Bilgin ERDOĞAN
İnsan Onuru
İnsan Onuru
" ... Oysa onur tümüyle Allah'a, Resulüne ve mü'minlere aittir; lâkin o münafıklar bunu bilmiyor." (63:8)
İblis, “Ben, ateşten,o çamurdan diyerek’ insanlık onurunu hafife aldı. Kutsal addettigimiz metinlere göre, insanlık serüveni böyle başladı... Demek ki insan onurunu rencide eden veya ezen bir tasavvur,düşünce,davranış veya inanç sistemi,ideoloji yada üslup ve metodoloji vahyin öğretisine göre şeytanileşmekti.
Tevhid, varoluşun en büyük hakikatidir.Bu hakikatin özünde,insan onurunu korumak vardır. Zira insan, yerlerin ve göklerin yaratıcısı, namütenahi olan Allah'ın çekim alanından çıkarsa kendisini başka efendilere kulluk ederken bulabilir. Insanlık onurunu ezen, zillet ve perişanlığa mahkum eden, insanın kendisi gibi başka bir yaratılmış olana kulluk etmesi ve aciz olan bir mahluka , Halık muamelesi yapmasıdır. Kuşkusuz tevhid hakikatinin insana verdiği en temel terbiye, insan onurunun korunmasıdır.
İlahi hitap : “ Seni yaradan Rab adına oku” ayetiyle başlar. Okumakla başlayan bu İlahi hitap, insana onur vermek içindir. Nasıl ki tevhid hakikati,insanın başka bir nesneye ve objeye kulluk etmesini istemiyor onun gibi “İkra” hitabı ile Allah, insanın cahil kalmamasını yani okumasını ve anlamasını , su varlık alemini anlamlandirabilen bir mahluk olmasını istiyor. “Ademe varlığın isimlerinin hepsini "öğretmekten” ten maksat budur. Adem, isim verebildiği için eşyanın vasıflarını bilmeye ve öğrenmeye muktedirdir. Bu tarafıyla meleklerden dahi üstünlük arzeder. Bilgi, insanı onurlandırmak içindir. Onun için o,Rabbin ilk emridir.
Allah’ın ilk yasakladığı davranış “Kibir” dir. “Zerre kadar imanı olan cennete girer ama zerre kadar kibri olan cennete giremez” sözüyle anlatılmak istenen temel mesaj bu olsa gerektir. Kibrin insan onurunu aşağılamak anlamına geldiğini hatırlarsak bu yasakla gayelenenin insan onurunu korumak olduğunu daha iyi anlarız.
Dinin en temel direğinin “Salat” olmasida bu hakikatle doğrudan ilgilidir. Kul, içindeki kibri kırma talimi yapar günün muayyen vakitlerinde. Namazda insanlar omuz omuza gelir ve hep birlikte Allah’in huzurunda yere kapanırlar.Hangi sosyo-ekonomik kökenden gelirse gelsin hepsi Allah indinide eşitlenir. Kendi acizliğine bakmadan başka acizleri itmek ve haklarını yemek “Maun” süresinde anlatıldığı gibi ancak namazdan gafil olan kimselerin yapacağı bir davranış tarzıdır. Içi boşaltılmış olan namaz ahlaki değerlerden soyutlanmış bir ritüel olmaktan öteye gitmez. Namaz insanın onurunu korumak içindir.
Allah’ın emri olan “oruç ” insan onurunun adeta kalkanıdır. Ramazanda oruç tutan kişi arzularının,dürtülerinin ve duygularının kölesi olmadığını bilakis onların sahibi olduğunu ispat eder. Oruç,durtulerim ve duygularım bana sahip değil ben onlara sahibim diyebilmenin davranışsal bağlamda anlatımıdır. İnsanlar çogu kez duygularının ve dürtülerinin esiri oldukları için sorun yaşarlar.
Zekat derseniz o zaten her yönüyle onurun ve izzetin ayaklar altına alınmaması adına yapılan bir ameldir.Topluma bakan yönüyle maddi açıdan zorda olan kimselerin izzetlerine gölge düşmemesi için uzatılan bir yardım elidir. Bireye bakan yönüyle ise kişinin maddenin enkazı altında kalmadığını kendisine ve Rabbine ispat etmesidir. Mal ve mülk benim sahibim değil , ben onların gecicide olsa sahibiyim diyebilmesidir. Kişi ancak sahip olduğu şeyi verebilir. Şayet veremiyorsa o vakit, o şey onun sahibi olmuştur.
Cihad, İslamoğlu’nun ifadesiyle “İnsan isimli çiçekle , İslam isimli yağmur arasındaki engelleri kaldırma adına gösterilen çaba ve gayrettir”. Birtakım diktatörler tarafından ,onuru ve haysiyeti ezilme tehlikesi ile karşı karşıya kalan güçsüz toplumları , o zilletten ve persianliktan kurtarmak için gösterilen üstün çabadır.Başkalarının onurunu korumak için hayatını ortaya koyma fedakarlığıdır.
Tesettür, insan onurunu korumak içindir. Bu hem kadın ,hem erkek için geçerlidir. Tesettür, kadının dişiliğini arka plana atarak kisligini ön plana çıkarmasıdır. Benimle tenim üzerinden değil fikirlerim üzerinden iletişime geç demenin en bariz anlatımıdır. Kadını veya erkeği cinsel meta olmaktan kurtarmak içindir. Zira ‘meta’ olarak kullanılan insan, onurunu kaybeder.
Mekke’nin fethi ve Kabe’den putların arındırılması putperestler tarafından ayaklar altına alınan ve ticari rant merkezi haline getirilen “Beytullah’ın" onurunun ve haysiyetinin yeniden inşa edilmesiydi.
Tüm İslami değerler insan onurunu muhafaza etmek içindir. Allah insan onurunun kırılmasını ve rencide edilmesini istemiyor. İnsan onurunu koruma noktasındaki hassasiyete dair birkaç tabloyu Allah resulü(sav) hayatından vererek sözü bitireyim.
Birgün, Osman bin Talha, elinde Beytullah’in kapısının anahtarı ile Kabe’nin önündedir. Allah resulü(sav) Kabe’den içeri girmek ister. Osman bin Talha ise müsaade etmez.
Nübüvvet'in ilk yılları ve müslümanların güçsüz olduğu yıllardır. Allah resulü(sav) tekrar rica eder ancak Osman bin Talha müsaade etmez. Üçüncü ısrarında ise Osman bin Talha, Allah resulu’nu iteleyerek incitir.
Allah resulü(sav) der ki : Yemin olsun ki birgün O Kabe’nin anahtarını ben elime alacağım. Osman bin Talha der ki : Kabe’nin anahtarı şayet senin eline geçerse “Mekke’nin hiç bir izzeti ve ağırlığı olmaz” Bunun üzerine Allah resulü(sav) der ki “Hayır esas izzet ve ağırlık o gün olacak “
Aradan yıllar geçer. Müminler, Mekke’den Medine’ye hicret ederler. Yıllar sonra tekrar Medine müslümanları Mekke’yi fethetmislerdir. Allah resulü(sav) Kabe’nin anahtarını sorar.
Ali bin Ebi Talib,Osman bin Talha’yı elinde anahtarı sıkı vaziyette tutar halde bir evin tepesinde bulur. Osman bin Talha’nin anahtarı bırakmak istemeyişi yüzyıllardan beri Kabe’nin anahtarını tutma vazifesinin onun sulalesinde oluşudur. Ali bin Ebi Talib, anahtarı kendisinden ister ancak Osman bin Talha vermek istemeyince zorla elinden alır. Anahtar, Allaresulu’na (sav) verilir.
Allah resulü (sav) Osman bin Talha’yı çağırır ve şöyle der : Hatırlıyormusun ey Osman Bin Talha ! Bu anahtarı yıllar önce senden istemiştim ki Kabe’ye gireyim orda dua edeyim. Sen ise vermemiştin. Sana demiştim ki Allaha yenim olsun ki bu anahtar birgün benim elime geçecek.
Osman bin Talha mahçup vaziyette başını öne eğerken Allah resulü şöyle der : Biliyormusun ey Ebu Talha şimdi ne yapacağım? Bu anahtarı sana vereceğim zira sen ve senin sü lalen bu konuda en ehliyetli kimselerdir.
Osman bin Talha, İslamı kabul etmemiş olmasına rağmen Allah resulü (sav) anahtarı ona verir. Onu bu şekilde onure eder. Nitekim, Osman bin Talha da daha sonra İslamla şereflenecektir.
Kabe’nin putlardan arındırılması insanların onurlarinin ayaklar altında paspas olmaması içindi. Zira insan için en büyük zillet, kula veya esyaya kulluk etmekti.
Dürre binti Ebu Leheb, bilindiği gibi Ebu Leheb’in kızıdır. O artık İslamla sereflenmistir. Medinede bir müslüman ailenin misafiridir. Misafirlerden birisi ona hitaben der ki: Sen, Allah’in kitabında babası lanetlenmiş bir adamın kızısın. Bu söz, Dürre’nin onuruna dokunur ve derhal Allah resulu’na gelir. “Bana böyle böyle dediler “ der. Bunun üzerine Allah resulü o evin sakinlerine şöyle der : Dürre’yi inciten beni incitmistir. O benim amcamın kızıdır.”
Zira babası kim olursa olsun bir mü ’mini incitmek ve ailesinden dolayı bir kimsenin onurunu ayaklar altına almak hem gayri vicdani hem de gayri İslamidir.
Hata yapmak, mukteza-i beseriyettir. İnsan olan hata yapar. İnsani hatadan münezzeh ve müberra görmek o insanı putlastı rmaktir. Zira hatası zlı k, Allaha mahsus bir sıfattır.
Madem ki Allah bizim evvela mü ’minleri sonra tüm insanlığı sevmemizi istiyor öyleyse insanları hatalarıyla sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor.Hatayı imha etmek ama hatalı yı ahlakla ve erdemle inşa etmek gerekiyor. Hatalı davranışı cezalandırmak yerine, insan onurunu ve izzetini çiğnemek İslam’ı n özünü anlamamak demektir.
Devletlerin,cemiyetlerin,cemaatlerin ve onları temsil eden kimselerinde onurları vardır.Onlarda hata yapar. Zira bunlarda "insani" kurumlardır. O kimselerin onurlarını ve haysiyetlerini hafife almak hafiflik olur.
Bir liderin onurunu paymal etmek sadece o kişiyi değil o kişinin temsil ettiği herkesi rencide etmek olur.Küçük gibi gelen ve hafife alınan bu rencide edisler büyük infiallere ve çatışmalara sebeb olabilir.
Böylesi kurumlar ve camialar veya devletler hata yaptıkları vakit onları hikmetle ve güzellikle uyarmak gerekir. Kur'an ahlakıyla ahlaklanmis kimseler Firavunla dahi konuşurken "kavl-i leyyin" içinde olmalıdırlar.
Bir liderin bir başka liderin onurunu kırması kadar tehlikeli başka birşey yoktur. Tarih, buna benzer kötü ö rneklerle doludur.
Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.