Zaman ayrışma zamanı değil, birlik olma zamanı

Ufuk COŞKUN

Ülkemiz insanını tahakkümü altına alarak insanileşme idealini ortadan kaldıran aynı zamanda birlik ve beraberliğini kendi hedefleri için bir engel hatta bir tehdit unsuru olarak gören kesimlerin ve ideolojilerin aktörlerinin her türlü engelleme faaliyetlerini bir şekilde önlemek durumundayız. Hayatın anlamı, insanlık, sevgi, aşk, ahlak ve erdem gibi kavramların rafa kaldırıldığı bir dönemde bu kavramları yeniden dal budak verip yeşillendirmek şüphesiz elimizdedir. Hz. Muhammed’in “Zayıfın hakkını kolaylıkla alamadığı bir millet şerefli olamaz” sözünden yola çıkarak hakkı,adaleti,özgürlüğü,demokrasiyi herkes için arzulayıp hayata geçirmenin yolu elbette elimizdedir.Yeter ki bu topraklarda yaşıyor olmanın bilinç ve sorumluluğuyla hareket edelim ve birlik, beraberlik ve kardeşlik söylemlerini genişletelim..

Kardeşlikle ilgili sözlerimizi ırkı, rengi, mezhebi, inancı ne olursa olsun herkese söylemek durumundayız. Özellikle bu zorlu günlerde yan yana gelebilmeyiz. Böylelikle bizleri karşı karşıya getirmek isteyen kesimlerin tüm planlarını boşa çıkarmış oluruz. Özellikle barış ve kardeşlik ortamının karanlık güçlerin ve darbecilerin hareket alanını kısıtladığı bilinmelidir. Bu yüzdendir ki yıllardır aynı ülkenin insanlarını sürekli birbirlerinden nefret etmeye yönelik plan ve projelerini uygulamaya sokmaktadırlar. Bizim yapmamız gereken şey; bu oyunları ve aramıza atılan nefret tohumlarını yok etmemizdir. Bunun yolu dün bütün dünyaya gösterdiğimiz gibi, görünüşteki tüm farklılıklarımıza rağmen art niyetsiz bir birlikteliği ve hoşgörüyü ortaya koymamızdır. Aynı toprağın insanlarının birbirlerinden nefret etmesi kadar daha vahim ne olabilir… Üstelik bunun acı tecrübesini yıllarca yaşamış bir ülkenin insanlarıyız. Bugün bütün bu olumsuz duygu ve fitnelerin kaynağı gözlerimizin önündedir. Ama bu sefer tuzağa düşmeyeceğiz. Bizleri önce taraflara ayıran sonra da aramıza fitne tohumları atarak kavga etmemizi isteyen çıkarcıların bu tür oyunlarını boşa çıkaracağız.


Kavramların birbirine girdiği, kimin hangi kavramı ne manada kimlere karşı telaffuz ettiği/kullandığı belli olmayan ve bazı çevrelerin bu durumdan kendilerine bir menfaat oluşturmaya çabaladıkları bu sisli dönemde tavrımızı haktan, adaletten, demokrasiden, insan haklarından ve ahlaktan yana koymak durumundayız. Özellikle böylesi zor zamanlarda birlik, beraberlik ve kardeşlik bilincinin güçlenmesi gerek. Çünkü her türlü ayrışma ve çatışma bu ayrışma ortamını hazırlayanların işine yaramaktadır. Herkesim birbirini anlamaya dönük adımlar atmalıdır. Zaman ayrışma, sen-ben zamanı değildir. Hukukun, özgürlüklerin, dini ve toplumsal değerlerin bu denli ayaklar altına alındığı bir ortamda herkes farklı olanı anlamalı ve toplumsal barış adına, insanlık adına, bir arada yaşama adına gayret sarf etmelidir. Çıkarcılara asla prim verilmemelidir.

Sivil Toplum Örgütlerine, cemaat liderlerine sözü olan herkese büyük işler düşmektedir. Adaletin ve özgürlüğün bir kesim için değil de herkesim için tesis edilmesini, birlik, beraberlik mesajlarıyla kutuplaşmaların önüne geçilmesini var güçleriyle haykırmalılar ve  bu uğurda yapılması gerekli her türlü mücadeleyi yapmaktan asla  kaçınmamalıdırlar. Sağduyunun, farklı görüşlerin birbirlerini anlamalarının, insan haklarının ve özgürlüklerin gelişmesi adına sivil toplumun çok büyük katkıları olması gerekir. Şüphesiz bu halkın bin yıllık kültürü, inancı, değerleri yıpratılarak bundan menfaat temin etme gayretleri sonuçsuz kalacaktır. Bu tür hesapların yanlış hesaplar olduğu ortadadır.



Türk siyasi ve sosyal hayatın gerçekliğini doğru ve gerçek olanın dışında silikleştirerek tazime zorlayanlar aslında insanlarımızın kendilerini gerçekleştirmelerinin tüm yollarını kapatmış oluyorlar. Her insan gerçeğe ulaştığında kendine doğru bir adım da atmış olduğundan ülkemizde gerçeklerle yüzleşmeye ve hesaplaşmaya bir türlü müsaade edilmemektedir.

Bunun bir nedeni de içimizden bir türlü söküp atamadığımız ve bir hastalık gibi gün geçtikçe yayılan korkularımızdır. İçimizden korkuyu, endişeyi alıp yerine hoşgörüyü, barışı ve özgür düşünceyi koymadıktan sonra değişen bir şey olmayacaktır. Yine farklı düşüncelerden, ırklardan, mezheplerden ve inançlardan endişeye duymaya kendimiz gibi olmayan herkesten korkmaya devam edeceğiz. Bu korku ve endişe halinin birlik ve beraberliğimizin önünde çok büyük bir engel olduğu bilinmelidir. Hâlbuki bir kez olsun o kalın duvarlarımızı yıktığımızda daha huzurlu ve mutlu bir hayat yaşayacağımız bir gerçektir. Herkese aynı gömleği giydirme çabalarının artık bir işe yaramadığının bilinmesi gerekmektedir.

Dileyenin dilediği görüşü, inancı yaşamasından ve bunu dilendirmesinden kesinlikle korkulmamalıdır. Bırakınız insanlar düşündüklerini ifade edebilsinler, gerçeklerle yüzleşebilsinler, özgür olsunlar. Farklı ırklarla, inançlarla korkmadan kaynaşabilsinler ve doğrularını kendileri bulsunlar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.