Çalışan hanımlara doğum iznini artırarak, çocuk yardım oranını yükselterek, bebeklere birçok yardım yaparak doğum oranının yükselteceğini düşünen yetkililere soralım: Dedelerimizin döneminde mi ekonomik şartlar (gelir oranı, yiyecek, içecek, giyecek imkânları, ulaşım, iletişim, sağlık, barınma… Şartları) daha iyi idi, babalarımızın dönemin de mi? Bizlerin yaşadığı hayat şartları hem babalarımızın hem de delerimizin döneminden daha iyi değil mi? Evet. Genel de bu böyle.
O zaman bu soruya ek bir soru daha soralım: istisnaları çıkartırsak dedelerimizin mi, babalarımızın mı yoksa bizlerin mi daha çok çocuğu var? Cevabınızı duyar gibiyim (istisnaları saymazsak) dedelerimizin babalarımızdan, babalarımızın ise bizden daha çok çocuğu var. Tabi ki bizler de çocuklarımızdan daha çok evlada sahibiz. O zaman “ekonomik şartları yükselterek, değişik maddi imkânlar sağlayarak nüfusu artırma projesi” sağlam bir temele dayanmıyor.
YEŞİLLER İYİ AMA KIRMIZLAR NE OLACAK?
Başbakanımız Sayın Erdoğan, ülkenin ve milletin dev gibi sorunlarını çözdü:
a-Enflasyon ve vesayet rejiminin sona erdirilmesi,
b- Ulaşımda, sağlıkta, eğitimin fiziki yapısındaki gelişmeler,
c-Ekonomi de sağlanan başarılar,
d-Hatırlar mısınız eskiden Türkiye de her kafadan bir ses çıkardı. Kamuoyunun en tanıdığı, adını en çok duyduğu isimler, genel Kurmay Başkanları, kuvvet komutanları, YÖK başkanı, gazete patronları, Danıştay, Yargıtay, AYM başkanları idi. Bu gayri tabiliği bitirmek bile başlı başına bir devrimdir.
e- İnşallah Başbakanımız, son 40 yıldır Ülkenin kalkınmasına, iç barışına engel olan, dışta atacağımız büyük adımlara sekte vuran pkk/ Kürt/ Güneydoğu meselesini de hallederek zirvedeki yerini daha da yükseltecek.
Bu büyük işleri başaran Başbakan Sayın Erdoğan/Hükümet birkaç konuda başarılı olamadı. Bunlardan bazıları:
a- Uyuşturucu kullanımındaki artış ve kullanım yaşının düşmesi.
b-Suç oranlarındaki yükseliş(bilhassa hırsızlık oranındaki artış),
c-Boşanmaların azaltılamaması, aile bağlarının zayıflaması,
d-Kadına şiddet,
e- Ve nüfus artış hızının düşmesi.
YEŞİLLERİN ARTMASI KIRMIZILARIN AZALMASI İÇİN
Biz vatandaşlar, hükümetin bu konularda da başarılı olması için dua etmeliyiz. Aklı eren, konunun detayını bilenler de yetkilileri uyarmalı, onların bu konulara dikkatlerini çekmeli.
Son günlerde, nüfus oranındaki dengesizliği gidermek için hükümetin ve bürokratların çareler üretmeye çalıştığını okumakta ve duymaktayız. Lakin çare diye üretilen fikirler gerçeklere pek uymuyor gibi geldi bana.
Hükümet/Bakanlık ısrarla nüfus artışı için hedef kitle olarak çalışan hanımları seçiyor. Bunun nedeni elbette ki çalışan hanımların doğum oranındaki düşüş. Yalnız bakanlığın göz ardı ettiği bir gerçek var: Çalışan hanımların doğum oranındaki düşüşün nedeni ekonomik değil sosyolojik. Kadından sorumlu bakanımız ve bu bakanlığın yetkilileri zannediyorlar ki çalışan hanımlara doğurduğu için ekonomik destek olursak doğum oranı yükselir. Eğer bu mantık doğru olsaydı Türkiye'nin zenginlerinin çok fazla çocuk sahibi olması gerekirdi. Türkiye'de ve Dünyada insanlar zenginleştikçe, lükse, gezmeye, eğlenmeye yöneliyorlar. Hâlbuki çok çocuk bu hayat tarzına engel oluşturan bir hal olarak görünüyor. Bu sebeple çalışan hanımlara doğum yaptığı için sağlanacak imkânların doğum oranının artıracağı düşüncesi pek sağlıklı bir temele dayanmıyor. Bunun örneği, gelişmiş ülkelerdir: ABD, Almanya, Japonya başta olmak üzere bu yol denenmiş ve sonuç alınamamıştır.
Nüfusun Artmasını İstiyorsak Ne Yapmalıyız Bunun Çaresi Nedir:
Çare 1: Ev hanımlarına yönelmek. İyi birer eğitimci, iyi birer ahçı, iyi birer mürebbiye, iyi birer, ev ekonomisti, iyi birer terzi… Oldukları halde kendilerine, ‘ ne iş yapıyorsun?’ denildiği zaman cahilliklerinden dolayı değil, mütevazılıklerinden dolayı,’ çalışmıyorum ev hanımıyım’ diyen vefakâr, cefakâr ev hanımlarına yönelmek. Onlara her doğurduğu çocuk için sağlanacak destek hem kendisini hem ailesini teşvik edecektir. Bu yol aynı zamanda çalışan hanımlarla ev hanımı konumunda bulunan hanımlar arasındaki ekonomik, sosyolojik ve psikolojik dengesizliği de giderecektir.
Çare 2: Toplumun dünya görüşünde, hayat tarzında yapılacak değişiklik: Son yıllarda Türkiye toplumunda, dünyevileşme, ferdileşme, bencilleşme arttı. Lüks ve eğlenceyi, gezip eğlenmeyi hayat tarzı olarak benimseme düşünceleri çoğaldı. Bu hayat tarzı insanların, çocuğu “yaşam tarzlarına engel “ bir mânia olarak görmelerine neden oldu. ‘Ben mutlu olmak için evleniyorum, mutluluk ise sıkıntı çekmeden, yorulmadan kazanmak. Bol bol yiyip, içip gezmek, nerde Şam orda akşam eğlenmek bu hayat tarzına engel her şeyden ve herkesten (tabi çok çocuktan) uzak durmaktır”.
Çare 3: Bu anlayışla birlikte gelişen başka olumsuz bir görüşte, insanların kendilerini “insanüstü” bir varlık olarak görüp çocuklarının “geleceğini garantileme” hevesine kapılmaları. Bu yanlış düşünce, insanları kendi imkânlarından, bırakacakları mirastan yararlanacak çocuk sayısının az olması anlayışına itiyor. Ebeveyn, böylece onların daha mutlu, daha müreffeh daha zengin bir hayat yaşayacaklarını hayal ediyor. Bu batıl düşünce de insanları daha az çocuk sahip olmaya yöneltmektedir. TV deki diziler ve yeni hayat anlayışı bu görüşü maalesef güçlendiriyor. Devlet, elindeki TRT kanalı ile çok çocuklu aileleri ve bu ailelerin mutluluğunu merkeze alan dizilere yönelmeli, bu minvalde programlar yapmalı.
Bu yanlış anlayışların yerine: Çocuk sahibi olmayı, bütün zorluklara, tekmil meşakkatlere rağmen bu dünyada kendisi, ailesi, ülkesi için bir zorunluluk; öbür âlemde, Allah rızasını ve cenneti kazandıran bir müjde olarak gören görüşü topluma benimsetmek lazım. Aksi anlayışlar kadına, doğum gibi zor bir vakayı göze almayı, çocuk büyütmenin zorluklarına katlanmayı( hamilelikteki sıkıntılar, doğumdaki zorluklar, bebeği büyütmedeki meşakkatler, uykusuz geceler, gezmeden, tozmadan, eğlenmeden geri kalmalar vs) benimsetemez.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin Hanım Efendi ve bakanlığın yetkilileri inşallah bu gerçeklerin farkındadırlar. Yoksa birçok konuda büyük başarılara imza atan Hükümet ve onun değerli başbakanı Sayın Erdoğan, maazallah tarihe, nüfustaki artışı sağlayamayan hükümet ve lider olarak geçecektir