Babam ve Su Böreği

Hasretin koynunda yaşarız çoğu zaman.

İçinde bulunduğumuz ruh halinden çıkmak ise ancak belirli hayat olaylarından sonraya kalır. Yaşanmışlıklar olgunlaştırır, bakışımızı değiştirir, arayışımızı derinleştirir.

Farklı bakmaya başlarız artık… Yeni lezzetler arar oluruz.

Somuttan soyuta geçiş evresi de diyebiliriz buna bir bakıma.

İşte bu dönemde dem sürmeye başladığımızda yaşadığımızı sandığımız zamanlar nitelikli hayat sürdüğümüz vakitler olmadığını idrak ederiz. Bir canlılık emaresi vardı evet ama buna hayat demeye sanırım hayat da razı olmaz.

Hepimizin böyle dönemleri olabilir. Küçük bir dikkat bunu görmemize yetecektir.

Geçtiğimiz sene babamın kalp ameliyatı olması gerekti. Gerekli ikna çalışmalarından sonra karar verildi ameliyat başarıyla gerçekleşti.

İşte bu dönem benim için bir dönüm noktası oldu.

Zira babamla daha çok zaman geçirmeye başladım, hem de daha nitelikli…

Hafta içi akşamları ayrı bir güzellik kazandı.

Evde bir büyükle yetişkinlik evresinde vakit geçirmenin nasıl bir şey olduğunu görmeye başladım.

Çok da hoşuma gitti doğrusu!

Akşam günün yorgunluğu ile ulaştığınız evde bir nevi dünya turu yapma şansınız oluyor. Sağlık ve günlük yaşanmışlıklar sorgulanıyor, neler yapıldı, edildi kısa bir elemenin ardından söz kendiliğinden kendi mecrasına akıyor.

Burada gözlediğim bir husus var. Babamın daha önce konu edilmiş olsa bile yine de anlatmak istedikleri var. Benim de tekrar olsa bile bir daha sormak istediklerim sözü getirmek istediğim yerler var.

Siz bunu seyretmekten bıkıp usanmadığımız ‘Kemal Sunal Filmleri’ gibi de düşünebilirsiniz. Akşam sohbetlerimiz bu şekilde gecenin rengini daha da kararttığı demlere kadar sürüp gidiyor.

Bir de Pazar günleri ritüelimiz var. Bugün muhakkak dışarı çıkılacak… Farklı bir mekâna veya mekânlara post atılacak. Muhabbet yumağı ise açıldıkça açılacak… Buharı üstünde tüten yeni yeni mevzulara kapılar aralanacak.

Her Pazar bu uygulamamızı sürdürüyoruz. Pek bir keyifli oluyor.

Tüm bunları neden anlatıyorum dersiniz?

Benim gibi babası ile yaşanması gerekenleri şu veya bu sebeple erteleyen dostlar varsa daha fazla geciktirmesinler mesajı vermek için. Hatta imkânları varsa erkene alsınlar diye düşünürüm.

Zira bazı gecikmelerin telafisi mümkün olmayabiliyor. Yerine ikâme edilen şey ise zamanında yaşananla aynı da olmuyor zaten.

Şu an yapılan sadece bir hızlandırılmış telafi çalışması…

Onarmıyor mu yaraları? Onarıyor.

Yerine koymuyor mu eksikleri? Koyuyor.

Neticede bu gecikmeli bir çalışma ve vaktinde yaşanması ile bire bir aynı şey değil. Ama son kertede yine de muhteşem bir duygu. Erişkinlik yaşının da verdiği uyuşma, anlaşma, olgunluk, hasret, geciken sevgi ve sarılma hislerinin telafisi bakımından çok değerli…

Şimdiye kadar duymadığım, bilmediğim babamın bir özelliğini öğrendim. Babam bir su böreği seveniymiş. Kadıköy Hasanpaşa’da yediği su böreğini birine anlatırken duydum da öyle öğrendim.

Eskilerin böyle bir huyları vardır. Kendiliklerinden söylemezler.

Bir yerde ‘çıtlatıverse’ hemen alacaksınız ama asla talep etmezler. Olana razı olurlar. Fazlası için zorlamazlar, zora sokmak istemezler.

Bu onlar bakımından elbette iyi bir şey. Evlatları sıkıntıya sokmamak dilekleridir. Olana razı olmak çelebilikleridir. İsteyen konumunda olmak istememeleri engin gönüllülüklerindendir.

Onlar açısından bu böyle. Ya evlat bakımından?

Siz de bilmek istersiniz. Bilmelisiniz ki, yerine getirebilesiniz, ikram edebilesiniz. Mutlu edebilesiniz.

Eski toprakların istemeyi bilmemeleri ya da bunu tercih etmeleri nedeniyle sizler bir rastlantı ile öğrenirsiniz. Benim de öyle oldu işte.

Üzülmedim desem yalan olur! Neden bilmiyordum sorgulamasından geçirdim kendimi ama on iki yaşından itibaren gurbetin kollarında yaşarken senede sadece bir veya iki hafta beraber zaman geçirebilmekle sınırlı olan bir beraberlikte bunlar olabiliyor anlaşılan.

Kim bilir başka neleri ıskalıyoruz?

Bir zamanlar ‘Ölürüz hasret gideriz’ başlığı ile bir yazı yazmıştım. Şimdi o yazıyı yeniden okumanın zamanıdır.

Babamla artık daha yakınız. Annemin geçtiğimiz aylarda Hakka vuslatından sonra artık yanımızda.

Birbirimizi tanımaya başladık. Beğenilerimizi, zevklerimizi öğreniyoruz. Aynı şeylerden keyif almayı deniyoruz. Birlikte daha fazla zaman geçiriyoruz. Daha önce bir yılda yaşadığımızı şimdi bir haftada yaşıyoruz.

Baba oğul birlikte vakit geçirmenin tadına varıyoruz.

Birlikte kahvaltılara gidiyoruz, ziyaretler yapıyoruz. Sahilde yürüyoruz, denize bakıyoruz.. Güneşin batışını birlikte seyrediyoruz.

Özlüyoruz birbirimizi… Hafta sonunu iple çekmeye başladık.

Haydi gidiyoruz babacığım dediğimde nereye diye sormuyor. Haydi diyor ve hemen kalkıyor.

Su böreği konusuna gelecek olursak tekrar o konuyu çözdük.

Bayramda köye giderken Yozgat’tan bir tepsi su böreği alıp götürdüm. Sürpriz oldu. Nereden öğrendiğime şaşırdı ama nasıl sevindi anlatamam. Bir hafta boyunca ısıtıp ısıtıp yedi keyifle.

İstanbul’a geldiğinde havalimanından alıp direkt yine su böreği yemeye götürdüm. Pek ifade edemiyor olmasa da mutluluğu gözlerinden belli oluyordu.

Ben o gözlere, bakışlara kurban olurum!

Demem o ki, babalar ve oğulları konusu çok önemli…

Fırsatlar değerlendirmek içindir ve her zaman ele geçmeyebilir.

Çok şeye gerek yok aslında.

Unutmayalım. Bir su böreği ile mutlu olabilen babalarımız var.

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum