Recep KOÇAK
Gitmediğin Yer Senin Değildir
1990 yılında ilk defa Türkiye dışına çıkmıştım. Vefa Yayıncılık Genel Müdürü Mefail Deribaş Ağabeyle birlikte KKTC’ye gitmiştik. O dönem İslâm Mecmuası’nın Genel Yayın Yönetmeni idim.
Yaz aylarında gittiğimiz KKTC’ye gece vakti inmiştik. Havaalanına indiğimiz ilk dakikalardan itibaren alışık olmadığımız ve insanı ciddi anlamda rahatsız eden bir yaz gecesi kalmışhafızamda. İlk geceyi bir Cemiyet’in merkezinde geçirmiştik. Suların akmadığıbir merkezdi orası. O yıllarda KKTC’de mi su sıkıntısı vardı, yoksa Cemiyet’te mi bir kuraklık yaşanıyordu bilemiyorum. Belki de her iki ihtimal de doğru ve geçerliydi.
O seyahatimiz, iki üç günlük bir işziyaretiydi. İşlerimizin bir kısmını tamamlamış, bir kısmında ise istediğimiz sonuca ulaşamamıştık.
O yıllardan aklımda kalan, Kıbrıs Türklerinin çaydan çok kahve tüketmesi idi. Bol bol Türk kahvesi içiyorlardı. Kahvenin yanında ise mutlaka soğuk su getiriliyordu.
O ilk gidişimiz sırasında uçakta Mahmut Sarıçiçek amcayla karşılaşmış, ilk susuz geceyi de birlikte geçirmiştik. Onun vasıtasıyla Kıbrıs Türklerinden Hizber Hikmetağalar beyle tanışmıştık. Hizber bey bir Kıbrıs beyefendisi idi. O, derdi olan, sevdası olan ve eli kalem tutan bir KKTC aydınıydı. Onunla irtibatımız bir süre devam etti ve İslam Mecmuası’nda birkaç yazısını yayınladık. Yazılarında KKTC’nin tarihi ve kültürel zenginlikleriyle tanıştırıyordu okuyucularını.
Sonraki yıllarda Hizber beyin vefatını bir vesile ile öğrendim. Kendisine ve bütün geçmişlerimize rahmet diliyorum.
…
2005 yılında KKTC’ye Doç. Dr. Mustafa Karataş Hocayla birlikte gittik. Dr. Şerafeddin Kalay Hocanın da davetli olduğu programda KKTC’deki bir grup öğrenci ile tanıştık, sohbet ettik. Onlarla bir Pazar pikniğini birlikte geçirdik.
O programda, Evrensel Sevgi ve Kardeşlik Derneği ESKAD ev sahipliğimizi yaptı. ESKAD’da Türkiye’den gitmiş gönlü geniş, yüreği sevgi dolu, hizmet ehli gençlerle tanıştık. Onlar hem dünyanın çeşitli ülkelerinden öğrenci olarak KKTC’ye gelmiş öğrencilerle, hem de KKTC’li kardeşleriyle ilgileniyorlardı.
O ziyaret sonrasında Deniz Feneri Derneği’nin de ESKAD’ın öğrenci faaliyetlerinde bir miktar katkısı,tabiri caizse “çorbada tuzu” bulundu. O ziyaretten güzel bir hatıra ise, o yıllarda Girne Amerikan Üniversitesi’nde okumakta olan Rafet Kayretli’nin Deniz Feneri ailesi ile tanışması ve sonrasında profesyonel ekip arasına katılmasıdır. Profesyonel görevler bir süre sonra tamamlanabilir ama gönül birliktelikleri bir ömür devam eder.
KKTC bize çok yakın bir mesafede. Oraya pasaportsuz gidilebiliyor. Türkiye’den çıkışta yurtdışı harç pulu almadan gidebiliyorsunuz. Bir buçuk saatten daha kısa bir uçak yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz KKTC’ye.
Uzun yıllardan beri oraya birileri ağırlıklı olarak kumar oynamak ya da denizinden kumundan istifade için gitmiş.
KKTC’li kardeşlerimizle özel bir hukuk geliştirememişiz. Şairin, “orada bir köy var uzakta, gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür” dizeleriyle teselli etmişiz kendimizi. Ülkemizin bazıbölgelerine yeteri kadar hizmet götüremediğimiz yıllarda bu dizelere sarılmışız. KKTC yanı başımızda bir kardeş ülke ve orada yüzyıllara varan tarihi geçmişimiz, kuvvetli bağlarımız ve bağrında yatan şehitlerimiz var. Ama bilinmeli ki, “Gitmediğiniz yer sizin değildir”.
İki ay önce Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ve İslam Dünyası STK’lar Birliği’nin organizasyonuyla gittiğimiz KKTC’de bir dizi temaslarda bulunmuştuk. Türkiye’den bir grup STK temsilcisi KKTC’li STK yetkilileri ile tanışmış, işbirliği imkânlarınıaraştırmıştı.
O ziyarette Cumhurbaşkanı,Başbakan, bazı bakanlar ve çeşitli kuruluşlar ziyaret edilmişti.
Geçtiğimiz Perşembe - Cuma günlerinde yine Türkiye’den bir grup STK temsilcisi ile KKTC’ye gittik. İslam Dünyası STK’lar Birliği Genel Sekreteri Av. Ali Kurt’un da katıldığı program çerçevesinde yine önemli ziyaretler ve temaslar gerçekleştirildi.
Kısa bir aralıktan sonra KKTC’ye yeniden gidilmesiyle, önceki seyahatte söylenen sözlerin arkasında durulduğu gösterilmiş oldu. İki ülke STK’ları arasındaki ilişkiler ve işbirliği imkânlarımutlaka geliştirilmeliydi. Bunun için sergilenmesi gereken kararlılık ve samimiyet konusunda önemli ikinci adım da atılmış oluyordu.
Bundan sonra her STK, kendi faaliyet konularıyla ilgili olarak KKTC’li kardeşlerimizle birlikte ne yapılabileceğini araştırıp, KKTC resmi makamları ve Türkiye Büyükelçiliği ile de istişare etmek suretiyle yeni adımlar atmalı.
Daha güzel, müreffeh ve huzurlu bir dönem için 300 bin nüfuslu KKTC’de özellikle de Türkiye’den gidip oraya yerleşmiş vatandaşların anlattıklarına kulak verilmesinde yarar var. BarışHarekât’ı sonrasında 1975’ten itibaren Türkiye’den gidip oraya yerleşmişinsanlar 38 yıl boyunca yeni topraklarına tutunmaya çalışmışlar. Ortak onca değerimize rağmen kültürel farklılıklarımıza alışmaya gayret etmişler ama zaman zaman KKTC yönetimleri tarafından dışlandıklarını, Türkiye’nin de kendilerini unuttuğunu düşünmekten kendilerini alamamışlar.
Mesela Maraş bölgesinde yaşayan yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfus Türkiye’den KKTC’ye ulaştırılacak suya en çok kendi bölgelerinin ihtiyacı olduğunu düşünüyor. KKTC’li yetkililere sıkıntılarını,taleplerini iletmişler. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da kendilerini duyması için yoğun bir çaba içindeler.
Türkiye’den giden nüfus yakın zamana kadar kendi aralarında dayanışmaya girmemiş. Şimdi KKTC ortak paydasında daha fazla buluşuyor, problemlilerini konuşuyor ve ilgili makamlara kararlı birşekilde seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Türkiye’den giden KKTC ile ilgili bakanlar sadece mevkidaşlarıyla bir araya gelip, onların anlatımıyla meseleleri dinleyip dönmemeli. KKTC’nin STK temsilcilerine de kulak verilmeli, kendilerinin ihmal edildiğini düşünen kritik bölgeler ziyaret edilmek suretiyle sorunlar bizzat o insanların ağzından dinlenmeli.
Bir dönem, Maraş bölgesindeki seralarla ilgili bir problem ilgili bakana ulaştırıldığında O, “Maraş’ta sera var mı ki?” sorusunu sormuş. Sayın bakan, memleketinin meselelerine olan vukufiyetiyle bir efsane olarak uzun yıllar anılacağa benziyor!
Dünyanın dört bir yanında, kardeşcoğrafyalarda bizleri bekleyen kardeşlerimize, onları unutmadığımızı göstermenin, hissettirmenin vakti geldi, geçiyor bile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.