Atila ALTUNTAŞ
Kulu’nun İsveç ve Türkiye için Önemi!...
Kuzey Avrupa’nın gelişmiş ve refah ülkesi İsveç’e 1960 yılından itibaren çalışmak için giden Türklerin çoğunluğu Konya’nın Kulu ilçesindendir. Büyük bir bölümü İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşamaktadırlar. İsveç’te nerdeyse her 10 Türkden 9’u Kululudur. Yaklaşık olarak İsveç’te yaşayan Kululuların nüfusunun 40 bini bulduğu söylenmektedir.
İskandinavya’nın bu zengin ülkesinde kişi başıma düşen milli gelir 30 bin dolar civarındadır. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusunda dünya sıralamasında ilk sıralarda olan bu ülkede, restoranların büyük bir çoğunluğunu Kululular işletir. Kululular, lokantacılığın yanı sıra, temizlik ve gıda gibi hizmet sektörüyle de uğraşırlar.
Kulu’da gündemi her zaman İsveç belirler. İlçede yaşayanlar sabah kalktıklarında, bütün plan ve programlarını İsveç’e göre yaparlar. Konuşmaların, sohbetlerin genel içeriği İsveç ‘le ilgilidir. Kulu’da İsveç sevgisi o kadar büyüktür ki, İlçenin en büyük parkına, yirmi yıl önce öldürülen İsveç’in efsane başbakanı Olof Palme’nin ismi verilmiştir. Ayrıca buradaki en gözde lokantanın adı da İsveç lokantasıdır.
İsveç’te de durum farklı değil. Bu ülkede yaşayan Kululuların gündemini; Türkiye, İsveç ve Kulu oluşturmaktadır. Çalışkanlıklarıyla diğer yabancı kökenlilerden farklı konumda olan Kululular, İsveç’e yerleştikten kısa bir süre sonra kendi işyerlerini açarak hem İsveç ekonomisine, hem de Türkiye ekonomisine büyük bir katkı sağlamaktadırlar.
Kırk yıldır İsveç’te olmalarına rağmen Türkiye ve Kulu’dan bağlarını koparamayan bu insanlar, akrabalarının ve arkadaşlarının yanı sıra Kulu’ya yatırım amaçlı gönderdikleri döviz miktarının, aylık 20 milyon doları bulduğu yetkililer tarafından ifade ediliyor.
İsveç’te Kulu ismi o kadar meşhurdur ki; İsveçliler yıllar önce Kulu’yu Türkiye’nin başkenti olarak bilirlerdi. Şimdi ise, Kulu’yu İsveç’in bir ilçesi olarak görüyorlar. Hatta öyle ki; yetmişli yıllarda Kulu’dan İsveç’e göç eden işçi bir ailenin çocuğu olan Muharrem DEMİROK’un İsveç’in 5. Büyük şehri Linköping’e belediye başkanı olması İsveç’te Kululuların ulaşmış oldukları noktayı göstermektedir. Bu bağlamda İsveç Başbakanı Fredrick Reinfelt’in bir dizi ziyaret için Kulu’ya gelmesi de kululuların İsveç için önemini ortaya koymaktadır. Kalabalık bir topluluk tarafından sevgi gösterisiyle karşılanan İsveç başbakanı muhtemelen çok şaşırmıştır. Çünkü İsveç’te bakan da olsanız, başbakan da olsanız, nereye giderseniz gidin kimse size toplumsal konumunuzdan dolayı iltifat etmez, sıradan bir vatandaştan farkınız olmaz.
Siyasi hayatında ilk defa bu kadar ilgi ve iltifat gören Reinfelt, İsveç’te seçimlere bir yıl kaldığını düşünmüş olsa gerek, 30 bin İsveç vatandaşı, Kululunun da oy kullanacağını hesap ederek Kulu sokaklarında gezdi, Kulu belediyesinde halka hitap etti. Bu ziyaret bana göre tarihe geçti. Çünkü ‘’Dünya’da bir ülkenin başbakanı ilk defa başka bir ülkeye giderek, o ülkenin (kendi ülkesinde yaşayanlarla akrabalık bağı olan) insanlarından yaklaşan seçimler için oy istedi.’’
Osmanlı Padişahının hediye ettiği bir fincan kahveyle başlayan ilişkiler, Kululuların İsveç’e gelmesi ile daha da güçlendi. Kuluların İsveç toplumunda işveren konumuna yükselmesiyle de zirveye çıktı. Türkiye- İsveç arasında köprü oldular. Birkaç kimlik boyutunu bir arada yaşarken, Türkçe ve İsveç’çe dilini iyi kullanmaya başladılar. ‘’ Türk’üz, Müslüman’ız ama İsveç Vatandaşıyız, bize bu üç özellik güç veriyor. Biz iki kültür arasında sıkışmış insanlar değiliz ‘’ diyorlar.
İsveç’e 60’yıllarda işçi olarak geldiler. 90’yıllardan itibaren üçüncü kuşakla birlikte, yaşadığı ülkenin mutlu ve onurlu bireyleri olarak başarılı sonuçlar almaya başladılar. Otuz yılda bu oldu, ama Türkiye AB’ye girerse bütünleşme çok daha hızlanır ve kolaylaşır.
İskandinavya’nın bu zengin ülkesinde kişi başıma düşen milli gelir 30 bin dolar civarındadır. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusunda dünya sıralamasında ilk sıralarda olan bu ülkede, restoranların büyük bir çoğunluğunu Kululular işletir. Kululular, lokantacılığın yanı sıra, temizlik ve gıda gibi hizmet sektörüyle de uğraşırlar.
Kulu’da gündemi her zaman İsveç belirler. İlçede yaşayanlar sabah kalktıklarında, bütün plan ve programlarını İsveç’e göre yaparlar. Konuşmaların, sohbetlerin genel içeriği İsveç ‘le ilgilidir. Kulu’da İsveç sevgisi o kadar büyüktür ki, İlçenin en büyük parkına, yirmi yıl önce öldürülen İsveç’in efsane başbakanı Olof Palme’nin ismi verilmiştir. Ayrıca buradaki en gözde lokantanın adı da İsveç lokantasıdır.
İsveç’te de durum farklı değil. Bu ülkede yaşayan Kululuların gündemini; Türkiye, İsveç ve Kulu oluşturmaktadır. Çalışkanlıklarıyla diğer yabancı kökenlilerden farklı konumda olan Kululular, İsveç’e yerleştikten kısa bir süre sonra kendi işyerlerini açarak hem İsveç ekonomisine, hem de Türkiye ekonomisine büyük bir katkı sağlamaktadırlar.
Kırk yıldır İsveç’te olmalarına rağmen Türkiye ve Kulu’dan bağlarını koparamayan bu insanlar, akrabalarının ve arkadaşlarının yanı sıra Kulu’ya yatırım amaçlı gönderdikleri döviz miktarının, aylık 20 milyon doları bulduğu yetkililer tarafından ifade ediliyor.
İsveç’te Kulu ismi o kadar meşhurdur ki; İsveçliler yıllar önce Kulu’yu Türkiye’nin başkenti olarak bilirlerdi. Şimdi ise, Kulu’yu İsveç’in bir ilçesi olarak görüyorlar. Hatta öyle ki; yetmişli yıllarda Kulu’dan İsveç’e göç eden işçi bir ailenin çocuğu olan Muharrem DEMİROK’un İsveç’in 5. Büyük şehri Linköping’e belediye başkanı olması İsveç’te Kululuların ulaşmış oldukları noktayı göstermektedir. Bu bağlamda İsveç Başbakanı Fredrick Reinfelt’in bir dizi ziyaret için Kulu’ya gelmesi de kululuların İsveç için önemini ortaya koymaktadır. Kalabalık bir topluluk tarafından sevgi gösterisiyle karşılanan İsveç başbakanı muhtemelen çok şaşırmıştır. Çünkü İsveç’te bakan da olsanız, başbakan da olsanız, nereye giderseniz gidin kimse size toplumsal konumunuzdan dolayı iltifat etmez, sıradan bir vatandaştan farkınız olmaz.
Siyasi hayatında ilk defa bu kadar ilgi ve iltifat gören Reinfelt, İsveç’te seçimlere bir yıl kaldığını düşünmüş olsa gerek, 30 bin İsveç vatandaşı, Kululunun da oy kullanacağını hesap ederek Kulu sokaklarında gezdi, Kulu belediyesinde halka hitap etti. Bu ziyaret bana göre tarihe geçti. Çünkü ‘’Dünya’da bir ülkenin başbakanı ilk defa başka bir ülkeye giderek, o ülkenin (kendi ülkesinde yaşayanlarla akrabalık bağı olan) insanlarından yaklaşan seçimler için oy istedi.’’
Osmanlı Padişahının hediye ettiği bir fincan kahveyle başlayan ilişkiler, Kululuların İsveç’e gelmesi ile daha da güçlendi. Kuluların İsveç toplumunda işveren konumuna yükselmesiyle de zirveye çıktı. Türkiye- İsveç arasında köprü oldular. Birkaç kimlik boyutunu bir arada yaşarken, Türkçe ve İsveç’çe dilini iyi kullanmaya başladılar. ‘’ Türk’üz, Müslüman’ız ama İsveç Vatandaşıyız, bize bu üç özellik güç veriyor. Biz iki kültür arasında sıkışmış insanlar değiliz ‘’ diyorlar.
İsveç’e 60’yıllarda işçi olarak geldiler. 90’yıllardan itibaren üçüncü kuşakla birlikte, yaşadığı ülkenin mutlu ve onurlu bireyleri olarak başarılı sonuçlar almaya başladılar. Otuz yılda bu oldu, ama Türkiye AB’ye girerse bütünleşme çok daha hızlanır ve kolaylaşır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.