Recep KOÇAK
Özel ve Güzel Bir Adam: Nuri Pakdil
Nuri Pakdil’in Edebiyat Dergisi yayın hayatının son yıllarındayken ben Ankara’da üniversite öğrencisiydim. Edebiyat’la, Nuri Pakdil’le o yıllarda tanışmak nasip olmadı.
1983 yılı Eylül ayında ilk sayısı yayınlanan İslam Mecmuası’nın Ankara Temsilcisi idim. 1980’li yılların sonlarıydı. Hüseyin Karakaya Ağabey, “Nuri Ağabey’e Mecmua ulaştıralım” dedi. Akay Yokuşu’ndaki Demirler Pasajına gittim. Yanımda bir arkadaşım vardı. Ben tembihlenmiştim; “İlk tanışmada sert olabilir, sabırla dinleyin” demişti Hüseyin Ağabey. Yanımdaki arkadaş kiminle görüşeceğimizi yeteri kadar bilmiyordu, o sadece bana refakat etmek üzere yanımdaydı.
Nuri Ağabey’in tek odalı mütevazı mekânına girdiğimizde bir tahta masa, bir sandalye, etrafta çelik rafları doldurmuş karton koliler ve yerden yukarıya doğru istiflenmiş çok sayıda gazete bizi karşıladı. Nuri Ağabey bir köşede namaz kılıyordu, huşu içerisinde ve adeta iki büklüm. Bizden önce gelmiş bir ziyaretçi kapıdan girince solda, masanın karşısında bir sandalyede oturuyordu.
Namaz bitince yerine oturdu Nuri Ağabey. Tanıştık ve sessizlik başladı. Ne kadar sürdüğünü bilmiyorum o durumun. Birlikte gittiğimiz arkadaş alışık olmadığı sükûttan sıkılmış olmalı ki, havadan sudan bahseden bir cümle ile sohbeti başlatmak istedi. İşte o zaman olan oldu! Nuri Ağabey patladı. Başladı konuşmaya. Dakikalar süren bir konuşma yaptı bize. “Ayaklarınızı 1923’e basın” dediğini, mülkiyeti, mal biriktirmeyi, dünyayı sevmeyi zemmeden sözlerini hatırlıyorum. Biz müsaade isteyip çıktık. Diğer ziyaretçi de bizimle birlikte çıktı. Kızılay’a doğru üçümüz yürürken dinlediklerimizi hazmetmeye çalışıyorduk. Yeni tanıştığımız kişi Sincan’da öğretmenmiş ve bir süredir Nuri Ağabey’i takip ediyormuş. “Biraz önce dinledikleriniz, Nuri Ağabey’in kitaplarının özeti gibiydi” dedi.
“Bir sonraki ziyaretimi tek başıma yapmalıyım” diye geçirdim içimden. Bir ay kadar sonra da İslam Mecmuası’nın yeni sayısını alıp gittim. Yalnızdı. Masasının üstünde farklı renklerde çokça kalem vardı. Ben içeri girdiğimde namaz kılıyordu. Yerine geçince, beni hatırlamakta zorlanmadı, “Siz geldiğinizde namaz hep olgusuyla karşı karşıya oluyoruz” dedi. Bu görüşme uzun sürmedi. Zira ilk gidişimizde söylediklerini tekrar etmedi.
O görüşme sonrasında röportaj yapmak üzere Rasim Özdenören Ağabey’le birkaç defa evinde eve DPT’de görüşmelerimiz oldu. Ben ona Sezai Karakoç’u, Nuri Pakdil’i, Cahit Zarifoğlu’nu sordum hep. O yıllarda Erdem Beyazıt, Akif İnan ve Alaaddin Özdenören Ağabeylerle nasip olmuş birkaç defa görüşmüştüm. Yedi Güzel Adam’dan tanışmadıklarımın çeşitli özelliklerini Rasim Ağabey’den dinledim. Erdem Bey, Cahit Zarifoğlu’nu anlatırken onun nasıl ele avuca sığmayan, hızlı ve kolay yazan birisi olduğunu, Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in ona, bu renkli ve hareketli yönlerine işaret ederek ‘artist’ dediğini anlatmıştı.
Alaaddin Özdenören Ağabey İslam Mecmuası’nın Mithatpaşa Caddesi’ndeki bürosuna ziyarete geldiğinde Nuri Ağabeyle yaptığım iki görüşmeden yola çıkarak yazdığım yazıyı verdim. Niyetim, onun yazıyı okuyup değerlendirme yapmasını istemekti. Ne söylese istifade edecektim. Yazıyı okudu, “Güzel olmuş. Bunu Mavera’da yayınlayalım” dedi. Benim canıma minnetti. O yıllarda Mavera İstanbul’a taşınmıştı. Bu görüşmeden kısa süre sonra da yayın hayatına son verdi. Benim yazı yayınlanmadı. Üstelik tek nüsha olduğu ve görüşmeden kısa süre sonra kaleme alındığı için o haliyle bir daha yazılamazdı. Tesellim, Nuri ağabeyle görüşmenin notları büyük ölçüde günlüklerimde bulunduğu için istediğim zaman tekrar yazabilecektim.
Kısa bir süre sonra, 1990 Şubat’ında İslam Mecmuası’nın Genel Yayın Yönetmeni olarak İstanbul’a geldim. Sahaflarda Nuri Pakdil imzalı ne kadar kitap buldumsa aldım. Aradığım kitapların bir kısmını bulamadım. Yeni baskısı da yoktu. Ankara’da daha kendisiyle tanışmadığım dönemde İlim ve Sanat Dergisinin bir sayısında Batı Notları’na ve Nuri Pakdil’e atıflar okumuştum. Özellikle de Batı Notları’nı çok aradım. Onun eski kitaplarının yeni baskılarına ve yeni kitaplarına kavuşmamız için biraz beklememiz gerekecekti.
Bağlanma kitabını ve Bir Yazarın Notları’ndan birkaçını sahaflarda bulduğum haliyle okuyup çok kişiye okuttum, hatta yeni nesilden çok kişinin Nuri Ağabey’le tanışmasına vesile oldum.
16 Kasım 2014 günü Nazif Gürdoğan Hocam aradı ve Eyüp’te Nuri Ağabeyin konu edileceği bir programa gideceğini haber verdi. Bana yol arkadaşlığı teklif ediyordu. Bense kısa bir süre önce Deniz Feneri Derneği Antalya Temsilcisi Ahmet Sargın’dan bir mesaj almış, ona oğlu Ömer Faruk için Nuri Pakdil imzalı bir kitap sözü vermiştim, fırsat kolluyordum. Ömer Faruk TRT 1’de Yedi Güzel Adam dizisini izlerken babası üzerinden benden böyle bir talepte bulunmuştu.
Eyüp Sultan Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki programda Nuri Pakdil, kitapları, özellikle de 3 cilt halinde yayınlanan Mektupları ele alındı. Necip Evlice’nin yönettiği oturumun konuşmacıları Prof. Dr. Nazif Gürdoğan, Prof. Dr. Turan Koç ve İbrahim Demirci idi. Programda Pakdil’i konuşanların hepsinin saatlerce konuşabilecek kadar hatırası vardı ve hepsi de ondan mektup almış kimselerdi. Programı takip edenlerin çoğu üniversite öğrencileriydi. Onların dışında Mehmet Nuri Yardım ve Zeki Bulduk gibi tanıdık isimler de bulunuyordu.
Nuri Ağabey de oradaydı ve konuşmaları baştan sona dikkatle dinledi. Bazı yerlerinde katkıda bulundu. Sonra soru cevap kısmında öğrencilerden birisi Nuri Ağabey’i geç tanımaktan ötürü üzüntülerini dile getirdi, tavsiye istedi. Nuri Ağabey ona ve salonda bulunan herkese, “Kitaplarımı okuyun” tavsiyesinde bulundu. Aynı gün kitap fuarında gençlere şu iki tavsiyede bulunmuştu, “Mutlaka kitap okuyunuz ve çok okuyunuz. Bir yabancı dili mutlaka iyi derecede öğreniniz.”
O gece bu iki tavsiyeye şu üçüncüsünü ekledi; “Ezeli, ebedi Ulu Önderimiz Hz. Peygamber s.a.s’i, dört halifesini, Hz. Hüseyin’i ve Hz. Hasan’ı çok sevin. Her gece onlara birer Fatiha yollayın.”
Mektupları için Pakdil, “Her yere serptiğim tohumlar” tanımlamasını yapıyor. Şimdilerde o il il dolaşarak kitaplarını binlerce yeni okuyucuları için imzalıyor. Onların çoğu gençler, üniversite öğrencileri.
Nuri Pakdil 80 yaşında ve dimdik, dipdiri ayakta bir eylemci ve devrimci.. O, 60 yıl önce mektuplarla başlattığı tohum atmayı, imzalarıyla devam ettiriyor..
…
Bu güzel program için ev sahipliklerinden ötürü Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın ve Kültür ve Sosyal İşler Müdürü İrfan Çalışkan’ı tebrik ediyorum.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.