30 Mart yerel seçimleri geride kaldı. Sandığa gül ve limon kokulu (maskeli) insanların müdahalesi boşa çıktı. Vesayet bir kez daha ağır yaralı, küresel çeteler yine başaramadı.

Peki aslında ne oldu?

Şimdi önemli olan bu soruya odaklanmak.

Aslında mevzu pirinç…

Diz boyu sulak ve bataklık alanlarda; büyük emek, alın teri, özveri, sabır ve doğayla mücadele sonucunda kavuştuğumuz pirinç...

Ama daha kavuşmadan tarlada başlayan bu mücadelede yeterince dikkatli davranılmazsa araya taşlar karışır. Karışan taş renkli ise sorun yok. Çünkü aş olmadan son kez evlerimizde gözden geçirilirken renkli taşlar analarımızın radarına yakalanır ve son müdahale yapılır.

Ancak taş renksiz ya da beyaz ise vay dişlerimizin haline…

Diş sağlığına yeterince dikkat etmediysek yani dişlerimiz güçlü değilse beyaz taş, kötü sona neden olur.

Dişimiz kırılır ve tedavi kaçınılmaz hale gelir.

Ve bugün dişlerimizin (kurumlarımızın) yeterince sağlıklı olmadığını, aşımıza karışan beyaz taşa (beyaz kuvvetler-paralel yapılar) az kalsın hedefine ulaşırken müdahale edildiğini görüyoruz.

O zaman önce dişler sağlamlaştırılmalı sonra gereği yapılmalı. Ulusal ve uluslararası kabul görmüş analiz metotları ile aşımıza karışan yabancı maddeler ayıklanmalı, aynı sızmaların tekrarlanmaması için önlemler alınmalı...

Öte yandan tohum meselesi var birde...

Kimyasal gıda katkılar ile tohuma da bundan sonra dikkat edilmeli. Tohumda öze dönülmeli, bir silah olarak kullanılan GDO'lu tohumdan uzak durulmalı. Terör devleti İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini bilmeyen yok. Kurumlarda gül ve limon kokulu (maskeli) iki ayaklı domateslerin son 15 yılda nasıl arttığı biliniyor. Tabi medya, siyaset ve iş dünyası içerisinde genetiği ile oynanmış domatesler de gözden kaçırılmamalı.

www.twitter.com/aslandegirmenci

degirmenciaslan@gmail.com