları inanılmaz sayıda ve çoğu yabancı menşeili markaların pırlanta reklamlarıyla dolu. Hatta bu iş öyle noktalara varmış ki pırlanta yüzük ile alakası olmayan dizi ve hatta reklamlarda bile bayanların taktıkları pırlanta yüzükler yakın çekim gösteriliyor. Kısacası eskiden pırlantaya rağbet etmeyen insanımıza pırlanta yüzük satın alma ve takmaya yönlendirme amaçlı yoğun bir reklam kampanyası ile karşı karşıyayız. Reklamların başarılı olduğunu da görüyorum çünkü marketlerde kasiyerlik yapan, yani belli ki maddi durumu çok da iyi olmayan bayanların parmaklarında bile pırlanta yüzük var. İçinizden bazılarının “kardeşim sana ne, kim ne isterse taksın” dediğini duyar gibiyim. Ama kazın ayağı öyle değil. Gelin beraberce anlamaya çalışalım.
Anadolu insanı ve hatta tüm İslami coğrafya “altın” sever. Kadınımız altın satın almayı ve takmayı pek ister. Beşi bir yerde, Trabzon seti, Cumhuriyet ve Reşat liralar gibi sayısız altın takı ve tasarruf araçlarımız vardır. Hem kıymetli hem de konvertibl olduğu için düğünlerde ve yeni doğmuş bebek ziyaretlerinde hep altın takılır. Rahmetli babaannem düğünlerde takı merasimi başlayınca eline 99’luk bir tesbih alır ve tesbih tanelerini kullanarak takılan takıları tek tek sayardı. Yine hatırlarım küçükken annem bize anlatırdı: “Evlendiğimiz zaman babanın bir şeyi yoktu. Düğünde takılan altınları sattı ve işine sermaye yaptı diye”. Sonra da şakayla karışık hala babama kızar “Ne zaman geri alacaksın altınlarımı?” diye.
İnsanımız genel itibariyle zeki ve tutumludur. Altın az yer kaplar ama pahası yüksektir, değer kaybetmez tam tersine değer kazanır. İnsanımız o yüzden yatırım için en garanti tasarruf olduğuna inandığı altına rağbet eder ve biriktirmeyi sever. Aslında İslami gelenek de tasarruf için altın biriktirmeyi teşvik eder. Atasözlerimize ve şarkı sözlerimize bile girmiştir altın. Barış Manço’nun ‘Düriye’ şarkısında söylediği gibi: “Altın çamura düşse değerini kaybeder mi? Tenekeyi parlatsan çeyrek altın eder mi?”
Peki bu reklam bombardımanına maruz bırakıldığımız pırlanta da altın gibi değerini korur mu, bozdurulduğunda altın kadar kıymetli midir, yatırım aracı olarak kullanılabilir mi? Bu soruların hepsinin ortak cevabı koca bir HAYIR. Pırlanta elmasın kesilmiş ve parlatılmış halidir. Elmasın çıkarıldığı maden ocağındaki ham maliyeti ile satışa sunulmuş fiyatı arasında uçurumlar vardır. Örneğin vitrinde görüp 10.000 TL saydığınız bir pırlantayı 3 ay sonra geri götürüp satmak istediğinizde size 2.500 TL verirlerse kendinizi şanslı addedebilirsiniz.
Aradaki bu fahiş fark yoğun reklam ve pazarlama masraflarına, aracı kurumlara ve fiyatları kontrol eden elmas kartelinin cebine gidiyor. Pırlanta fiyatları yüksek tutularak bir sosyal statü göstergesi haline de getirilmiştir. Bir ürünü çok yüksek bir fiyata satabilmeniz için çok iyi reklam vermeniz ve alıcıya bu ürünün kendisine maddi bir sağlayacağı için değil ama mutlu olacağı için satın alması gerektiğine ikna etmeniz lazım. O yüzden pırlanta reklamı temaları kadına “sen buna değersin” ve erkeğe de “sevdiğine değer verdiğini göstermenin en kıymetli yolu” gibi subjektif ve duygusal sömürü senaryolarından oluşuyor.
Sizlere elmas sektörünün nasıl çalıştığını açıklamaya çalışayım kısaca. Dünyada yılda 120 milyar Amerikan Dolarının döndüğü elmas piyasasının üçte ikisini tek bir firma kontrol ediyor. Bu dev firma ve birkaç firma daha birleşerek Londra merkezli bir borsa kurmuşlar ve dünya elmas piyasasının %80’ini kontrol eder hale gelmişler. Elmas karteli elmas madenciliğini, üretim miktarlarını ve satış fiyatlarını çok sıkı bir şekilde kontrol ediyor. Dünyada en çok elmasın çıkarıldığı Afrika ülkeleri ürünlerini bu kartele satıyor çünkü onların da işine geliyor. Geçmişte bu kartelle olan antlaşmalarını yenilemeyen ülkeler de aslında bu kartelin etkisi altında, kendileri fiyat belirleyici olmadıkları için ticari anlaşmalarda hüsrana uğrayabiliyorlar.
Yani kısacası “kandırılıyoruz ey millet, gafil olmayalım” diyesim geliyor televizyonlardaki reklamları görünce. Nitekim en sonunda bu konuyu yazmaya karar verdim. Paranızı pırlanta yüzük alarak çöpe atmayın. Alacaksanız altın alyans alın. Altın alın çünkü altın ticaretini, üretim miktarlarını ve satış fiyatlarını yöneten bir altın karteli yok. Hatta mümkünse en az işçiliği olan altın alın ki yarın bir gün ihtiyacınız olur da bozdurursanız neredeyse tamamına yakınını geri alabilesiniz. Hele arada altının da değeri artmışsa, ki genelde artar, değme keyfinize gitsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.