Hayat Allah’ın elindedir. bir yanda doğanlar, öbür yanda ölenler... Dünyanın şartları böyle... Son aylarda birkaç yıllık ölüm haberi aldık yakınlarımızdan... Özellikle de toplumun hafızası niteliğinde olan birçok yaşlı hikmet erini gönderdik ebedi âleme...
Burada beraber çalıştığımız Osman isimli bir kardeşin annesi uzun zamandır hastaydı. İki kez ameliyat oldu. Uzun süre hastanede kaldı. Ancak yaklaşmakta olan gerçek onu da buldu. Geçen hafta onun vefat haberini aldık. O güne ait tüm programları iptal edip Kaya şehrine defin için yola çıktık.
Biz eve ulaştığımızda cenaze henüz gelmemişti. Bir grup kapının önünde plastik hasır seccadelerin üzerinde oturuyor. Kelime-i tevhit okunuyor. Her bin adedi tamamlayan, yüksek sesle salavat getiriyor ve birisi de toplamı yazıyor. Bu bittikten sonra bizi bir eve aldılar. Ülke şartlarında büyük ve güzel bir eve...
Sonra cenazenin geldiği haberi ulaştı. Kelime-i Tevhid zikirleriyle cenaze karşılandı. Yıkanmak için o sokağın ilerisinde başka bir eve götürdüler. Biz de gene yıkanma işleminin bitmesini bekliyoruz.
Öğle ezanı okundu. Namaz için camiye çıktık. Eve bitişik denilecek konumda bir cami var. Burası arkadaşımız Osman’ın merhum babasının imamlık yaptığı mescitmiş. Sonra yenilenmiş. Burada Moritanyalı beyaz renkli bir adam da var. O beni imamların kapısına çağırdı ve beraberce oradan girdik. Buradaki tüm mescitlerde, mihrabın yanında imamların camiye girebileceği özel bir kapı vardır. İçeri girdik. İçerde ayakta kelime-i tevhid zikri var. Ama bu sizin medyadan bildiğiniz cinsten değil. Hiç hareket ve def vb. bir şey olmadan...
Namaza başlamadan önce Ticanilerde cehri olarak kelime-i tevhit zikri yapılıyor. Ondan sonra kamet getirip namaza başlanıyor. Sizlere uzaktan garip gelebilir ama bu toprakların kadim geleneği de böyle. Buraya ait değişik sosyolojik yapıları incelediğimizde eleştiride biraz da haksız olabileceğimizi fark edeceğiz. Öğle namazını kıldık. Namazdan sonra tekrar evdeyiz. Sonra cenaze için haber geldi. Bir yandan hazırlıklar ve arabalara yerleşme devam ederken diğer yandan da durmadan ve yorulmadan zikir devam ediyor. Sürekli olarak yorulmadan yapılan kelime i tevhit zikri ilginç bir şey. Allah’ın zikrini sevmek başka bir şey olmalı... Allah’ın istediği zikir başka şekilde mi yapılmalı diyorsunuz? Siz de öyle yapın... Bunlar da bunu yapacak. Sonra arabalara biniyoruz.
Şehrin dış tarafında yer alan mezarlığa gittik. Biliyorum Burkina Faso’da mezarlıklar Müslüman - Hristiyan herkes için karışıktır. Fakat burada ısrarla baktım Hristiyan Mezarlığı göremedim. Bu şehirde ayrı olarak cenazeler defnediliyor olmalı... Yoksa misyonerlik faaliyetlerinin çok olduğu bir şehir Kaya...
Kaderi ilahi böyledir. Herkes için son durak burası. Yapılacak bir şey yok. Bir gün hepimiz için böyle bir kabir kazılacak. En yakın dostlar, o kabrin içine yerleştirecekler ve sonra bir toz bulutu yükselecek. Çünkü yakınlarımız daha erken mezara toprak atabilmek için yarışa girecekler. Burada da öyle oldu... Ama bizdekinden bir farkla... Hiç durup dinlenmeden devam eden kelimeyi tevhit zikri var. Hava sıcak, ortam toz... Biz de bir ağaç gölgesinde bekliyoruz.
Cenazenin defin işlemi bitti. Halk tekrar mezarın yanına toplandı. Zikir yeniden hızlandı. Aslında hiç kesilmedi ama... Şimdi daha bir yüksek ses ve tempoda devam ediyor. Sonra hep birlikte ayrıldık. Burada da telkin veriliyormuş. Ben cenazeye telkin verme âdetinin burada olmadığını sanıyordum. Lakin burada da varmış.
Kabre giderken Osman kardeşimiz de bizim arabada gitmişti. Dönüşte de mecburen onu bekledik ve evine kadar getirdik. Çok mutlu oldu. “Bugün hiç kimse çalışmıyor öyle mi?” Diye sordu. Remzi abi de “Bugünkü işimiz annemizin defnidir. Senin annen, hepimizin annesidir.” diye mukabelede bulundu. Bu cümleleri ona ben annesi hastanede yatarken de söylemiştim. Anne babasını uzakta bırakıp gelmiş bizler için bu cümleler sadece gönül alma kabilinden söylenmiş yaldızlı cümlelerde değil inanın... Bunu anlatmak zor ama...
Durmadan devam eden zikirler eşliğinde bir cenaze defnini tamamlamış olduk. Sonra vedalaşıp yolcu olduk.