Burkina Faso’da yaşamanın çok güzel ve özel yönleri vardır. Rabbim bana milyonlarca nimet bahşetmiştir. Kur’an-ı Kerim bunları sayamayacağımızı söylüyor. Amenna ve saddekna... Ama bana verilen en güzellerinden birisi de bu coğrafyada yeni kardeşlerimle beraber olmaktı. Burada yaşadığım ve beni hayret denizine iten o kadar güzel olaylarla karşılaştım ki... Sizinle birkaç örneği paylaşayım...
Dört yıl kadar önceydi. Bir köye bir program için gittik. Tören henüz başlamamış. Ancak protokolde bize ayrılan yere oturduk bekliyoruz. Bizim Hüseyin Sami le beraber iki Türk olarak oradayız. Bir ara ben hapşırdım. Yanımızdaki çantamızda bu durumlar için gerekli peçete vb. malzememiz bulunuyor. Ancak on saniyelik kısa bir zaman içinde hemen birisi bir paket kâğıt mendili arkadaşıma uzattı. O da teşekkür etti ve ihtiyacı olmadığını söyledi. Ancak bunun kendisine verilmesine de şaşırmıştı. Aslında hapşıran bendim lakin mendil yanlış adrese gitmişti. Yani misafirin hapşırmasında ihtiyaç duyacağı mendile kadar hassas bir misafirperverlik örneğiydi. Kıskanmadım ama mendil yanımdaki arkadaşıma gitti o kadar...
***
Başka bir köyde bir gece kaldık. Buradaki insanlar, normalde plastik hasırlar üzerinde yatar. Bu onlar için yataktır. Bizdeki gibi ortopedik yataklar bulunmaz. Ancak evin önündeki mescide bizim için sünger bir yatak geldi. Ben yıldızları seyrederek dışarda uyumayı tercih edecektim ama gece hava soğuk olur diye izin çıkmadı. En ilginç olanı ise, sabah namazı için kalktığımızda abdestte bize sıcak suyun ikram edilmesi olmuştu. Burada elektriğin veya bir çakmakla çalışan gazlı ocakların olmadığını söylememe gerek var mı bilemem... Odunla ateş yakılmış ve su ısıtılmış yani...
***
Geçen hafta başka bir köye ziyarete gitmiştik. Köyün imamı bize yemek ikram edecek. Bir tabakta yerel kuskus olduğunu sandığım yağ ve tuz kullanılmadan haşlanmış bir yemek var. Ben kuskus olduğunu zannettim. “Bunu burada Mısır'dan mı yapıyorsunuz?” diye sorunca İsa, hemen evet dedi. Ancak imam buna müdahale etti ve bunun Türkiye'den geldiğini söyledi. Meğer hanımı 5 ay önce Türkiye'den dönmüş. Eğitime gitmişti bir yıllığına... Yani bize özel Türk yemeği geldi. Ne mi? Bizim düğü dediğimiz çiğ köftelik bulgurmuş meğer. Peki, yağsız nasıl yenecek? Ona da buranın çözümü var. Balık, patlıcan, soğan, salça ile karışık sulu bir sos var ve sosu bunun üzerine koyup yiyoruz. İlginç bir yemek oluyor tabi... Hem Türk, hem de burkinabi. Valizinde buraya ayrı bir tat olarak getirdiği ince bulgur, bize Türk yemeği olarak ikram edildi. Biliyorum onu çiğ köfte olarak tüketmek, daha çok damak tadına uyardı ama... Elhamdülillah. Allah razı olsun dedik.
***
Yolunuz buraya deşerse sofralarına oturacaksınız. Genelde kaşık kullanılmaz. Önce eller yıkanır. Elinizi yıkamak için yerinizden kalkmanıza gerek yok. Plastik bir leğen ve ibrikle su gelir. Çok az yerde yemekle kaşık da gelmiştir. Ancak kaşık nasıl getirilir dersiniz? Tas veya maşrapa gibi derin bir kabın içine su doldurulur ve kaşıklar da bu suyun içine konulur. Kaşık ıslak olarak elinize ulaşır ama daha temiz olması için sofraya böyle ulaşır.
Yemekte sakın benim gibi önünüze dökülen pirinçleri toplayarak ev sahibine eziyet etmeyiniz. Rahat olun. Sofra bezi gibi bir şey olmasa da sizden sonra bunlar süpürülecek ve tavukların önüne gidecektir. Bu nedenle rahat olmakta fayda var. Ev sahibini de germeyin. Yemekten sonra da elinizi gene yıkayacaksınız. Eğer sofrada tavuk veya et varsa iki elinizi de kullanabilirsiniz. Artık bizim için pişen tavukların içine ayaklarını ve kafasını koymuyorlar. Yoksa beraberce yiyecektik.
***
Üç kişilik bir ekiple ülkenin üçüncü büyük şehrine oranın eğitim müdürlüğüne bir ziyaret için gittik. Öğlen namazını kılacağız. Abdest kolay ama tuvalet ihtiyacımız var. Ancak caminin tuvaletinde uzun bir kuyruk var. Zaten kabin de az. Bizimkiler kendi aralarında ikinci kanaldan konuşmaya başladı. Ben konuştuklarını anlayamasam da tahmin ettim. “Hayır, buna gerek yok” diye onları durdurmaya çalıştım. Lakin benim itirazımı dinlemeden hemen camiye yakın bir eve gidip evin kapısını çaldılar. O evin tuvaletini kullanmak için izin aldılar. Biz de evin bahçesinde bulunan tuvaleti sırayla kullandık. Zira burada herhangi bir evin kapısını çalıp tuvaletini kullanmak için izin isteyebilirsiniz. Bu durum asla ayıp değildir. Gerçi şehirde bulduğu bir boşluğa veya duvara doğru dönüp ihtiyacını gideren çok sayıda insana rastlamak da mümkündür ama...
Siz gelirseniz çok daha ilginçlerini yaşarsınız umarım...