Zaman Zaman Cemaat ve Zaman

Tahsin AKPINAR

Ne Ak Parti Tayyip Erdoğan’ın babasından kendisine miras kalmıştır, ne de Gülen Cemaati ve bu cemaatin sahip olduğu medya imparatorluğu cemaate tapulanmış bir miras değildir. Ak Partinin de, cemaatinde esas sahibi, onları doğuran değerleri bağrında taşıyan bu milletin kendisidir.

Eğer, demokrasi tramvayında erek noktanız için yolculuk yapıyorken, ortak paydalarınızın vazgeçilmezlik derecesini idrak edememişseniz şimdiye kadar, yakında öğrenirsiniz. Eğer mesele hizmetse,  hizmete giden yolda, yoldaşlarınızla önünüze çıkan nüanslarda köprüleri atma hakkını kader sizden saklıyor.

Bizim bildiğimiz kadarıyla cemaatin böyle bir itiraz dili yok. Şimdiye kadar hiçbir olayda böyle bir topyekün isyan dili görmedik. Yanılıyorsak düzeltin lütfen.

Mavi Marmara faciasında bile soğukkanlılığını koruyan ve söylemini buna göre şekillendiren bir cemaatten, bu ülkenin başbakanını linç edercesine ve onu küçük düşürmeyi hedeflediği izlenimini oluşturan bir tavır beklenemez.

Şahsen ben, Mavi Marmara faciasında tüm eleştirilere rağmen cemaatin söylemini, birkaç farklı doğrudan biri olarak kabul ediyorum ve bunu belirtmek içinde Fethullah Gülen Hocanın açıklama yapmasını bekleme ihtiyacı duymadım.

Hala da öyle düşünüyorum.

Cemaat, dershaneler üzerinden yapılan düzenlemeyi doğrudan kendi üzerine almamalıydı. Belki, dedikleri gibi, bu düzenleme onları hedefliyordur... Belki de öyle değildir. Ama öyle olduğunu bile varsaysak, bu itiraz şekli şık değil. Zira biz, cemaatin sabır sınırlarının çok çok ötelere ulaşabildiğini ve daha profesyonel tepkiler geliştirilebildiğini çok gördük ve şahsen bunları hep takdir etmişimdir. Ve bunları, çağın gereklerini doğru okuyabilme olarak değerlendirmişimdir.

% 25’ine sahip olduğu dershanelerin total sayısının 4000 civarında olduğu düşünülürse, demek ki cemaatle bağlantılı 1000 dolayında dershane var. Ve bunların da ciddi bir kısmı okul için dönüştürmeye müsaittir. Yapılabilecek ekstra yatırımlarla, dört beş yıl gibi bir zaman zarfında, bu dönüşüm % 80’lere vardırılabilir. Bu açıdan bakılırsa, dershanede bir iki yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre fiili temas halinde bulunduğunuz bir öğrenciyi, sekiz on yıl cemaatin okullarında tutabilirsiniz. Bu da, sizin şer gördüğünüz şeyi hayra çevirebilmeniz anlamına gelebilirdi. Bu dönüşümün sağlıklı gerçekleşebilmesi içinde hükümetten, yapılan düzenlemenin zamana yayılması talep edilebilirdi.

Bütün bir medya imparatorluğunu ayağa kaldırarak, temelde bir çarpıklık olan dershane sisteminin savunulabilmesi ne vicdanidir ne de İslami. İtirazlar yanlış bir koordinat üzerinde konumlandırılmış vaziyette. Yani cemaat ofsayta düşürülmüş durumda.

Ve buna neden olanlar, amiyane tabirle ‘İtte ölse kâr, kurtta ölse kâr’ diyerek iki yumurtadan en az birinin kırılacağından emin bir şekilde ellerini ovuşturuyorlar açıkça. Her iki yumurtanın kırılma ihtimali ise onlar için ayrıca cezbedici.

Gelin yumurtalarımızı tokuşturmaktansa kuluçkaya yatıralım ve kırılacak yumurtaları birilerinin afiyetle yemesine müsaade etmeyelim. Hem, kuluçkadan bizi yeni ufuklara uçuracak civciv çıkabilir, kuş çıkabilir...

Eğer, cemaat hakkını savunmak istiyorsa, böyle savaş ilanını andıran bir tarzı tercih etmektense, mazluma yatsa daha etkili olurdu. Hükümete yıllar yılı verdikleri omuzun bunu hak etmediğini medyaları aracılığıyla güzelce halka anlatabilirdiler.

Şu an ki protest dil, cemaatin literatüründe şimdiye kadar görülmemiş bir tarz. Ve şuan içinde bulunduğumuz reel politikte, dertlerini anlatmak için başvurdukları halk, bunu dinlemek istemiyor. Halk, Tayip Erdoğan’a sınırsız güveniyor ve ona karşı her itirazın arkasında İsrail ve batı etkisini arıyor haklı olarak. Bu da, cemaatin bu bilek güreşinde kazanma ihtimalini sıfırın bile altına düşürüyor.

Lütfen cemaati ofsayttan çıkartın ve gönül dilini yaralamaktan vazgeçin. Bu, bugüne kadar çok büyük hizmetlerde bulunmuş hizmet hareketinin devamı ve gücünü koruması için olmazsa olmaz. Profesör etiketli bir yazarın, hazreti peygamberimizle ilgili benzetmesi bile, cemaatin dilindeki savrulmayı izah etmek için yeter de artar bile. Her hangi bir düzeltme gelmemesi ve kendisine bir yaptırım uygulanmaması ise tüm cemaatin, aslında normalde durmak istemeyeceği, buzlu bir zemine kaydığını gösteren bir facia.

Konfiçyüs’ün dediği gibi dilimizi düzeltmekten başlayalım işe ve Mevlana’nın dediği gibi karşımızdakinin anlayabileceği şekilde ve anlayabileceği kadar anlatalım. Bu iş, kitle iletişim araçlarıyla, hükümeti enformasyon bombardımanına tutmakla olmaz.

Yahudi’sinden Budist’ine, papasından hahamına, popçusundan topçusuna hiç kimseden esirgenmeyen hoşgörüyü, bu halkın iktidarı ve bu ülkenin başbakanı da hak ediyor olmalı değil mi?

Ak Parti iktidarı, Sultan Abdulhamit’ten sonra milletin yüz yıl boyunca beklediği, bu ülkenin ‘muktedir’ ilk milli hükümetidir. Ve buna zarar vermeye hiç birimizin hakkı yok. Cemaat siyaseti siyasetçilere bıraksa sanırım daha iyi olacak.

Cemaat şunu asla unutmamalı. Okçular tepesini boşaltırsanız; okçular tepesinde yalnız bıraktıklarınız ölür. Size sırtını yaslayan yiğitler ölür. Başkaca da ölümlere sebep olursunuz... Ve Hamza ölür... Siz de ölürsünüz.

Eski bir arabesk şarkısı dilime dolandı iki gündür..!

Zaman Zaman Beni Düşünüp Ağlıyormuşsun Leyla

Yapma Leyla

Etme Leyla

Kendine Kıyma Leyla

E mail:   akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.