Mustafa TUNCER
Kavga Biter mi?
Kavga Biter mi?
Gezi olaylarından bu yana Turkiye’de yükselen tansiyon, devreye The cemaat’in de girmesiyle doruk noktaya ulaşmıştı. Tayyib Erdoğan ozelinden ülkenin geleceğine dönük başlatılan çatışma ortamı birilerini o kadar cesaretlendirdi ki, iktidarın seçimleri bile beklemeden düşeceğini, düşmemesi durumunda da 30 Mart seçimlerinde ciddi bir oy kaybı yaşayacağını iddia ettiler. Hatta Ak Parti’nin oy oranlarının %35 leri bile göremeyeceğini söyleyenler oldu. Dahasi yurt dışındaki uzantıları aracılığı ile Ak Parti sonrası pazarlıklara bile başlamışlardı. Öyle ya sosyal medya ve Zaman’i iyi değerlendiren yandaş medya ile birlikte başlatılan linç kampanyası Tayyib Erdoğan hükümetinin düşmesi için, savaş halindeki ülkelerin dahi kullanmaktan imtina edebilecekleri belden aşağı vuran silahlara başvurmaktan cekinmemislerdi..
Daha başından beri ne ağaç ne de yolsuzluk gibi dertleri olmadığını gördüğümüz bu gayri milli cephe ölçüp biçmiş, hesabı yapmış idi. Lakin toplum mühendisliğine soyunan pek çok gavur gibi onlar da yanılmış, toplumun müslüman kimliğini, bağımsızlık hassasiyetini, yedi düvele karşı savasabilme azmini gözden kaçırmıştı.
Toplum mühendislerinin gözlerinden kaçırdıkları hakikati Anadolu halkı, 30 Mart’ta sadece gözlerine sokmakla kalmamış, Başbakan Erdogan’a verilen destekle adeta vatan hainlerinin suratına bir Osmanlı tokadı gibi yapıştırmış oldu.
Tokat biraz fazla sert gelmiş olacak ki sağlıklı muhakeme yetenekleri ni dahi kaybetmişler. Eletrik kesintilerinden medet uman bu anlayış Kilicdaroglu’nun da erken seçime hazır olduğunu beyan etmesiyle tam bir yıkım içinde olduğunu göstermiş oldu. Yedikleri Osmanlı tokadinin kızarıklığı henüz yüzlerinde dururken yanaklarinin öbür tarafını gosterircesine erken seçim vurgusu yapmaları “Oglum bak git” videosunu hatırlattı.
Tabii bir de The Cemaat tarafı var ki orası hepten vahim.
En tepesinden aşağıya kadar neredeyse tüm fertlerinin, tevazu kılıfı altında göstermekten cekinmedikleri büyüklük havası, sadece Turkiye’yi değil nerede ise tüm dünyayı biz yöneteceğiz tripleri, perdenin arkasından ülke yönetme denemeleri, çeşitli senaryolarla toplum mühendisliği çalışmaları, kendileri gibi düşünmeyen hemen her türlü yapıya karşı hasedvari yaklaşımları, Turkiye’nin geleceğini kendilerinde görüp uluslararası platformlarda masalara oturmaları… Belki de en acısı, milli olduklarını iddia edip gayri milli unsurlarla birlikte Turkiye’nin Başbakanına, iktidarına, geleceğine yönelik operasyonun maşası olmaları.
Maşa diyorum, zira bu operasyonun planlayıcısı değildir The Cemaat, tıpkı Gezi olaylarının planlayıcısınin çevre hassasiyeti olan gençler olmamasi gibi. Kullanılan birer maşa idiler ve kullanılmaya da devam edilecekler. Etrafa montajlar, kasetler, ses kayıtları ile saldıranların iplerini ellerinde tutanların bu ipleri daha uzun bir süre bırakmayacağını seçim sonrası yaşananlardan anlayabiliyoruz. Yedikleri tokadı görmeyip hala daha lâfı geveleyip duruyorlar.
Allah’in gözlere perde indirmesi böyle bir şey olsa gerek.
Seçimleri Recep Tayyib Erdogan’in kazanması, (Ak Parti için basılan her Evet mührü, Recep Tayyib Erdoğan içindi çünkü) ülkeyi bir nebze olsun rahatlattı. Ama rehavete kapılmak için henüz çok erken. Unutmayalım Anadolu halkı bu seçimlerle senaryoları kuranların sadece maşalarını püskürtmüş oldu. Asıl oyun kurucular hala ayakta. Eski maşalarını guclendirene ya da yeni maşalar belirleyene kadar bir müddet saldırılarını kesecek olsalar da taarruzdan geri durmayacaklar.
Yeniden İstiklal Mücadelesi sadece sandığa gitmekle kazanılmaz. Sandık sizin durduğunuz yeri gosterir, renginizi belli eder, gitmek istediğiniz yönü işaret eder. Kavgada ne kadar dirayetli olup olmadığınızı belirlemeye yetmez maalesef.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.