Yol deyince ilk akla gelen hadisi şerif; Rasulullah’ın (SAV) şu güzel beyanıdır. “İman yetmiş üç / yetmiş küsur şubedir. Onun en başı; ‘la ilahe illallah’ demek, en sonunu da yolda insanlara eziyet veren bir şey kaldırmaktır.” Bazen küçük görürüz... Düşündüğümüz ve düşlediğimiz çok büyük hayırlar için biz zaman kaybı sayarız yoldaki engellerin kaldırılmasını... “Ne olacak bundan?” dediğimiz şey, bizim için bir iman göstergesi oluverir.
İnsanların günlük olarak yürüdüğü yolda, maneviyat yollarında, eğitim yolunda, sağlık yolunda, cennete giden yollarında ne çok engelleri vardır... Bunlar bazen cidden ayaklarına takılır ve kim bu engeli kaldırırsa o kazanır. Bazen de küçük çeldiriciler olarak kalır ve engel olma görevini yaparlar. Hem kendileri hem de çevredekiler bu engeli fark etmekte zorlanır. İşte maharet de buradadır. Tam da burada engeli fark edip onu izale etmek, bu işi yapan şahıs için bir iman göstergesi oluverir.
Bizim atalarımız sanki durmadan yol üzerine konuşmuşlar. Elbette “kimi yola düşer,” kimi de “yolda düşer” kalır... Yola düşenler menzile ulaşır, yolda düşenler kaybolur gider. “Yola girmek” zor olsa da “yoldan çıkmak” daha kolaydır. “Yürüyene yol dayanmasa” da “oturana yol çok uzak görülür.”
Bizim bu diyarlar, istediğiniz gibi yolun çok olamadığı yerlerdir. Şehirlerarası yollar iki şeritli olsa da ücretlidir. Ücretini ödeyen yolda mesafe alabilir. Asfalttan toprak yola saptığınızda (Allah kimsenin yolunu saptırmasın) hayat ve yol şartları hemen değişir. Ama ulaşacağınız bir menzil varsa burada yol bulmak zorundasınız. Yol yokmuş diye dönenler, hedefine de ulaşamaz. Yolu anladık da nasıl mı gideceğiz?
Bunun için çok değişik araçlar kullanılabilir burada... Dedem gününden kalma otobüslerle şehirlerarası yolculuklar yapılır. Bunun az da olsa yeni ve konforlu olanı bulunur. Ancak yakın köyler ve iç bölgeler için değil. Şehirlerin girişlerine yakın noktalarda kimlik kontrolleri olur. Burası seyahatin en önemli noktasıdır. Bu kontrol noktalarında kimlik kontrolü için asker / polis aracın içine girmez. Tüm yolcular iner, tek sıra halinde kimliklerini kontrol ettirirler. Bu kontrol iki yön için de yapılır. Bazen 5 - 10 otobüs bir anda denk geliverir. Yüzlerce insan, yaşlısı genci, hamilesi çocuklusu sıraya girer. Hatta yağmur çamur, sıcak soğuk, demeden o noktada geçilir. Burası aynı zamanda ayaküstü rızık kazanma derdinde olanlar için bir geçim noktasıdır. Hani sizin dinlenme tesislerinde aldığınız yiyecekler olur ya... Onlar burada seyyar olarak bulunur.
Kamyonların genelde içine hayvan doldurulur. Hayvanların üzeri bir kat tabaka ile kapatılmıştır. Oraya da başka eşyalar ve insanlar biner. Bu kamyon kasaların kenarlarına da tavuklar, bazen koyunlar sallandırılarak seyahat edilir.
Taksi ve minibüsler burada da bulunur. Şehir içinde herkes özel aracıyla (Taksi, motor, bisiklet) seyahat eder. Toplu taşıma bulunmaz.
Şartlara göre tamponu iple bağlanmış kapısı zoraki tutturulmuş taksileri yollarda görmek de mümkündür. Elbette biz ortalama vatandaştan bahsediyoruz. Zira benim Türkiye’de görmediğim lüks araçlar da vardır burada. Onları saymıyoruz.
Motorlarımız vardır. En yaygın olanı da motorlardır. Her işe yarar. Aspirin gibidir. Üzerinde insan taşınır, hayvan taşınır, her türlü eşya taşınabilir... Şartlar budur. Şehir içinde ve şehirlerarası yalda normal araç yoluna ilave olarak motor ve bisikletlerin kullandığı yan yollar da vardır. Bizde olmayan bir yol çeşididir bu...
Bisikletleri unutmamak lazım... Köylerde gördüğüm ve kadınların kullandığı bisikletin genelde freni de yoktur. Bununla odun bile taşınır. Su taşımak için zaten birincil araçtır da...
Şehir merkezinde başının üzerinde bir leğen / tepsi içine özenle yerleştirilmiş yumurtaları bisikletiyle taşıyan kadının görüntüsü benim için en unutulmaz olanıydı.
Yumurta taşımanın görseli olmasa da siz çilek taşıyanlarla idare ediniz. Sizin için çilek taşıyan görüntüyü paylaşabilirim.
Yani hedefiniz varsa ona gidilir...
Yeter ki siz bismillah deyip yola çıkın...