Güney Amerika'da Görünmeyen, bilinmeyen Müslüman Mirası Ankaralı Diego, Lübnanlı Abel


Arjantin/Buenos Aires'li iki dostla tanıştım: Diego ve Abel.


Biri Ankara kökenli bir robotik öğretmeni, diğeri Lübnan asıllı bir psikoloji profesörü. Ama onları diğerlerinden ayıran, sadece meslekleri ya da yaşadıkları şehir değil; onları özel kılan, paylaştıkları tarih ve verdikleri Müslümanca selamdı.


Diego’nun dedesi eski bir Osmanlı zabitiydi, Abel’in dedesi ise Lübnan’dan göç etmiş musluman bir tüccardı. Yüz yıllar önce, yeni bir hayat kurma umuduyla bu topraklara gelen binlerce Osmanlı vatandaşı gibi, onların kökleri de Güney Amerika'ya sessizce uzanmıştı. bugün,bu insanlar, Buenos Aires’in kalabalık caddelerinde, Arap ve Osmanlı mirasını omuzlarında taşıyarak birbirlerine "Selamun Aleyküm" diyorlar.


b763ebb2-765e-4d9e-9621-e2d4d25f61e1.jpeg

"El Turco" Kimdir?


Güney Amerika'ya Osmanlı pasaportuyla gelen Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdünlüler, burada "El Turco" olarak anıldı. Aslında onlar Arap’tı, ancak Osmanlı pasaportu taşıdıkları için, yeni vatanlarında "Türk" olarak bilindiler. Ama bu yanlış anlamanın ötesinde, onların gerçek kimliği, medeniyet kuran, dostluk getiren, barış inşa eden bir mirasın taşıyıcısı olmaktı.

Bugün sokaklarda rastgele birine "Ben Türkiye’den geldim, Müslümanım" dediğinizde, mutlaka bir karşılık bulursunuz. Kiminin büyükdedesi Osmanlı ordusunda savaşmıştır, kimisinin ataları Suriye ya da Lübnan’dan buraya göçmüştür. Kimi ise sadece yüreğinden gelen bir duygu ile sizinle ortak bir tarih bulmaya çalışır.

Tarihi Kazananlar Yazar Ama Hakikat Susmaz


Bugün tarih kitaplarında, "Kristof Kolomb Amerika’yı keşfetti!" yazar. Oysa Vikingler 900’lerde, Polinezyalılar M.Ö. 300’lerde ve Mali Sultanı Mansa Musa’nın gönderdiği Müslüman denizciler 1300’lerde bu kıtaya ulaşmıştı. Ama tarih, kazananların kalemiyle yazıldığı için, bu hakikatler gizlendi.
Kristof Kolomb Amerika’yı keşfettiğinde, dünya nüfusu yaklaşık 400 milyon civarındaydı. Bu nüfusun dörtte biri, yani yaklaşık 100 milyon insan, Amerika kıtasında yaşıyordu. Oysa tarih kitaplarında sıkça anlatıldığı gibi, Amerika birkaç yerlinin yaşadığı ıssız bir toprak parçası değildi. Aksine, gelişmiş medeniyetlerin, zengin kültürlerin ve kalabalık yerleşimlerin bulunduğu bir kıtaydı. Ancak Avrupalıların gelişiyle birlikte, çiçek hastalığı, kızamık, grip gibi Avrupa’dan taşınan hastalıklar ile yerli nüfus büyük ölçüde yok oldu. Bu dramatik nüfus düşüşünün boyutları ve kesin sebepleri hâlâ tarih araştırmalarında tartışılmaya devam eden, gizemini tam olarak koruyan bir konu olmaya devam etmektedir.

Ancak hakikatler asla unutulmaz ve sonsuza dek gizlenemez; er ya da geç gün yüzüne çıkar. Bugün Güney Amerika’nın sokaklarında yankılanan Omar, Hassan, Khalil, Amina, Fatima ve Ali isimleri, bir zamanlar bu topraklarda yükselen ezanları, semaya açılan elleri ve yapılan duaları hatırlatmıyor mu? Geçmişin izleri silinmek istense de, hakikat fısıltılar halinde dahi yaşamaya devam eder.

Osmanlı'nın Unutulan Evlatları


1860’lar dan itibaren Osmanlı topraklarından Güney Amerika’ya yoğun bir göç dalgası oldu.

Diego’nun dedesi bir Ankaralı Osmanlı zabitiydi. Bugün torunu Arjantin’de yaşıyor ve Müslümanlık köklerini unutmuyor. Abel’in ailesi Lübnan’dan geldi, ama Müslümanlık mirası Arjantin sokaklarında yaşamaya devam ediyor.

Güney Amerika’da Müslümanca Hayat ve Barış


Brezilya’da bir milyondan fazla, Arjantin’de 700 bin, Venezuela’da 100 bin Müslüman yaşıyor. Ve ilginçtir ki, burada Müslümanlara nefret yok!


Güney Amerikalılar, Müslümanları seviyor, onlara sempati duyuyor. Arjantin’de bir restorana girdiğinizde "Helal" ibaresini görebilirsiniz. Brezilya’da sokakta "Selamun Aleyküm" diyen birine rastlayabilirsiniz.
Son Söz: Görünmeyen Tarih, Sessizce Konuşur


ac2d1334-b016-4249-b663-6393585b79d7.jpeg

Bugün Güney Amerika’da, derinlere kök salmış bir Müslüman mirası var. Ancak biz, bu mirası görmezden geliyoruz. Tarihi kazananlar yazabilir, ama hakikat susarak da olsa varlığını sürdürmeye devam eder. Ticaret için gelenler, inançları uğruna yola çıkanlar ve Afrika’dan köle olarak getirilen Müslümanlar, bu topraklara ekilmiş birer tohum hükmündedir. İster kabul edelim ister etmeyelim, bugün Güney Amerika’da sayısız insan, Müslüman kanı ve Müslüman DNA’sı taşımaktadır. Yüzyıllar boyunca, farklı inançlardan insanlarla barış ve güven içinde yaşamış bu topluluklar, bir gün geçmişlerini hatırlayacak ve özlerine dönerek yeniden İslam ile buluşacaklardır.
Belki de bir gün bu sessiz fısıltılar, tarihin gür sesi olur. Ve bir bakarsınız, güneş, batıdan da ışıl ışıl doğmaya başlar...
Kalin saglicakla,

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum