Yakın tarihimizde başörtüsü her zaman sorun oldu siyasetçiler için.

Hele hele iktidarda olan partilerin yıllardır baş ağrısı sebebidir bu konu.

Aslında bir Türkiye gerçeğidir başörtüsü.

Herhangi bir simge de olsa, inanç gereği de örtülse artık bunu herkesin kabul etmesi gerekir.

Hatta istismar edenler çıksa da. Zira günün teknolojisi henüz "istismar ölçer" cihazını sunmadı insalığın hizmetine.

Ama şunu unutmamalı ki başörtüsünü sadece inancından dolayı takanları dışlamamak, onları kabullenip siyasetin içine sokmak gerekir.

Çünkü onlar da Türkiye’de vergi ödeyen, vatandaşlık görevlerini yerine getiren insanlar.

Onlar da diğer vatandaşlar gibi vatandaşlık görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlar; vergilerini veriyorlar ve yasalar karşısındaki sorumluluklarının her zaman farkındadırlar.

Şunu da üstüne basa basa belirtmeliyim; Şu an Meclis’te bölücülük yapan nice vekiller varken, devletine bağlı ama sadece inancından dolayı başını örten bayanlar da artık Meclis’e girmeli ve kendileri gibi düşünen vatandaşlarımızı temsil etmeliler.

Çünkü gerçek demokraside herkesin söz hakkı olmalı.

Bir çobanın da söz hakkı olmalı, bir profesörün de.

Bir başörtülü dindar bayanın da söz hakkı olmalı, ateistin de.

Sonuçta Türkiye’de çok farklı düşünce ve yaşantı biçimleri var ve bu grupları herkes içine sindirmeyi bilmeli.

Etnik ayrımcılığa gitmeden, kimse kimseyi kırmadan, sadece fikirlerin çatıştığı ama kişilerin çatışmadığı bir ortam olmalı.

Kol kola vermeli herkes. Laiki de dindarı da, zengini de fakiri de bu ülkenin ortak menfaatleri için mücadele etmeli.

Aslında bu görüntüyü halk kendi arasında sağlamış durumda.

Sokakları gezdiğiniz zaman kimse kimsenin kıyafetine karışmıyor, inancına ve düşüncesine değil, sadece insani yönüne bakıyor.

Aslolan da bu olmalı değil mi?

Nedense sokaktaki bu durumu Meclis’e taşıyamadık ya da taşıtmadılar.

Türkiye demokrasisi çok evrelerden geçti.

Yeri geldi laik azınlık Türkiye’yi tahakküm altına aldı ve kimseye söz hakkı vermedi.

Bu durum Cumhuriyet’in kuruluşundan yakın zamana kadar devam etti. Yer yer şiddetli olsa da.

Bunların detayına girmek istemiyorum. Hepimiz biliyoruz ki, bu laikçi güruh bu ülkede Kur’an'ı yasakladı, camiler ahıra çevrildi, son zamanlarda da camilerin bombalanması için yapılan planlar ortaya çıktı.

Aynı zihniyet başörtülü bir vekili içine sindiremedi ve ağır ithamlarla Meclis’ten dışarı çıkardı ama PKK zihniyetine karşı aynı tepkiyi göstermediler.

Hatta bu zihniyette olanları şimdi aday listelerine aldılar.

Basında yeni çıkıyor ama CHP’nin listesinde PKK’lı bir avukat mevcut.

…

Halk artık gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmeye başladı.

Hangi partinin hangi hizmetlerde bulunduğunu biliyorlar.

Şu anki muhalefet partilerinin listesinde PKK’lı olduğu gibi Ergenekon Terör Örgütüne üye olmaktan yargılananlar bile var.

Hal böyleyken ve bu da daha önceden biliniyorken Ak Parti’nin listesinde başörtülü adaylar neden seçilemeyecek yere konuldu?

Meclis’e her türlü insan girecekken bunun mücadelesi niye verilmiyor?

Eğer kendini bu mücadeleyi verecek durumda göremiyorsan ya da ortam şu an müsait değil diyorsan bari hiç listeye alma başörtülü adayı.

Meydanlarda açıklarsın başörtülü vekilleri neden almadığını.

Açıklayabilirsin mutlaka başörtülü vekil ileride partinin kapatılması için bir neden olabilir diye.

Yine diyebilirsin ortam şu an müsait değil diye.

Merak etmeyin bu halk sizi mazur görür.

Ama bu yapılan mazur görülemez.

Yeni listelerden de anladık ki, bugünkü ortam Meclis’te bir başörtülü adayı kaldıracak kadar olgun değil.

Bazı şeyler tam olarak rayına oturmadı.

Belki de zamanı var.

Belki de Başbakan da benim gibi düşünüyordur da "doluya koymuş almamış, boşa koymuş dolmamış"tır.

 Dileriz, TBMM'de başörtülü milletvekillerini görmek için daha uzun yıllar beklememiz gerekmez.