B.
ZÂLİMLERE DUA EDEN MÜFTÜ …
27 Mayıs 1960 Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kara bir günün adı ..
Siyâsi çekişmelerin , hırs ve intikam duygularının düğümlendiği günün adıdır .
Yasal bir iktidara silâh zoruyla , Mustafa Kemal’in bile belli ölçüde önem verdiği Millet Meclisine karşı yapılan silahlı isyanın adıdır 27 Mayıs..
Aylardan beri gazetelerde yapılan yalan propagandaların , üniversitelerde öğretim üyelerinin kışkırtmalarıyla tırmandırılan öğrenci olaylarının , toplumda oluşturduğu olumsuz hava , ordu içindeki genç subayların üye oldukları gizli örgütler için uygun bir ortam oluşturmuştu .
Vatanseverliğin en saf duygularıyla dolu 18-19 yaşlarında Harbiyeli gençler - ki bunlara ben de dahildim - (Ankara Kara Harp Okulu öğrencileri ) ,Muhafız Alayı ve Ankara çevresinde bulunan zırhlı birlikler kullanılarak Meclis,Radyoevi, Başbakanlık , Cumhurbaşkanlığı köşkü ve kritik noktalar tutularak ihtilal başlatılmış , Cumhurbaşkanı,Başbakan, Bakanlar , Demokrat Partili milletvekilleri tek tek tutuklanmıştı. Yakalanıp Harbiye’ye getirilenlerin içinde Genelkurmay Başkanı , Hava Kuvvetleri Komutanı dahi vardı .
Emekli olmak için evine çekilen izinli Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel , içlerinde bir iki tane general bulunan , binbaşı ve yüzbaşılardan oluşan 38 subaylık ihtilal cuntasının başına geçirilmişti. Sonra Yassıada’da toplanan tutuklular , işkenceler , uyduruk bir yargılama (!) sonrası idam ve hapis cezalarına mahkum edildiler . 1961 Yılında Başbakan Menderes ve iki Bakanı asılarak öldürüldüler ..
Yassıada’da acı çeken , zulüm görenlerden biri arkadaşına sızlanıyordu :
- Aaah kısmet !.. deyince arkadaşı ekledi :
- Hayır arkadaşım sadece kısmet değil İsmet ; İsmet !..
Demokrat Parti , on yıllık döneminde siyasi hatalar yapmıştı ama devletin bürokratik kadroları ve muhalefetteki İsmet İnönü ve CHP’si askerin darbesinden çok hoşnut idiler .
İhtilal öncesi askeri darbe hazırlıklarından gizlice haberdar olan İsmet Paşa , Meclis’te Demokrat Partililere kızdığı bir anda “ Sizi ben bile kurtaramam “ demişti .
1950 Öncesi CHP döneminde camileri kapatılan ,Kur’an öğrenimi engellenip cezalandırılan , cenazesini kaldıracak imam bulamayan , yoksulluk , işkence ve sıkıntı çeken esnaf , köylü ve fakir halk , Başbakan Adnan Menderes’i çok ama çok seviyordu. Menderes , Türk halkına insan olduğunu ,değerli olduğunu hatırlatmıştı .
Mahkumiyet kararlarını veren yüksek mahkeme Başkanı Yargıç Başol , gerekçesinde “ Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor “ diyordu Milli Birlik Komitesi adındaki askeri cunta , bu aziz devlet adamını , halkın sevgilisi Menderes’i ve iki Bakanı’nı idam sehpasında sallandırmıştı . Dünyaya rezil olmuştuk
Demokrat Partiyi sevenler tutuklanmış , binlerce subay ordudan atılmış , ağzını açan “ kuyruk “ yaftası ile aşağılanmış , kovulmuştu . Anadolu garip , Anadolu yasta , Anadolu’da akan gözyaşları bile saklanmıştı ..
İhtilalin üzerinden daha birkaç yıl bile geçmemişti . Balıkesir’in şirin ilçesi Dursunbey’de bir mevlid programı düzenlendi . İşin ilginç yanı , inançlı ve dindar insanların baskı altında tutuldukları böyle bir askeri dönemde mevlidi düzenleyenler CHP kökenli kasaba eşrafıydı .
Küçük yerlerde kimin hangi partiden olduğu bilinir . Dursunbey’in İsmet Paşa’cıları da babadan dededen partici idi . Aynı zamanda mazbut ve dindar insanlardı bunlar .. 1940’lı yıllarda Balıkesir merkezinde 27 cami ot,saman,arpa buğday deposu yapma bahanesiyle kapatılırken CHP’li eşraftan birkaçı, tarihi Zağnos Paşa camiinin kapatılmaması için ta Ankara’lara gitmiş ve İsmet Paşa’dan izin bile kopartılmıştı .
Kasabada mevlid konusu uzun uzun tartışıldı .
Bir kısım Demokrat’lar “ Yahu Kardeşim ! Bunların mevlidinde vardır bir çapanoğlu .. Ben gitmem “ dese de bir kısım demokratlar “ Allah için yapılan bir davet bu .. Ne mahzuru var “ diyerek belirtilen gün gelince merkez camide toplandılar ..
Kur’an’lar okundu , mevlid okundu , sıra duaya geldi . Müftü Efendi hamd ve salavattan sonra başladı duaya :
- Ey Allah’ım , sen bu 27 mayısı yapanlara yardım eyle ! İşlerinde kolaylıklar ver !
- Amiiin !...
CHP’lilerin elleri havada göğe yönelmiş ,huşu içinde “amin” derken şaşkın demokratlar da elleri yere dönmüş ve dudakları büzülmüş bir halde kıvrılıp kalmışlardı …
Müftü devam ediyor :
- Allah’ım , 27 mayıs’ta memlekete barış ve kardeşlik getiren komutanlarımıza , İsmet Paşa’mıza , devlet adamlarımıza hayırlı hizmetler yapmalarını nasip eyle !
- Amiiin !!!
Bir kısım insanlar dua bitmeden camiyi terk etti . Hepsinin yüzünde hayal kırıklığı , kırgınlık ve hüzün vardı . Zalimler için dua eden Müftü Efendi’ye kimisi beddua ediyor , kimisi Allah’tan sabır diliyordu .
- Yaa işte böyle ! dedi , olayı nakleden Dursunbey’li arkadaşım ..
Ve devam etti :
“ Babam çok sert ve asabi mizaçlı , dindar bir adamdı . Babamdan çok sopa yemişimdir . Eve gidip gelirken takip ettiğimiz yoldan , görüşeceğimiz komşulara kadar her şeyi kesin kurallara bağlamıştı . Ama her şeyin başında Allah rızasını gözetirdi . O mevlid gecesi babam da çok üzgün ve neşesizdi ..
Sabah erkenden kapımız çalındı . Kasabanın mezarlığı ile babam ilgileniyordu . Gelen adam telaşla :
- Amca bir mezar hazırlattır !
- Ne var ; kim öldü ?
-Müftü Efendi öldü amca ! Müftü dün gece mevlidden sonra aniden rahatsızlanarak vefat etti …
Evde hepimiz şaşırıp kaldık . Sapasağlam adam nasıl birden bire ölür . Çocuk aklımız buna bir cevap bulamıyordu. .
Akşam yemeğinden sonra anneme bir şeyler anlatıyordu babam …
“ Hanım ! Beni iyi dinle ! Bu gün öğle namazını takiben Müftü’nün cenaze namazına büyük bir kalabalık iştirak etti .Geceki mevlidde gönül bırakanlar bile gelmişti . Sorma hanım .. İki kişi Müftü Efendiyi mezara indirirken bir anda , kefenlenmiş cesedine sarılı koca bir yılan fark edip dehşete kapıldım. Yanımda duran Müftü’nün yakını olan gence dönerek parmağımla mezarı işaret ederek “ Gördün mü ? “ dedim . Yanaklarından akan yaşları silen adam “ Neyi gördüm mü ? “ deyince, üstelemeden
ve duayı beklemeden hemen kabristandan ayrıldım . “