Erhan BAĞ
Küresel Isırma: Şiddet!
“Bir topluluğu kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten kolaydır. Bir topluluğun ortak bir amacı vardır. Bireyin amacı ise her zaman için şaibelidir.” Kafka/1991
Önümüzdeki otuz yılın en büyük toplumsal sorunu internetin, internete bağlı ekrandan yansıyanların toplum üzerindeki olumsuz etkileri olacaktır. Bu tesirlerin en önde geleni ise hiç şüphesiz şiddet ağırlıklı paylaşım ve ürünlerden kaynaklı olanlardır. İnternet dünyası ile birlikte güçlü etkisini yine internet destekli şekilde sürdüren televizyonun, toplumların küresel ölçekte kültürel, ahlaki, psikolojik, ekonomik geleceğini tesir altına alıp olumsuz yönde tahrip edeceği anlaşılıyor. Küresel düzeyde faaliyet gösteren medya tekeli Dünya gidişatını yönlendirmeye çalışan sistem ve organizasyonların en önemli aparatı haline gelmiş durumda ise, bu aparatın toplumları psikolojik kitle haline getirmek için kullandığı ucuz, kullanışlı ve devamlılık arzeden aleti şiddettir.
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre şiddet, bir şeyin yoğunluğunu, hızını ve etkisini belirten temel faktördür. Dilimize Arapçadan geçmiş olan Şiddet(li) kelimesi ‘’normalin üstünde’’ ve ‘’beklenenden fazla’’ anlamında kullanılır. Aynı kökten türeyen şedit sözcüğü ise güçlü demektir. Karşıt görüşte olanlara, ikna etme yada uzlaşma yerine (kestirme yol olarak) kaba kuvvet kullanma olarak ifade edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise şiddeti, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı durumu” olarak tanımlanmaktadır.
Şiddet, bir şekilde hem toplumsal yönden hem de bireysel olarak hepimizi ilgilendiren, etkileyen ve meşgul eden bir konu olmasına ragmen kavramsal olarak etki mekanizması yeterli düzeyde tartışılmıyor. Artık günümüzde şiddetin bizzat kişiye tatbik edilmesi gerekmiyor. Sakin köyünde yaşayan köylü bile şiddetin her türlüsünü hergün görebiliyor; nasıl görüyor? Elbette medya sayesinde! Bilhassa son yıllarda merkezinde şiddet olan çok fazla olay, haber, film, dizi, oyun karşımıza süresi uzamış, çeşitlenmiş ve sayısı artmış bir şekilde çıkıyor. Şiddet haberleri haber bültenlerinde dakikalarca ve her türlü vurgu ve efekt ile etkili bir şekilde sunuluyor; filmlerden ve dizilerden beklenen seyirci tepkisi haber izleyenler için de geçerli hale geliyor. Film senaryolarına taş çıkartan örnekler çok; katliam gibi kaza, alacak için arabada infaz, sokak ortasında dehşet, kan donduran aile faciası vs…
Şiddetin uygulanış şekli ve etki altında kalan kişiye göre çeşitleri vardır: Çocuğa yönelik şiddet ,kadına şiddet, gençlere şiddet, yaşlıya şiddet, aile içi şiddet, engelliye şiddet, mülteciye dönük şiddeti, sağlık çalışanlarına şiddet, kişinin kendine yönelik şiddeti, canlılara şiddet, doğaya şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet , siber şiddet, devletler arası şiddet, ırkçı şiddet, vs. Bütün bu şiddet çeşitlerinin akla hayale gelmeyecek çok farkı alt boyutları vardır; ancak bizim üzerinde durmak istediğimiz şiddetin fiilen uygulanmasından ziyade, şiddetin haber, film, dizi, oyun ve görsel materyal şeklinde yaygın olarak sunumuyla sürekli maruziyet sonucu ortaya çıkan kişisel ve toplumsal/psiko-sosyal muhtemel arızalardır: Sistematik Şiddet!
Şiddet görüntülerinin meydana getirdiği etki kişiden kişiye değişmekle birlikte, son çalışmalar şiddet görüntülerine mütemadiyen maruz kalanların şiddete, zulme, çirkinliğe daha duyarsız hale geldiklerini gösteriyor. Bunlar için şiddet sıradanlaşıyor ve gerçek hayatta benzeri şeyleri kanıksar hale geliyorlar. Sanırım bu durumun toplumsal yozlaşmanın birinci adımını teşkil ettiğini söylemeye hacet yok…Medyatik şiddete sürekli ve yoğun bir şekilde maruz kalan kişilerin ve toplumların her yönden maniple edilmeleri ile hayati, kişisel, toplumsal tüm karar mekanizmarını yönlendirmek ve etki altında tutmak eskiye göre çok çok kolay hale gelmiştir.
Sürekli şiddet içerikli görüntülere maruz kalmak travma sonrası stres bozukluğunda görülen belirtileri ortaya çıkartabiliyor. Bu belirtiler, travmayı tekrar yaşıyormuş hissi (flashback), kâbuslar görmek veya kalitesiz uyku gibi ruhsal ve bedensel patolojik rahatsızlıklar olabilir. Diğer bir yandan internet ortamındaki travmatik/yıpratıcı şiddet sunumları özelde gençleri genelde tüm yaş gruplarını saldırganlaştırdığını tespit eden araştırmaların sayısı artmaktadır. Televizyon ve internette programların gösterimi esnasında sol üst köşede bulunan şiddet, korku, cinsellik, çıplaklık, olumsuz örnek, kendine zarar verme, alkol, madde kullanımı vs. gibi yazı ve işaretler içinde en zararsız veya önemsizi şiddet gibi görünse de orta ve uzun vadede en az diğerleri kadar yıkıcı etkiye sahip olduğu bilincine varmalıdır.
İnternet destekli televizyon zengin-yoksul, tahsilli-tahsilsiz tüm toplum sınıflarının 7/24 kolayca ulaşabildiği çok yaygın bir medya olması hasebiyle toplumsal alışkanlıklar ve rol modellerin oluş(turul)masında çok önemli paya sahiptir. Medya yoluyla şiddete maruz kalmada en kritik dönem ergenliğe kadar olan çocukluk dönemidir. Televizyonda yer alan özellikle renkli, parlak, canlı unsurlar ve hızla değişen hareketli karakterler, kuvvetli ses ve ışık ile uygulanan teknoji ürünü muazzam efektler çocukları kaçınılmaz olarak etkiler. Ergenlik dönemi ise televizyon karakterlerinden etkilenme ile kimlik oluşturmada şiddet yada suç davranışlarının taklit edilebildiği bir dönemdir. Daha bilinçli tercihler yaptıkları yada daha az etkilendikleri iddia edilse de, yeni yapılan araştırmalar şiddet yoğun programların yetişkinleri de yönlendirdiği ve bireysel karar mekanizmalarını çok ciddi etkilediğini ortaya koymuştur. İletişimin ve bilimsel gelişmelerin hayret edecek seviyelere ulaştığı günümüzde şiddet olgusunun bu kadar pervasızca sunulmasının psikolojik, sosyolojik, politik ve ekonomik amaç ve getirilerinin olduğunu görmeye çalışalım…
Ekranda sunulan şiddetin önemli bir yönü de, “iyiyi temsil edenler”in uyguladıkları şiddetin “meşru” olarak sunulmasındaki fecaattir. Örneğin bir dizide, bir “kötü” karakterin uyguladığı şiddet “gayrimeşru” olarak sunulurken, aynı kişiye kanun dışı uygulanan şiddet, bunu uygulayanlar devletin meşru güvenlik güçleri olmasa bile meşru olarak gösterilebilmektedir. Bu durumda, “şiddet bazı koşullar altında kabul edilebilir” fikrinin mesaj olarak zihinlere yerleş(tiril)mesiyle başka tür bir duyarsızlaşma hali ortaya çıkmaktadır. Diğer bir boyutta, medya araçları ile şiddete yoğun bir şekilde maruz kalan kişiler, dünyayı daha güvensiz, kaotik, karanlık ve kötülük dolu bir yer olarak görmeye, gerçeye göre daha fazla şiddet dolu olarak algılamaya, paronayak bir ruh halinde yaygın bir korku ikliminde yaşadığımız hissi ile sosyal sağlıklarını kaybetme riskiyle karşıkarşıya kalırlar. Televizyon, tablet, bilgisayar ve akıllı telefon ekranını işgal eden her türden şiddet içeriği davranışları ve tutumları kodlanmakta, hayatın tüm alanları doğrudan yada dolayalı bu tesir altında yaşanmaktadır.
Medyada kullanılan şiddetin çok güçlü bir ekonomi boyutu vardır; dolayısıyla medyatik şiddet ve ekonomik dayanakları mutlaka birlikte değerlendirilmesi gereken konulardır. Küresel medya sisteminin özellikle 80’li yıllardan başlayarak dünya ölçeğinde geçirdiği değişime dikkat kesildiğimizde günümüz medya kuruluşlarının ekonomi piyasalarına hâkim olma ve sadece kâr elde etme amacıyla faaliyette bulundukları, tek bir merkezden ve/veya aynı anlayışta mutabık olarak çalıştıkları görülecektir. Bu yüzden diğer unsurlara göre nispeten az maliyetli olan şiddet dili ve görüntüleri kolay satan ve netice alan bir ürün olarak sürekli gündemde tutmalarındaki sırrı anlayabilmeliyiz. Böylece medyada bolca şiddet kullanımının gerisinde kâr etme isteğinin bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz; doğal olarak medya ve kâr bir arada düşünüldüğünde, en öne çıkan unsur şiddet olarak kendini göstermektedir. Cinsellik, madde kullanımı, alkol, korku etkisi toplumdan topluma değiştiği halde şiddetin dili ve milliyeti yoktur; her topluma uygun gelen içerik şiddettir. Şiddet hem uygulaması ekonomik, hem getirisi yüksek, hem de sürekli tükettiren bir unsur olarak karşımızda durmaktadır.
Sonuç olarak şiddet, küreselleşme rüzgarının çok güçlü estiği bir zamanda çıkar ilişkilerine odaklanmış dünya bilincinin yükselttiği bir eylemdir. Kişiler, örgütler ve devletler ölçeğinde gerçekleşen şiddetin psikolojik, ekonomik ve siyasi sebepleri olmakla birlikte genel anlamda gücü ispat etme, boyun eğdirme, kar elde etme, pay koparma planlarının uygulanmasında ortaya konulan caydırıcı veya bertaraf edici yöntemlerden biri ve en kestirme olanıdır. Bu mantıktan yola çıkarak medyatik şiddet, hiç kuşkusuz ki fiilen gerçekleşen şiddetten beklenen etkiyi kendini kurgulayanlar menfaatine süreklilik arz edecek şekilde meydana getirmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.