Yine, yeni, yeniden...

xxx78

Her ülkede yeni bir şey söylemek, farklı olmayı göze almak risklidir de, Türkiye'de bu risk başka yerlerden daha fazladır. Başka ülkelerde mucitler teşvik edilip mükâfatlandırılır, bizde alışılmadık bir çıkış yapan “Yeni icat mı çıkarıyorsun?” diye ayıplanır. Hiçbir düşünce üretmeden emekli olan profesörlerle, kör değneği beller gibi hep aynı şeyleri tekrarlayıp duran danışmanlar ülkesidir burası...

Herhangi bir konuda en son 'açılım' ne zaman yapılmıştı, 'Kürt açılımı' ve 'Ermeni açılımı' öncesinde, hatırlıyor musunuz? Evet, iktidara geldiğinde ilk iş olarak Diyarbakır'a giden ve oradan “Kürt realitesini tanıdık” açıklaması yapan politikacılar (Süleyman Demirel- Erdal İnönü) çıktı. Ya da en son gittiği ülke olan İspanya'dan dönerken orada işittiklerinden etkilenip “Bask modelini uygulayacağız” diyen (Tansu Çiller) de... Bir başka politikacı (Mesut Yılmaz) kimbilir kimin etkisiyle “Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” de diyebilmişti.

Lâf üretmede üstümüze yok zaten; ancak lâfı projeye veya açılıma dönüştürme becerisi gösteren pek çıkmıyor bizim ülkemizde.

Sivillerde lâfı projeye dönüştürme ve risk üstlenme olmazsa askerde hiç olmaz. Biraz farklı olan, değişik davranışıyla öne çıkan Org. Doğan Güreş'in ismi kışladan silindi, Org. Hilmi Özkök'ün etraftan işitmediği kalmadı.

Bu bakımdan, Org. İlker Başbuğ'un bir grup meslektaşla birlikte gittiği Sınırtepe Karakolu ziyareti sırasında sarf ettiği sözler hiç küçümsenmemeli. “Ankara'da bir şeyler mi pişiriyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap da, her akşam bazı ekranlardan evlere ulaşan “Türkiye bölündü, bölünecek” türü yaygaralara gösterdiği tepki de önemli bir yenilik.

“Öyle yayınları izlemeyin” öğüdünün Genelkurmay Başkanı ağzından çıkması nasıl hafife alınabilir?

Konuşmasının üzerinden geçen birkaç gün içerisinde siyasilerin Org. Başbuğ'a verdiği tepkiler ise çok bildik; CHP sözcüleri Org. Başbuğ'un çıkışını 'siyasete müdahale' olarak değerlendirdiler. Kendilerinin defaatle yaptıkları siyasete müdahale çağrılarını unutmuş olsak tavırlarını 'demokratik bir çıkış' sayacağız da, Org. Başbuğ'un Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terörle mücadele kararlılığıyla ilgili ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü vurgulayan sözlerinde 'siyasi bir yön' bulmakta zorlanıyoruz.

Çıkışı 'görev alanı içerisinde kalma özeni' sebebiyle de bir yenilik Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un...

Önümüzdeki tabloya bakıldığında görülen, Türkiye'nin içinden geçtiği kritik dönemde görev üstlenmiş siyasi kadronun icraatı lâfta bırakmayan, projeye ve açılıma dönüştüren bir kararlılığa sahip olduğu... Tek başına siyasilerin kararlı olması yetmez; Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un açılıma verdiği destek, askeri bürokraside de yeni bir şeyler söyleme niyetini dışa vurması bakımından çok önemli...

Böyle bir tarihi dönüm noktasında, ana muhalefet partisinin ninesinin sakızını çiğneyen tiplerden oluştuğu görüntüsü vermesi, onlar açısından büyük bir ayıp... 'Demokratik açılım' adı altında terörün bitirilmesi girişimine de, 'Ermeni açılımı' ile ülkeyi dünyanın dört bir yanında köşeye sıkıştıran büyük bir engeli ortadan kaldırma çabasına da “Hayır” dışında bir şey demeyen bir muhalefet...

Oysa, muhalefet de, hiç değilse Genelkurmay Başkanı'nın duyduğu 'farklı şeyler söyleme' ihtiyacı istikametinde bir yeni tavır belirleyebilirdi. Kendisinden bekleneni yaparak değil, her zaman ürettiği lâfların aynısını tekrarlayarak değil, her çıkışa illâ karşı-çıkışla mukabele etmesi gerekirmiş gibi değil... Farklı, değişik, yeni bir şeyler yapıp söyleyerek...