Yüzde 58 sorusuna uzmanından cevap geldi

xxx23

Dün Suriye’de gittikçe ivme kazanan vahim gelişmelerden, düşen işsizliğe, ciddi bir tehdit haline gelen cari açığa, küresel krizin yeniden başkaldırı ihtimaline kadar, hem içeride hem de dışarıda, adeta sürüsüne bereket yorum konusu vardı...

Hepsi birden, Neşe Düzel’in Tarhan Erdem ile yaptığı röportajı okuyunca anında bir gün sonraya ertelendi...

Çünkü o röportajda iki gün önce ‘AK Parti yüzde 58 oy alabilir miydi’ başlıklı yazımdaki sorduğum sorulara duayen bir uzmandan cevaplar vardı.

***

O yazıda sorum şuydu:

“Acaba MHP oylarına göz dikmek yerine, AK Parti örneğin, referandumdaki değişimci dilini devam ettirseydi, aynı zamanda da Sayıştay ve Ombudsman yasalarında askeri kayırmasaydı, askeri yargıyı denetlemek için uyum yasalarını da seçim öncesi çıkarsaydı, 12 Eylül rejiminin siyaset kurumunu tarihe gömmek isteyen referandumdaki değişim cephesinin tüm oylarını alabilir, oylarını yüzde 58’e çıkarabilir miydi?”

***

Cevapları, Neşe Düzel’in röportajı sayesinde Tarhan Erdem’den aldım.

Düzel’in “AKP sizce neden bu seçim sürecinde böylesine milliyetçileşti de, hizmeti ve askerî vesayete karşı duruşu konusunu öne çıkarmakla yetinmedi” sorusuna Tahram Erdem’in verdiği cevap şöyleydi:

“MHP’nin oyunu üç, dört puan azaltıp, onu yüzde 10 barajının altına indirecekti ve böylece bugün kazandığının çok üstünde milletvekili sayısı elde edecekti. AK Parti’nin hesabı buydu. Dolayısıyla MHP’yi baraj altına itmek için milliyetçilik yoluna girdi. Ama başaramadı. AK Parti eğer eğitimde, sağlıkta yaptığı hizmetleri, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi mücadelesini, askerî vesayete karşı duruşunu, yargının kalitesini arttırma girişimlerini öne çıkarmakla yetinseydi belki daha fazla oy alabilirdi. Yanlış bir teşhiste bulundu ve izlediği politikayla MHP’yi baraj altına düşüremedi.

...Başaramazsan hem kendi dışındaki milliyetçileri desteklemiş olursun ve MHP’nin oyunu arttırırsın, hem de bu milliyetçi politikanla Kürtleri küstürürsün. Mesela Kürtlerin mart ayında Erdoğan’a bakışıyla, 12 Haziran’da bakışı çok farklı. Kürtler, mart ayında Erdoğan’ı, kendilerine yardımcı olan bir devlet adamı ve Kürtlerin ekonomisini geliştirmek isteyen bir siyasetçi olarak görürken, Erdoğan son seçim konuşmalarında elinde urgan, asmak için Apo’yu arayan bir adama dönüştü ve Kürtleri küstürdü. Unutmamak lazım, Kürtler Apo’ya bizim baktığımız gibi bakmıyorlar. Apo, onlar için kutsal bir varlık.”

***

Altını çizerek okuduğum bir diğer soru ve cevap şöyleydi:

“AKP, hiç milliyetçilik yarışına girmeden aksine demokrasiye ve özgürlüğe vurgu yapsaydı, oyları ne olurdu?”

“Azalmayacağı muhakkak. İşin hem artısı hem eksisi olduğu için bugünkü civarda bir oy alırdı gene.

...İşte o zaman MHP belki barajın altına düşebilirdi. Çünkü öyle bir eğilimi vardı MHP’nin. AK Parti’nin seçim politikası MHP’yi baraj üstü bıraktı. Yoksa biz yaptığımız kamuoyu anketlerinde MHP’yi bıçak sırtında görüyorduk. Yüzde 9-11 mertebesinde geziyordu. Ama AK Parti’nin seçim stratejisinden sonra oyu arttı. Herkes MHP’nin oyu kaset yüzünden arttı diyor ama ben bu artışı kasete bağlamıyorum. MHP’nin oyu, MHP baraj altına düşürülecek diye seçmende oluşan algı ve endişe yüzünden arttı.

...Çünkü insanlar oy verirken ilk sırada milliyetçiliği dikkate almazlar. Ama Erdoğan’ın başlattığı milliyetçilik yarışı MHP’ye oy kazandırdı çünkü bu yarış, MHP’yi baraj altı bırakma isteğinin altını daha fazla çizdi. ‘Erdoğan, MHP’yi baraj altına düşürüyor’ düşüncesiyle halk MHP’yi barajın üstünde tuttu. Yoksa MHP kendiliğinden barajın altına düşebilirdi.”

***

Dilerim, benim gibi birçok insanın aklını kurcalayan ve cevabını Tarhan Erdem’den aldığım cevapları AK Parti Genel Merkezi de bilimsel bir şekilde araştırır... Bu konunun ısrarla üstünde durmamın nedeni, Türkiye’nin geldiği noktada ‘ilkeli ve tutarlı’ bir değişimin çok daha yüksek bir karşılık bulacağı, bundan daha da önemlisi siyasete olan güvenin zedelenmesini tamamıyla önleyeceği... Bir yanımızda Merhum Menderes’i manen, diğer yanımızda da onu asanların sulbünden gelenleri fiilen bir arada bulundurmaya Türkiye’de siyaset dense de, ben değişimi ilkeli, tavizsiz, yürekten destekleyenlerin gücüne çok daha fazla inanıyorum...