xxx23
Altın ve İsviçre frangı neden yükseliyor?
Dün sokağın gündeminde ‘ekonomik kriz’ ve bu bağlamda alıp başını giden altın fiyatları ile getirisi dokuz ayda yüzde 40’ı bulan İsviçre frangının önlenemez yükselişi vardı.
Öyle ki gelecek üç yıl içinde altın fiyatlarının şu anki seviyesinin iki katına çıkabileceğini öne sürenler var…
Altın ve İsviçre frangı neden yükseliyor?
Çünkü bir uzmanın söylediği gibi dünyada bütün parasal varlıklar kuşku altında… Bu kuşku yatırımcıları altına yöneltiyor…
Kimileri de mevcut altın stoklarının yakında bu artan talebi karşılayamayacağını öne sürüyor…
Çünkü ‘merkez bankaları sıfıra yakın faiz oranlarıyla para birimlerini ilgi çekici olmaktan çıkardılar, insanlar geleneksel yöntemlere, altın biriktirmeye geri döndüler…’
Öte yandan güvenli liman arayan yatırımcı, borçlu ülkelerin para birimleri karşısında oldukça güçlü olan İsviçre frangını da altın gibi görmekte…
* * *
Bir ikinci soru daha sorabiliriz:
Bütün parasal varlıklar neden kuşku altında?
Çünkü üretim ile para arasında bağ koptu.
2008 krizi de bundan dolayı patladı…
Para bir yanda, yeni teknolojiler diğer yanda kaldı…
Silicon Valley (Silikon Vadisi) ile Wall Street karşı karşıya geldi…
Bu cenkleşme dünyaya dalga dalga yayıldı…
Silikon Vadisi, olağanüstü fonları, çok daha büyük bir zenginlik oluşturacak yeni icatlara yönlendirmek yerine, gayrimenkul kolaycılığına sapan Wall Street’i yıkarak yeniden yapılandırıncaya kadar da bu kriz sürecek…
Kısacası, Schumpeter’in deyimiyle tam bir ‘yaratıcı yıkım’ yaşanmakta…
* * *
ABD’de patlayan kriz, ‘tek merkez bankası’ ve sürüsüne bereket ‘iktisat politikası’ olan AB’yi ve Euro’yu da vurdu…
Euro Bölgesi liderleri, Yunanistan’ın mali sorunlarıyla patlayan borç krizinin diğer ülkelere de yayılıp para birimini tehdit etmesini önlemek amacıyla dün biraraya geldi.
Kriz sayesinde AB de tam bir ekonomik birliğe dönüşecek…
* * *
Ancak bu yapısal neden yanında, küresel krizi gidermek için uygulanan yöntem de şimdi tartışılan olası yeni kriz dalgasının sebebi olabilir.
Küresel kriz karşısında başta ABD olmak üzere ne çare ürettiler?
Babadan kalma Keynesyen reçetelere başvurdular…
Keynesyen reçete derken, kabaca talebi arttırmak için devletin bol keseden para dağıtmasını kastediyorum.
Hâlbuki Keynes bugün yaşıyor olsa idi içinde bulunduğumuz küresel krize 1929’dakine önerdiklerinin aynısını mı önerirdi?
Önermeyeceği kabul edilir ise bugün batıdaki Keynesyen reçetelerin yeni bir hastalık olarak geri dönmesini de makul karşılamak gerekmekte…
* * *
2008 krizinin 1929 krizinin benzeri olduğu çok söylenip yazıldı…
O zaman kısa bir sürede her şeyin güllük gülistanlık olmasını beklemek çok da doğru değil…
Çünkü kriz, hem mevcut köhnemiş dünya sistemini, hem de Keynesyen reçetelerden medet ummayı imha ediyor…
Ve bu süreçte parasal varlıklara güven azalıyor…
Kıymetli bir maden olan altına ve altın gibi algılanan İsviçre frangına aşırı talep var…
* * *
Peki, ne olacak?
‘Yaratıcı yıkım’ kavramına göre teknolojik değişim süreci, yenilikler tarafından sürdürülen ‘yaratıcı’ bir süreçtir, fakat bu süreç aynı zamanda ‘yıkıcıdır’, çünkü bu süreç kaynakların firmalar, meslekler, sanayiler ve hatta ülkeler arasında yeniden dağılımını öngörür.
Bu sürece ayak uyduramayanlar da yok olur…
Ortalıktaki kaçışma ve paralara güveni kaybetme, İsviçre frangı dışındaki paradan altına kaçış epeyce sürebilir…
Çünkü Sanayi Sonrası Dönem inşası zorlu bir süreç…
Ağaçlara bakarken ormanı gözden kaçırmayalım…
Paralar savaşıyor ama asıl çağ değişiyor…