El Kaide, 11 Eylül 2001'de NewYork'ta İkiz Kuleleri ve Washington'da Pentagon'u vurduğu gün, İstanbul'da eşi Amerikalı olan bir arkadaşımla, televizyondan gelişmeleri izliyorduk.
Telefon çaldı. Arayan kişi, arkadaşımın Amerikalı eşinin San Fransisco'da yaşayan annesiydi.
Kızına telefonda ağlayarak şunları söylemiş:
- Sen ne kadar talihli bir kızsın. Güvenli ve terör tehdidi altında olmayan bir ülkede yaşıyorsun. Bizim burada ne mal ne de can güvenliğimiz var. Sokağa çıkmaya cesaret edemiyorum burada.
Düşünün ki NewYork'la San Fransisco arasındaki mesafe İstanbul'la Londra arasındaki uzaklıktan daha fazla.
Ama Amerikalı kadın, televizyon başında kendisini NewYork'ta yaşarmış gibi hissediyordu.
Ve İstanbul'u imrenilecek ölçüde güvenli bir kent olarak görmekteydi.
Merak ediyorum.
Acaba şimdi de başka Amerikalı anneler Türkiye'ye gelin gitmiş kızlarını arayıp, şöyle şeyler söylüyorlar mı:
- Sen ne kadar talihli bir kızsın. Biz burada ulusal para birimimiz olan doların yarın ne kadar değer kaybedeceğini tahmin edemezken, sen Türkiye gibi parası değer kaybetmeyen güçlü bir ülkede, yarınını görebiliyorsun.
Yeni bir dünya
Söylemek istediğim şu.
"Bilgi ve İletişim Çağı" yerleşik algılamaları değiştirdi . "Globalleşme" tüm değer ölçülerini farklı yorumların üzerine oturttu.
"Eskiden bir ülkenin ekonomisinin gücü ulusal para birimi ile ölçülür" diye düşünürdük.
Şimdiki duruma bu anlayışla baktığınız zaman ve doların YTL karşısındaki değer kaybını hesaba aldığınızda gerçekten Türk ekonomisinin Amerikan ekonomisinden daha güçlü olduğunu söyleyebilir misiniz?
Veya "Amerika çöküyor" diyebilir misiniz?
Doğru olan gelişmelerin ne olduğunu anlamaya çalışmaktır.
En önemlisi globalleşmenin yansımalarının çapını anlamaya çalışmaktır.
İnternational Herald Tribune'da Peter s. Goodman, bu tabloyu örneklerle irdeleyen yazısında, Amerikan Hükümeti'nin "Fannie Mae and Freddie Mac" ipotekli kredi şirketini kurtarma kararının arkasındaki gerekçeleri özetle şöyle sıralamıştı:
- 12 trilyon dolarlık bir ipotek kredisi pazarının yarısını taşıyan bu şirketin yüzlerce milyon dolarlık tahvilleri Çin ve Japon Merkez bankalarının aktiflerinde bulunmakta. İsveç'ten Güney Kore'ye uzanan alandaki ticari bankalar, Amerikan finansman kurumlarına açtıkları kredilerin riskini taşıyorlar. Bunlar ellerindeki riskleri nakde dönüştürmeye çalıştıkları takdirde, buna ne Amerikan tüketicisi, ne de Amerikan bankalar sistemi dayanabilir.
Kim daha güçlü
Yeni dünyada dengeler böyle.
ABD Başkanı, Irak Savaşı için Kongre'den her seferinde 7080 milyar dolar ödenek alabiliyor. Amerika Mars'a araç gönderebiliyor. Google, Microsoft, İntel veya Apple dünya bilişim teknolojisine ve ekonomisine yön verebiliyorlar.
Ama aynı Amerika Asya ülkeleri Amerikan şirketlerinin tahvillerini elden çıkartmasınlar diye, batık finansman kurumlarını kurtarma operasyonları yapmak zorunda kalıyor.
Bu durumda zayıf dolarlı Amerika mı, güçlü YTL'li Türkiye mi daha güçlü?
Üstelik YTL'nin üzerinde "Kapatma davası "na endeksli büyük bir "siyasi risk" de var.
Bu risk sadece TC Merkez Bankası'nın çeyrek puanlık faiz artırımı ile mi nötralize ediliyor yani?