Ortadoğu milletleri olarak artık kesinlikle yönetme sanatını öğrenmemiz lazım. Bakın sizlere bugün basit bir planlamanın sonucunda Ortadoğu’da nasıl büyük bir ayrışmanın oluştuğunu ya da küçük bir yaranın nasıl kangrene dönüştüğünü anlatayım.
Baas Partisi’nin kuruluşu ve bunun Arap dünyasında meydana getirdiği etkileri ele alacağız. Baas, Arap dilinde yeniden diriliş anlamına gelir ama yeniden dirilişin nasıl büyük bir yıkıma döndüğünü göreceğiz.
Önce işin başına Baas Partisi’nin kuruluşuna gidelim. Fikir babalarını ve kurucularını şöyle tanıyacak olursak, Mişel Eflak Suriyeli bir Hristiyan ve bu fikrin kurucularından en önemlisidir. Fransa’nın Sorbonne Üniversitesi mezunudur. Yine Salah el Bitar Fransa Sorbonne mezunudur. 1930’lardan sonra Fransa’dan Suriye’ye Mişel Eflak’la birlikte dönmüşlerdir. Sadece milliyetçi olarak gittikleri Fransa’dan aynı zamanda sosyalist milliyetçi olarak dönmüşlerdir. Yine parti kurucularından ve partinin isim babası da sayılan Zeki Arsuzi de Fransa Sorbonne mezunudur. Bu üç isim partinin önemli kurucularıdır. Baas Partisi sosyalist Arap milliyetçiliğini benimsemiştir. Fikrî kuruluşu 1943’ler olarak kabul edilir. 1940’lar ilginçtir Müslüman Kardeşlerin yani İhvan’ın Mısır-Suriye-Lübnan’da teşkilatlanıp güçlendiği dönemdir.
Suriye’de doğan Baas daha sonraları farklı yerlerde örgütlenmiştir. Örneğin Lübnan’da örgütlenmeyi Amerikan Üniversitesi’ndeki öğrenciler sağlamıştır. 1967 Arap-İsrail savaşının da etkisiyle, 1968’de Irak’ta, 1970’lerde Suriye’de Baas var olan yönetimleri yıkarak ülke idaresini darbelerle ele geçirdi. Hemen sonrası baba Esat 1971’de Suriye’de devlet başkanı oluyor. Irak’ta da 1979 yine Saddam Hüseyin devlet başkanı oluyor. Tesadüf bu ya aynı tarihlerde İran’da devrim oluyor bunu fırsat bilen Irak İran’a savaş ilan ediyor. Baas’ın egemen olduğu iki ülkede ilginç olaylar yaşanıyor. Suriye’nin Hama şehrindeki üzücü katliam başta olmak üzere Sünniler katledilirken Baas’ın yönetimde olduğu diğer ülke Irak’ta da Şiiler üzerinden bu yapılmaya çalışılıyor. Bu iki ülke dışında İran ise bu ayrışmaya çanak tutacak bir yönetime kavuşuyor. Yani işin ilginç tarafı üç ülkedeki yönetim değişiklikleri aslında mezhepçilik merkezli ayrışmanın adeta zirve yapmasına neden olmuştur. Baas Suriye’de Sünnileri, Irak’ta Şiileri öldürüp birilerinin istediği uzun vadeli planların günümüzde hayata geçmesini sağlıyor. Aslında İsrail-Arap savaşlarının Müslüman Kardeşleri yani İhvan’ı güçlendirmesinden çekinenler Baas partisine ciddi şekilde destek veriyorlar. Onları darbelerle başa getirmeleri ya da farklı yerlerde güçlendirip teşkilatlandırmaları Müslüman Arapların birleşmesi yerine ayrışmasına kavgalar ve çekişmeler içine girmelerine sebebiyet vermiştir.
İslam dünyasında darbe ya da olağanüstü zamanlarda gelen yöneticilerin ve yönetimlerin çoğunun özelliği şudur; toplumlarının kültür, tarih, din ve de ne kadar kendinden olan değerleri varsa hepsine yabancıdırlar. Toplumlarındaki tüm farklılıkları kaşıyıp onları baskı ve katliamlarla kavga ortamına çekerler. Baskı ve korkuyla toplumları sindirip ülkelerini kalkındırmak yerine iktidarlarını sağlamlaştıracak adımlar atarak toplumlarını yoksulluk ve gözyaşına mahkûm ederler. İstisnalar çok azdır. Bunlar işte yerli malı ve en tehlikeli Lawrence’lardır. Bu adamlar işleri bitene kadar kullanılır bitince de bir oyunla bitirilir. Baas rejiminin has adamı Saddam örneğinde olduğu gibi. Rabbimin Ortadoğu’ya, oraların insanlarına layık liderler nasip etmesi dileğiyle.