Avrupa'nın iflas eden ilk ülkesi Yunanistan çok ciddi sosyal sorunlara yol açacak önlem paketini kabul ettirdi ve 110 milyar euroluk yardımı garantiye aldı. 30 milyar eurosu IMF, 80 milyar eurosu da AB tarafından karşılanacak kredi için söz verilen yakıcı önlemler, Yunan İşçi Sendikası Sözcüsü'ne göre; "ülkenin modern tarihine en sert saldırı" ve "ülkeyi yirmi yıl geriyle götürecek" boyutta. Peki çözüm olacak mı? Ya da Avrupa'daki sorun Yunanistan'ın iflasını önlemekle bitiyor mu?
Avrupa Birliği ülkeleri, Yunanistan krizine tam üç ay sonra müdahil olabildi. Şubat ayında kendini gösteren iflas, aslında bir çok Avrupa ülkesinin başına geleceklere işaret ediyordu ama ısrarla konu "Yunanistan krizi" ile sınırlı tuttular. Birlik ülkeleri, geçtiğimiz yıl ABD'de büyük iflaslar yaşanırken de karar almakta zorlanmışlar hatta ortak tavır alamamışlardı. Kriz bu yıl Atlantik'in doğu kıyılarını vurmaya başlayınca aynı başıbozukluğu sergilemekten endişe etmediler. Öyle ki; Birlik düşüncesinin, ortak para projesinin çöküşü bile konuşulur oldu ama AB ülkeleri yine bir araya gelmeyi, ortak hareket etmeyi başaramadı. "Düşeni terk etme" politikası Avrupa'nın geleceğini belirleyecek gibi görünüyor. Şubat ayına dönelim:
Ünlü ekonomist Kenneth Rogoff, kamu borçları nedeniyle yakın zaman içinde "birkaç ülkenin iflasını beklediğini" açıkladı. Bu ülkelerin Yunanistan, Portekiz ve İspanya olacağı hemen hemen kesinleşmişti. Gözler Yunanistan'a çevrilirken, bu ülkedeki kriz, Avrupa'nın büyük bölümünün içinde bulunduğu krizi gizleme imkanı sunuyordu. Aslında birçok ülkenin durumu Yunanistan'dan farklı değildi. Portekiz, İspanya ve İtalya sıradaki ülkelerdi.
Küresel ekonomik krizin daha doğrusu küresel sistemik krizin 2010 yılının ikinci yarısında Avrupa'yı derinden sarsacağı çok daha önceden öngörülmüştü. Sistemik krizin bu dönemde aniden patlayacağı, aslında sürecin Şubat ayında başladığı, bunun küresel ölçekli jeopolitik çözülmeye yol açacağı ifade ediliyordu. Endişeler şu şekilde sıralandı:
"Devletler çöküşün eşiğinde, işsizlik tırmanacak, milyonlarca insan için sosyal güvenlik sona erecek, maaşlar düşecek, küresel yönetim sistemi dağılacak, Çin-ABD çatışması artacak, İran ile İsrail/ABD krizi tırmanacak, iç borç balonu patlayacak, kaçınılmaz enflasyon yükselişleri yaşanacak, uluslararası düzeyde tansiyon yükselecek, sosyal düzeyde güvensizlikler artacak..." Tabii bunlar en kötü senaryoyu oluşturuyordu. Bugün Yunanistan'ı çökerten borç krizinin domino etkisi yapacağı ve ülkeleri yaygın bir çöküşe sürükleyeceği ortak kanaat haline geldi..
Rusya Başbakanı Vladimir Putin; Moskova'dan destek isteyen Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'yu teskin etmek için şu sözleri söyledi: "Amerika'nın durumu Yunanistan'dan daha iyi değil. Hepimiz biliyoruz; küresel ekonomik kriz ne Yunanistan'da ne Rusya'da ne de Avrupa'da başladı. Okyanus'un karşı tarafından bize geldi..."
2009 şokunu yaşayan ve "iyileşme"ye doğru gittiği söylenen ABD'de; dev miktarda doların vergiden kaçmak için off-shore adreslere yöneldiği, merkez bankasının krizi önlemek amacıyla piyasaya vermekte olduğu 2,2 trilyon doları geri alma konusunda sıkıntı yaşayacağı, 2010 ve 2011'de bütçe açığının 2,6 trilyon dolara yükseleceği, aslında "iyileşme"nin gerçek verilerle örtüşmediği bir tür psikolojik operasyon olduğu biliniyor.
2010'da ise, "PIGS ülkeleri" denilen Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya üzerinden bütün Güney Avrupa'nın ciddi sarsıntı geçireceği, kısa zaman içinde krizin Avrupa'ya yayılacağı, euro ekonomik bölgesi dışında kalan İngiltere gibi ülkelerin de benzer durumda olduğu ifade ediliyor. Tablo ve verileri okuyanlar, "çöküş" ifadesini rahatlıkla kullanır oldu.
İflas eden Yunanistan'ın bütçe açığının GSYİH'ye oranı yüzde 9.8 iken mesela İngiltere'de bu oran yüzde 13.3. Yine kamu borcunun GSYİH'ye oranı Yunanistan'da yüzde 94 iken İngiltere'de yüzde 59. Sadece Güney Avrupa ülkeleri değil, Avrupa'nın hemen tamamı benzer durumda. Yunanistan'ın ödemesi gereken borç bütçesinin 8 katı. ABD'nin ödemesi gereken borç, bütçesinin 5 katı. Avrupa'nın ödemesi gereken borç bütçesinin 4,7 katı. Yani hepsi iflas noktasında.