xxx95
Ekmek, fırın, belediye ve 'model' olmak2
Halk olarak organize olduk... Kooperatifimizi kurduk... Belediyemiz engel, estek, köstek vs olmadı; aksine baştan itibaren bizi destekledi, sadece hizmet verdi ve oluşumumuza, organizasyonumuza, örgütlenmemize, birlikteliğimize ortak oldu... Sitemizi kurduk, yüz dairelik apartmanımızı inşa ettik... Üstüne üstlük, bir de beş bin metrekarelik yeşil alan sahibi olduk... Her şey ne kadar da güzel gitti, gidiyor; sadece hayali bile cihana değmez mi?!.
Bu arada binamızın altına "sağlıklı, ucuz ve güvenceli ekmek fırınımızı" da kurduk.
Önceki yazımda anlattığım üzere ekmeğimizin üretimini de gerçekleştirdik.
Geriye ne kaldı? Ekmeğimizi halkımıza dağıtmak, halka ulaştırmak...
Dağıtım için bakkalların bulunduğu yerde bir ortak bulunur, kendi aracıyla belirlenen saatte alıp ekmeği bakkala getirir. Her gün saat 6'da, 12'de ve 18'de ekmek dağıtım noktasına gelir. Dağıtım ücreti kooperatifçe verilir. Mahallenin her yerinde ekmeğin fiyatı aynı olur.
Taze ekmekler daha pahalı satılır. Bayat ekmekler de satılır ama daha ucuz satılır. Bayat ekmekleri kooperatif alır, bayat ekmeklerin satıldığı senetlerle satılır.
Bakkallar sadece satarlar. Sermayeleri kendilerine ait olmadığı gibi satılmayan ekmeklerden de sorumlu değildirler. Bakkallara çok az fark verilir.
Taşıma yani nakliye farkını kooperatif bütün ekmeklere yükler. Bu sayede semtler arasında fiyat farkı oluşturulmaz. Sağlıklı, ucuz ve güvenceli ekmeklerimiz her yerde aynı fiyatla satılır, fiyat istikrarı sağlanır.
Kendi oluşturduğumuz kooperatifimiz yüz dairelik apartmanı ortakların sermayesi ile yapar. Apartmanda oturanlar oturdukları dairenin kirasını fırınımızda ve diğer iş yerlerimizde çalışarak öderler. Kira ekmek başına konan bir zam olacaktır.
Ev kirasını bile sabit kira olarak ödemeyeceklerdir.
Kooperatif başka bir şey daha yapacak, bakkallara "sipariş çekleri/senetleri" verecektir. Bakkallar bununla istedikleri fırına her gün teslim edilmek üzere ekmek siparişi verecektir. Fırınlar bu çekleri tüccarlara vererek yıllık un ihtiyaçlarını sipariş vereceklerdir. Tüccarlar bu çekle un fabrikalarına sipariş verecektir. Un fabrikaları bu çeklerle çiftçiye buğdayı sipariş verecektir. Çiftçilerimiz hafta hafta kullanarak bu çeklerle tarım ve üretim ihtiyaçları olan girdilerini alacaktır.
Çekler/senetler her hafta ekmek teslim edildikten sonra ödenecektir. Çekler bir yıla yaygın olduğu halde sadece bir haftalık imiş gibi olacaktır. Çünkü malı teslim edince bir hafta içinde çek ödenmiş olacak veya çek ödenince bir hafta içinde mal teslim edilecektir. Kooperatifin burada yaptığı sadece "faizsiz kredileşmeyi" sağlamaktan ibarettir.
Mahalle halkı ise "denetimli, sağlıklı, ucuz ve güvenceli ekmek" elde edeceklerdir.
Üretim planlanacak, ne kadar buğday gerekiyorsa o kadar buğday, ne kadar ekmek gerekiyorsa o kadar ekmek üretilecek; ekmek israfı ve günahı önlenecektir.
Günü gelince isteyen çeki ödemez, ekmeğini de almaz. İflas ve cebri icra yoktur.
Şimdi sadede ve sonuca gelelim: Her okuyucu bu işin "müteşebbisi" olabilir.
Bu teşebbüsün gerçekleştirilmesi için "belediye"nin beş dönümlük yer tahsisinden başka hiçbir hizmeti olmayacaktır. Sonrasında bizim bu konudaki proje danışmanlarımızla işbirliği yapılması yeterlidir. Tekrar en baştaki İstanbul örneğimize (veya Anadolu'muzdaki herhangi bir şehrimize) dönelim. İstanbul'da kırk belediye var. 10'ar mahalleden düşünsek, 400 fırına ihtiyacımız vardır. Yani 400 adet yüz dairelik fırın ve fırıncılar sitesi oluşacaktır. Bunları fırıncılar yapacaktır. Bu yapılanma ülkemize ve dünyaya "örnek/model" olacaktır.
Hani bazı ülkelere "model" olmaktan söz ediyorduk ya; işte böyle "model" olunur!
Bir belediye, bir cemaat, bir topluluk, bir teşkilat, bir medya kuruluşu vs bizimle işbirliği yaparsa; onlara bu proje ve kooperatifleşme konusunda danışmanlık yapabiliriz...