Recep KOÇAK
Hasan Karakaya güzel yaşadı güzel öldü
Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan seyahatinde yer alan gazetecilerdendi. Onunla başladığı yolculuğu yine onunla İstanbul’da tamamladı. Giderken uçakta dostlarıyla sohbet etmiş, ağız diliyle konuşmuştu. Dönerken ise hal diliyle verdi mesajını; “Hayat kısa, dünya geçici, Allah’a güzel kulluk dışında her çaba beyhude” der gibiydi.
Karakaya’nın kaderinde en sevdiği topraklarda, en sevdiklerinin dizi dibinde ebediyete irtihal eylemek varmış. Vefatı vesilesiyle yapılan televizyon yayınlarından birisinde eski bir kayda yer verildi. A Haber programcısı Murat Gener Hasan Karakaya’ya, “Bir zaman makinesi icad edilse, size de tarihin bir zaman dilimine gitme imkanı verilse, nereye gitmek isterdiniz?” diye sordu.
Karakaya, “Hz. Peygamber Efendimiz s.a.s’in yaşadığı döneme gitmek ve onun dizi dibine oturup söylediklerine kulak vermek isterdim” dedi.
Yeni Akit Gazetesi yazarı ve İletişim Koordinatörü Hüseyin Öztürk, Karakaya’nın ardından yazdığı satırlarına şu cümlelerle başladı;
“Rasulullah (s.a.v.)’ın şehrinde Hakk’a kavuştu. Ruhunu Allah’a, Mescid-i Nebevi’de Peygamberimizin “Cennet Bahçesi’nde son iki rekât namazını eda ederek teslim etti.
Günü geldiğinde bir şekilde her canlıya nasip olacak bu teslimiyet, Hasan Karakaya için Allah’ın yazdığı kaderin bir yol haritası olarak Medine’de gerçekleşti.” (Yeni Akit, 01.01.2016)
Ahmet Taşgetiren köşesinde merhumla ilgili dikkat çekici bir hatırayı paylaştı;
“Star henüz yoktu, Yeni Şafak ve Akit vardı, ben de Yeni Şafak’ta yazıyordum. Yeni Şafak da 28 Şubat’lı günlerin diri seslerinden biriydi. Ama Akit, diliyle fark atıyordu. Eski Devlet Bakanlarımızdan İslam Felsefesi Hocası Prof. Dr. Mehmet Aydın’dan bizzat dinlemiştim. Bir profesör arkadaşı, bir gün oğlunu Akit okurken görmüş. “Ne o, demiş, Akit okuyorsun. Neden?” Gencin cevabı şu olmuş: “Baba, başkaları kesmiyor!” O dönem, Akit ve onun, kalemi kılıçlaştıran yazarı Hasan Karakaya, bazı yürekleri ancak kesen, yüreklerdeki ateşe su serpen bir medya dilinin sahibiydi.” (Ahmet Taşgetiren, Star Gazetesi, 01.01.2016)
Sibel Eraslan köşesinde, Karakaya’nın az bilinen bir yönüne dikkat çekmiş;
“Hasan Karakaya Ağabey, benim ve ailemin Umre arkadaşıdır. Birlikte idrak ettiğimiz umre günlerinde, onun hiç bilinmeyen, herkesten kaçındırdığı iç dünyasıyla tanışmak da nasip olmuştu. O kadar çok ağlıyordu ki Umre’de, o kadar çok tavaf ediyor, hıçkırıklar içinde adeta helak oluyordu. Kız kardeşimle ben hayret ediyorduk onun bu dervişane, aşık hallerine... Tuttuğum notlarda şunlar yazılı:
‘Hasan Karakaya, tanıdığım en güçlü santrafordur, bunu yedek kulübesinden bir gazeteci olarak yazıyorum. Yazım tarzı, Avukat Verges’i andırır, saman kağıda kurşun kalemle yazar, daktilosu matkaptır, her yazısı “savunma saldırıyor” stiline çıkar. Pike yapmadan, bulvara, avangarda yaslanmadan tamamlamaz hiçbir uçuşunu. Ben onu tanımazdan evvel, boyu iki metre civarında pehlivan endamlı birisi zannederdim. Oysa bir atom karıncayı andırıyor. Bir tekvando şampiyonu beklerken, Umre’de yufka yürekli bir derviş çıktı karşımıza... Onun o kalabalıklardan sıyrılış azmi, herkesten ayrı bir köşede başı önde gözyaşları içinde ağlayışları, yüzünü yakan güneşin altında herkesten çok döndüğü tavafları, özellikle hanımlara gösterdiği nezaket, jest ve tevazu hayret verecek derecede... Asker emeklisi babamla çatışacaklarını zannediyordum ama babam onun nezaketine hayran kaldı. Kız kardeşimle bugün ikindi sonrası tavafta yakaladık onu, çok güzel bir fotoğrafını çektim Hasan Ağabey’in, o kadar çok tavaf etmişti ki yüzü kıpkızıl bir lale gibi yanmıştı. Hudeybiye’de annemle de hasbihal etmişler, Peygamberimizden bahsederken gözlerinden ilanihaye yaşlar süzülüyor... Çöl onun tüm savaş malzemelerini nedametle çıkarttığı, onu yalınayak kılan, kadınlara, çocuklara, çekirgelere, ağaçlara, tütsülere yakınlaştıran bir tılsıma sahip sanırım... Zülkarneyn gibi çift başlı miğferimiz de olsa, günün birinde kılıçsız pusatsız yakalayacaktır kader bizi. Bizim bıçkın diliyle namlı ve başı beladan zinhar kurtulmayan Hasan Ağabeyimiz buralarda sanki meleklere karıştı...’ (Star Gazetesi, 03.01. 2016)
Hasan Karakaya, bir Deniz Feneri dostu idi. Deniz Feneri’nin yalnız bırakıldığı zamanlarda safını net bir biçimde belli etmiş ve gereğini yapmıştı.
Deniz Feneri Derneği’ne yoğun saldırıların yapıldığı ilk günlerde Yeni Akit Gazetesi yönetimi dernek merkezini ziyaret ederek bir bağış çeki takdim etmişti. Mustafa Karahasanoğlu liderliğinde yapılan bu ziyarette merhum Hasan Karakaya da vardı. Akit yönetimi o ziyareti ile, “Yanınızdayız, size yapılan karalama kampanyalarına karşı var gücümüzle sizi destekleyeceğiz” mesajı vermişti.
Hasan Karakaya, ömrü boyunca kardeşlerini Allah için sevdi ve destekledi. İslam düşmanlarına karşı mücadelede ise hep gözü kara ve cesurdu. Onun net tavrı, kararlılığı ve cesareti, eli kalem tutan ve bir köşesi olan herkese örnek olmalı.
Arkasından yazanların çok azı, kritik zamanlarda onun basiretini ve sağlam duruşunu gösterebilmiştir. “O bizim ağabeyimizdi, gazeteci büyüğümüzdü” diyenlerin, merhumun bu yönlerinden de bir nebze nasiplenmelerini dilerim.
Hasan Karakaya güzel yaşadı, mübarek beldelerde can verdi. Fatih Camii’nden nezih bir topluluk tarafından, mübarek Cuma namazı sonrası kılınan cenaze namazının ardından uğurlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve bakanların bir kısmı merhumun cenaze namazında hazır bulundu. Erdoğan, cenazenin defni sırasında Kur’an-ı Kerim okuyarak gönülleri bir kez daha fethetti.
Karakaya’ya Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil dilerim.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.