Lütfi AYHAN
Kalkınma Yolsuzluğun Kardeşi mi?
Kalkınma ile yolsuzluk doğru orantılımı ne?
İlk insan, Adem (as)Atamız ile son insanın temel yapıları, temel huyları birdir. İnsanlar o zamanda acüldü şimdi de öyle. Romalılarda da kıskançlık vardı T.C vatandaşı olan bizlerde de…Babil de yaşayanların, Moğolistan'da yaşayanların da bir kısmı zengindi bir kısmı fakir. Aynı durum 2014 yılında dünyada elan mevcut. 3000 seneki insanlarda aşık oluyordu, acıkıyordu, kıskanıyordu, zulmediyordu, adaletli davranıyordu, adam öldürüyordu, savaş yapıyordu…Aynısı günümüz içinde geçerli. Günümüzden 3000 yıl önce yazılmış bir tablette bakın neler yazıyormuş;" Zaman bozuldu. Ahlaksızlık arttı. Büyük küçük belli değil artık.Eskiden böyle miydi ya!..."
Devlet, siyaset, yöneten, yönetilen, kral, sultan, başkan, başbakan… Bunlarla ilgili 3000 sene önce, 100 sene önce, 50 sene önce neler söyleniyorsa aynısı bugünde söyleniyor. İnsanla iyilik, insanla günah, insanla hata, insanla vefa, insanla fakirlik, insanla zenginlik, insanla yoksulluk, insanla hırsızlık, insanla içki, insanla hırs, kumar, zina, kıtal…Hep yan yana, hep iç içedir. Dünde bu günde.
Tüm devletler için de yöneticiler içinde aynı şeyler üç aşağı beş yukarı söylenebilir: devletle adalet, devletle zulüm, devletle zenginlik, devletle düzen, devletle savaş, devletle barış, devletle yıkım, devletle baskı, devletle istismar…Hep yan yanadır. Yöneticilere gelince; (padişah, kral, başkan, başbakan, führer, sultan, halife, papa, haham, şef…Fark etmez) yönetici başarı, yönetici çalışkanlık, yönetici tembellik, yönetici pısırıklık, yönetici öfke, yönetici dürüstlük, yönetici yolsuzluk, yönetici başarı… hep yan yana. Bu olgular, tüm insanlar, tüm devletler, tekmil zamanlar, hak, batıl tüm din mensupları, tüm ideoloji sahipleri (komünizm, faşizm, liberalizm, sosyalizm…), bütün yöneticiler için geçerlidir.
Boş verin dünya tarihini bırakın İslam tarihini, Osmanlı, Selçuklu Tarihini… Cumhuriyet Tarihine baktığımızda bu olgular bu iddialar ilk günden beri vardır. Ve inanın kıyamet kopana kadar da böyle iddialar hep olacaktır. Çünkü insanın ayrılmaz bir parçasıdır bunlar. Bu nedenledir ki Son ilahi din İslamın son hak kitabı olan Kuranda, bizleri yaratan Halikuzülcelal(cc) bütün bu yanlışların bizler tarafından yapılabileceğini bildiğinden, nelerin yanlış, nelerin doğru olduğunu beyan etmiş, yanlış yapanların nasıl bir cezaya çarptırılacağını da açıklamıştır.
Benim bu yazı da dikkat çekmek istediğim, Cumhuriyet tarihinde en çok yolsuzlukların yapıldığı iddia edilen dönemlerle kalkınma arasında bir paralellik(doğru orantı) olmasıdır. Türkiye'nin en büyük kalkınma hamlelerini yaptığı dönemlerde basının büyük çoğunluğunun iddialarına baktığımızda hep “hırsızlık” yolsuzluk” “talan” “rüşvet” tavan yapmış!
Menderes dönemi Türkiye'nin en fazla kalkındığı dönemlerden biridir. Ama Menderes öyle iddialarla suçlandı ki bu iddialar sonradan yalanlanmasına rağmen onun idamını engelleyemedi. (En basit geçen gün gazetelere düşen bir haberde 27 Mayıs günü dağıtılan bir bildiride D.P ileri gelenlerinin, tonlarca altınla uçaklarla yurt dışına kaçmak üzere oldukları yalan haberi) Demirel’in 1965 sonrası döneminde de Türkiye ciddi bir kalkınma hamlesi yapmış yollar, köprüler, barajlar art arda inşa edilmiştir. Onunla ilgili iddialarda sürekli basında tartışılmıştır. Google’ye, “sunta” “yahya” “şevket” “aile fotoğrafı” yazın bakın nasıl onlarca iddia karşınıza çıkar. Turgut Özal dönemi Türkiye'nin hem ekonomi hem özgürlükler açısından çağ atladığı bir devredir. Fakat onun iktidarı da sürekli “yolsuzluk” devamlı “soygun” iddiaları ile zayıflatılmıştır. Yok “prensler”, yok “papatyalar”, yok “davulcu asım”, yok “tek adam olma heveslisi…” Sonra Özal gitti, Demirel Erdal İnönü ile koalisyon kurdu. Tüm iddialar unutuldu. Kurulan zayıf koalisyonlar döneminde ülke pek perişan oldu. Erbakan, kısa süre iktidarında Havuz projesi ile ciddi bir kalkınma başlatmıştı ki hemen aynı koro iddialara başladı: “Mercümek olayı”, “Bosna paraları” “Hocanın kaç kilo altını var…!” ….Sonra Ecevit geldi başa. Vardık 28 Şubata. Batırılan bankalar, fırlayan döviz, yükselen enflasyon ve faizler, çöken ekonomi… Ecevit le yolsuzluk, Ecevitle hırsızlık hiç yan yana getirilmedi. İnönü içinde öyle. Ecevit dürüst, Ecevit iyi, Ecevit güzel… Ama ne hikmetse gerek 1970 lerdeki tek başına iktidar olduğu dönemde gerek 28 Şubatta Koalisyonun başbakanı olduğu dönemde bankalar batıyor, ülke harap oluyor, kuyruklar oluşuyor, kalkınma adına hiç bir şey yapılmıyor… İnönü ismi ile yolsuzluk hiç yan yana gelmediği gibi İnönü ile kalkınma da hiç bir araya gelmiyor.
Ve bu güne bakalım. Türkiye, son 10 yılda, her alanda inanılmaz başarılara imza atıyor. Paradan sıfırlar atılıyor, enflasyon düşüyor, faizler geriliyor, milli gelir yükseliyor, Hızlı trenler hizmete alınıyor, Marmaray açılıyor, metrolar açılıyor, duble yollar, lüks hastaneler, modern okullar, koca koca barajlar, Suruç Tüneli, Mavi Tünel, her ile yapılan üniversiteler, hava alanları, bitirilen terör, İMF’ye ödenen borç, vatandaşa ödenen Keyler, nemalar…İHL’ lerin açılması, baş örtüsü meselesinin halledilmesi…Sayabildiğin kadar say. Fakat yine tarih tekerrür ediyor. Bunları yapan bir iktidara, bunları yapan bir lidere; Menderese, Demirel'e, Özal'a Erbakan'a yapılanlar yapılmaya başlanıyor: “Hırsızlık, yolsuzluk, talan, rüşvet, (yakın zamana kadar "İrtica" da vardı bu sloganların arasında) …” Bed sesli yurttan sesler korosu bitmeyen konserlerine yine başlıyor. Yürüyüşler, yakmalar, yıkmalar, cinayetler...
Anormal mi ? Hayır! Bu dünya neler görmedi ki! Adaletin sembolü Hz Ömer(ra),” sen adaletsizsin” diye öldürülmedi mi? İlmin kapısı, Hz Ali (ra)efendimiz Hariciler tarafından “Allah'ın indirdiği ile hükmetmedin” diye şehit edilmedi mi?
Sakın yanlış anlaşılmasın. Bu yazı ne hırsızları ne yolsuzları savunmak içindir. Toplumun bir kuruşuna el sürenleri, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenleri Rabbım bildiği gibi cezalandırsın. Bizim gibi normal vatandaşlar, kimin dürüst kimin hırsız, kimin yalancı kimin doğru , kimin haramazade olduğunu bilecek konumda değildir. Benim dikkat çektiğim Ülkenin kalkınma hamleleri yaptığı dönemlerde (ki bu dönemler genellikle tek parti iktidarlarının dönemine rastlıyor) “ hırsızlık” “rüşvet” “yolsuzluk…” iddiaları hemen devreye giriyor. O zamanda insanın aklına ister istemez, “ Yolsuzlukla kalkınma arasında doğru bir orantı mı var! Yoksa işin içinde iş mi var” sorusu akla geliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.