
Adnan Zeki BIYIK
MAĞDUR ŞEFLER ve MUHAFAZAKÂR KUVEYT-TURK
Şeflerin Çilesi
Akıl hastalarının tedavi gördüğü binada şef olarak çalışan Şef Murtaza delileri denetliyormuş, iyileşenleri tespit edip bırakılmasını sağlayacakmış: Hastanenin A Bloktaki binasını gezmiş fakat hiç akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. Diğer binaya gitmiş birde bakmış ki bütün deliler zıplıyor.
Hemen onlarla ilgilenen hemşireye sormuş:
– Bunlar neden böyle zıplıyorlar?
Hemşire:
– Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar şefim, demiş.
Bir de bakmışlar ki bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir şekilde duruyormuş. Hemen ona yaklaşarak sormuş:
– Sen neden zıplamıyorsun?
Deli:
– Ben tavaya yapıştım…
-----------------
Değerli okurlar, yazımıza bir şef fıkrasıyla girmek suretiyle azıcık tebessüm etmeyi amaçladım. Konuya gelirsek;
Efendim malumunuz kamuda 3600 ek gösterge daha önce söz verildiği vechile bazı kamu çalışanlarından bazı meslek gruplarına, yöneticilere verildi. Bu ek gösterge çalışırken kişiye belki çok katkısı yok ama emeklilikte hem ikramiye hem de maaşta katkılar sağlıyor. Kamuda görev yapan şube müdürleri daha önce 2200 ek göstergede iken onlar da 3600 oldu. Ama kurumlarda tüm dairedeki memurların yöneticisi olan ve şube müdürü gibi 2200 ek göstergesi olan şeflere ayrımcılık yapılarak onlar bu haktan mahrum edildiler. Dolayısıyla şeflik ünvanı doğrudan ya da dolaylı ne sayarsanız sayın, şefler itibarsızlaştırılmış demektir.
Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir.
***
Muhafazakâr Kuveyt-Türk!
Efendim yine malumunuz kamu çalışanlarına maaşlar kendilerine yatırılmalarına karşılık bankalar promosyon, bazılarına göre hediye bazılarına göre riba veriyor...Ben bu kısmı tartışmıyacağım. Onu herkes kendi vicdanında muhasebeleştirsin. Hani demiş ya büyüklerimiz. “İSTEFTİ KALBEKE” önce müftüye danış sonra kalbin ne fetva veriyor ona bak....
Konuya dönersek; birçok kurum çalışanlarına ilgili bankalardan oldukça yüksek miktarda promosyonlar aldı. Örnek verirsek 20 bin, 30 bin...hatta 40 bin lira bile promosyon veren banka haberlerini internetten okuduk....Bizim cenaha gelirsek bu kadar yüksek rakamların deveran ettiği bir ortamda bizim kurum Kuveyt-Türk ile anlaşmış neticede biz faizle çalışmıyoruz diyen bankamız bize 2800 lira gibi bir rakamı vereceğini beyan etmiş, sendikalar her kurum yüksek yüksek promosyonlar verirken diyanet personeline bu kadar az bir para verilmesine tepki gösterince bu rakam personele 5000 TL olarak karara bağlandı.
Ben şunu soruyorum, Eğer sendikalar veya bazı tepkili personelin hak arayışı olmasaydı bu adamlar hesapladım eski parayla 330 trilyonu cebe indireceklerdi. (5000-2800=2200 / 2200 x150.000 personel = 330......)
Kâr ve zarar ortaklığı üstüne çalışıyoruz, biz faizci değiliz diyerek hiç zarar ettiği görülmeyen ve diğer bankların verdiği faiz oranı ile kâr! Payları hemen hemen aynı olan çok muhafakâr Kuveyt-Türk, şu kadar insanımızın 330 trilyonunu çıtır çıtır yiyecekti...Kaldı ki bu söylediğimiz bilanço diğer bankaların promosyununa kıyasladığımızda enl alt seviye üstünden bizden alacağınız hakkımızdı.
Demem o ki sevgili Bankamız Kuveyt Türk!
Bu toprağın altı var, orada sizin ve tüm ahalinin mutlak sermayesi doğruluktur, dürüstlüktür, yetimin fakirin hakkına mütecaviz olmamaktır.
HER KİM MAZLUMLARIN GÖNLÜNE DOKUNA
DOKUNANIN DOKUNUR SîNESİ ALLAH OKUNA
NOT: Yukarıdaki rakam, diğer katılım bankaları olan Albaraka, Ziraat katılım vs. gibi bankaları tek tek belirtmek yerine yuvarlayarak yaklaşık rakam verilmeye çalışılmıştır. Neticede yazıda belirtmediğim diğer katılım bankaları da genele kıyasla personele çok az promosyon vermiştir.
Adnan Zeki Bıyık
22.10.2022
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
. Diyanetin personel sayısı 150.000 değil. Daha az. Doğrusunu internetten öğrendigime göre 125 bin falan. Doğrusunu yazmak gerek.
Yanıtla (0) (0)Kar paylarının faizlerle aynı olmasının nedeni de aynı. Nihayetinde bütün katılım bankaların piyasadaki oranı yüzde 7 kadar. Yani piyasada oranın ne olacağını faizli bankalar belirliyor. Rekabet edebilmek için sözgelimi karın % 75'ini müşteriye veriyor, kalanını kendisine bırakıyor. Böyle bir durum da kazancı haram çizgisine yaşımaz.
Yanıtla (0) (0)Konudan bağımsız olarak şunu söylemek isterim ki; sonuca bakarak kar payı ile faizi aynı değerlendirmek fevkalade yanlış. Çünkü faiz önceden açıklanır ve buna göre bir fazlalık üzerinde sözleşme yapılır. Faizli bankalar böyle çalışır. Katılım bankalarının ne kadar vereceğini açıklamaz. Açıkladığı bir önceki dönemde verdiğidir. Ben şu kadar vereceğim başkadır, ben şu kadar verdim demek başkadır. Birincisi fiaz ve gayri meşru, ikincisi kar payı ve meşrudur. Sonuca bakarak evlilik içi doğan bir çocukla, evlilik dışı doğan bir çocuk aynıdır denemez. Çünkü birisi meşru diğeri gayri meşrudur.
Adnan Bey merh. Ben aynı zamanda İslam ekonomisi üzerine çalışıyorum. Yazınızdan bu kurumların kar payının kar payı olarak dağıttıkları kısmın aslında kar payı olmadığını ima ettiğiniz izlenimi edindim. Kurumun içerisinde değilim ama içeriden görüştüğüm kişiler de var. Ayrıca çalışma sistemi hakkında az çok bilgim var. Hiç zarar dağıtmadıkları doğru. Kar payının faiz oranlarıyla paralel gittiği de doğru. Ama bunlar, eğer öyle düşünüyorsanız, kar payı değil faiz olduğu anlamına gelmez. En nihayetinde nu kurumlar ticari kurum. Kar amaçlı yani... Zaman zaman zarar oluşsa da yılı karla kapattıklarından sürekli kar payı dağıtmaktalar. Bence de zarar yansısa zaman zaman olur ama, insan modelimizin buna hazır olmaması, yansımamış olmasının haramlıkla ilişkisinin olmaması gibi nedenler kazancı meşru çizginin dışına taşımaz.
Yanıtla (0) (0)Hocam sizin kurum hangisi ? Sizin kurum niçin Bu banka ile anlaşmış? Daha çok verenle anlaşsaydı? Kuveyt Türke mecburmusunuz ?
Yanıtla (0) (0)https://t.me/kamuseff
Yanıtla (1) (0)