Nurhan Bahçe GENÇ
İNSAN ZAYIFTIR
İlahi kelam Nisa suresi ayet 28’ de”Allah yükünüzü hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır” buyurur. Üzerinde durulması gereken ayetlerden olduğunu söyler müfessirler.
İnsan; tarifinde ünsiyet olduğu gibi, unutmak, yanılmak, gafil olmak anlamlarını da barındıran varlık. İki uç arasında ahseni takvim de olur, esfele safilin de. Hem kıvam alıcı, her renge boyanabilen, her şekle girebilen, iyiliğin zirvesinde dolaşıp, meleklerden üstün, merhamet ve vefa kalesi olabilen varlık, hem de aşağıların aşağısı, derekelere yuvarlanan, zalim ve nankör de olabilme potansiyeline sahip bir varlık.
Bazen melekut alemini kıskandırır, bazen şeytanı bile korkutur. İki aralık o kadar çok şeyi kapsar ki. Bazısının ömrü boyunca aklından geçiremeyecği şeyleri, bazısı saniyeler içerisinde yapar. Bazısı dünyayı kurtarmayı en uç hayal olarak tasarlarken, bazısı kendi neslini yok olmaya zorlar.
Bazısı ise dünya da yaşama hakkı, dünyadan yararlanma ve dünya nimetlerine erişme adalet ve özgürlüğü bütün yaratılmışların hakkı iken, narsist, aşağılayıcı, bencil ve bihakkın bütün kötü ve fena şeyleri kuşanarak, yalancı bir gücün aşağılık parıltısına kapılır. Dünyayı sadece kendi arenasından ib aret gösteren bu yanılsama nihayetinde bir insan ömrü kadardır.
Duygulardan ve inançlardan oluşan insan; çoğu zaman mutluluğu dünyayı başkalarına dar etmekte arar. Halbuki insan ruhu ne kadar alçalırsa alçalsın bu ilanihaye mutluluk verici bir şey olamaz. Asla olamaz!
Hiçbir şey olmasa, bütün güçler onun yanında olsa, kendisini bekleyen sonun nasıl olacağını bilmemek kahredici olacaktır. Vicdandan bahsetmiyorum. Zalim artık göremez, çünkü amansız bir körlüğe düçar olmuştur. Bütün dünya bir araya gelse o körlük ebedi görür hale gelmez. Çünkü; artık kin, nefret, enaniyet, hıyanet ve imansızlık hastalığına tutulmuştur.
Tarihin ve insanlığın ne yazık ki elem ve yas ile şahit olduğu İsrail- Amerika ve diğerleri işbirliği ile uyguladıkları Filistin- Gazze zulmü zamanı utandırıyor. Bütün çıldırtıcılığına rağmen acziyet duygusunun önüne geçememek sadece insanlık onurunu yeryüzüne dar ediyor.
Peki ne oluyor?
Özgürlük kelimesi bu kadar anlamlı oldu mu acep yeryüzünde? Düşünme yetisini kaybetmemiş insanların varlığı ortaya çıktı. Bir ideale adanmak, dünya denen hapshaneden nasıl kurtulunurmuş, insan nasıl gülerek gidermiş bu hayattan en yakin bir şekilde görüyoruz. Çocuklar yetiştirilirken hangi kodlamalar nasıl yüklenirmiş hayret duygularıyla izliyoruz. Ayrılıklar çok hüzünlü ama vuslatına aşık, adeta melekleşmiş bu merhametsiz çağda yetişmiş, Allah havarilerini gözyaşları içinde yine ona yolculamanın anlamlılığı acı bir mutluluk veriyor.
Allah’ın halifesi insan, yeryüzünü nasıl imar eder, nasıl yıkar onu izliyoruz. İnsan denen meçhul varlığın, hücrelerine sinen dünya hayatını ebedileştirme ve sadece nimetlerin hazzına erişme yolundaki zorbalığının ne kadar anlatması zor, kelime ve harflerin yetmediği bir tavra evrildiğini görüyoruz.
Efendimiz Hz.Muhammed (sav)’nin hayatını çocukluğumdan beri okurum. 0’nu anlatmaya ve yaşamaya çalışan biri olarak siyer dersleri yapmaya devam ediyorum. Her derste kendim ve dinleyenleri de içine alan ‘Bu ders bize hangi mesajı verdi, neyi ne kadar güncelleyebiliriz?’ sorusunu hep sorarım. Sonra bir anlık bir beyin fırtınası yaparız. ‘Ey iman edenler , iman edin!’ (Nisa/136) ayeti mucibince.
Bu ayeti kerime bu süre zarfında empati yaptırdı mı bize?
İman etmek, bizim dünyamızda nasıl anlam buluyor? Neyimizden vazgeçtik mesela, ne kadar fedakar, nasıl bir teslimiyetimiz kaldı?
Hz. Havva, Hz. Hacer ve İsmail, Hz. Meryem, Ensar, Muhacir...
İşte anlamdırmakta zorlandığımız tarihin en mücadeleci insanlarının soyut halleri somut oldu Filistin’de. İşte canlı, kanlı ama gülümsyerek geçiyorlar gözümüzün önünden,canımızı acıtıp, gönlümüzü kanatarak. Gözbebekleri çocukları, can yongası malları, varlık sebepleri anne, babaları, vatanları, akrabaları, dostları, sevdikleri, güvendikleri birer birer giderken bir düğüne yolcu eder gibi vakur vedaları çıldırtıcı.
İnsan anlayamıyor.
Bu çaresizlik olamaz. Bu iman, bu cennet özlemi. Bu Rızai bari. Bu bir tercih ediş. Bu Allah’a kaçış. Bu ihanetten, zulümden, bu dünyanın topyekun kokuşmuşluğundan asil yurda tercihli göçüş.
Acaba aklımızı başımıza almak için daha nasıl ve ne gibi şeyler olmalı dünyada?
Kur’an okuyarak, kelimei şehadet geirerek, teslim cümleleri ve asude bakışlarıyla giden bu insanların dini anladığı gibi bir anlayışa muhtacız.
Öyle yetiştirilmiş çocuklarımız olmalı, artık çocuklarımızı en kutsal oyuncaklarımız gibi yetiştirmekten vazgeçmeliyiz. Artık bir ideale sahip olmanın adanmakla ilgisi olmakla ilgili ve çok ciddi bir şey olduğunu farkatmeli, safımızı belli etmeli, duruşumuzu sağlam basmalı, mukamet ve güç oluşturmalıyız.
Bu mümkün.
Birlikte olursak mümkün. Kendimize şu soruyu çoksormalıyız sanırım;
‘Günahı neydi de öldürüldü?’ (tekvir/9)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.