Yaşadığım şehirde, halk arasında Pıtırık Ahmet diye bilinen son derece sevimli bir meczup yaşıyor. Biz onu Hafızcum (hafızcığım) diye çağırırız. Malumdur her beldenin velisi ve meczubu mutlaka bulunur. Bazen bu Hafızcum’a “hadi bir vaaz ver” diye takılırlar. O’ da “Ya eyyühellezine amenu - ey iman eden kafirler” diye etrafındakilere kendince konuşma yapar.
Yıllar önce Rasim Özdenören’in bir kitabını okumuştum. Kitabın ismini kendime bugün başlık olarak seçtim.”Yeniden İnanmak”. Rahmetli Cahit Zarifoğlu O’nu “yedi güzel insan”dan biri olarak göstermişti. Rasim Bey gerçek bir güzel insan. Güzel insan olarak şekillendiği bahçede, kırk kusur yıldır güzellik tohumları saçmaya devam ediyor.
İnsan, yeniden inanmak değince farklı algılar içine girip, inanmanın yenideni nasıl olabilir diye düşünebiliyor. Zira iman tam bir teslimiyettir. Tam inanan, teslim olan insan tekrar nasıl inanacak?
Yazar kitabının arka kapağına şu güzel cümleleri yerleştirmiş:"Yeniden İslami düşünce tarzıyla, İslami yaşayış tarzıyla ayarlı hale gelmek, geçmiş dönemlerden kalan ve kafalara yer etmiş yanlış ve yabancı unsurları ayıklamakla mümkün olacaktır ancak. Şöyle ki, bir an için kendimizi, İslam'la ilgili hiçbir şey bilmiyormuş gibi farz edeceğiz. Bağışıklık kazandığımız İslam dışı yaşama tarzını zihnimizden ve yaşayışımızdan kovacağız. Belki, böylelikle yeniden İslam'ı kabul etmeye kendimizi hazırlamış oluruz."
Günümüzde Müslümanların yaşam tarzları doğrusu İslam’dan çok uzak. Zamanımız Müslüman’ı çok şeylerle ilgileniyor da, öncelikli olarak ilgilenmesi gereken şeyleri ya öteliyor ya da önemine inanmıyor. İnsanımız artık modanın, sporun, magazinin sıkı birer takipçisi. Gençler İspanya, İtalya veya İngiltere’deki futbol takımlarının kadrolarını çok rahat sayabilirler, ama mesela otuz iki farzın acaba kaçını sayabilirler? Sanatçıların hayatlarını ezbere bilen insanımız, namaz surelerinin kaçını ezberinden okuyabilir?
Tabi asıl tehlikeli olan ise İslami hükümlerin bir bölümünü kabullenememek. Aldıkları eğitimden, yetiştikleri çevreden belki inatlarından ve belki de inançsızlıklarından olsa gerek, insanımız ilahi hükümleri sorguluyor. Dünya kadınlar günü dolayısıyla İstanbul Barosu bir açıklama yapmış. İnsan haklarının, özgürlüklerin, inancını yaşayabilmenin savunucusu olması gereken baro, Allahın emri gereği örtünmeyi tercih eden kadının, kafesler içerisinde olduğunu söylemiş. Allah Teala Kuran’ında bakınız nasıl uyarıda bulunmuş: “Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka bir şey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” Bakara:85
Her gün birçok gazeteyi okuyan, akşam haberlerini kaçırmayan, dizilerin tutkunu insanımız, ömrüm boşa geçiyor deyip İslam İlmihali’ni veya Kuran Mealini baştan sona okumuyor. Ahlak, edep kitaplarını kütüphanesinden uzak tutuyor. Netice olarak da İslam ve İslami eserler hayatında yer almıyor, ya da az yer alıyor. “Kuranın Anlamıyla Buluşma Platformu” Anar’a konumuzla ilgili bir anket yaptırmış. Bu ankette çok çarpıcı tespitler var. Ankette görülüyor ki toplumumuzun yüzde 76’sı Türkçe meali hiç okumamış, yüzde 24’ ü ise tamamını okumuş. Yine bu araştırmaya göre toplumun % 79.8'i kendisini ‘dindar' olarak görürken, sadece % 4.9'u düzenli olarak Kuran'ın mealini okuyor.
Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler” diye başlayan ayeti kerimeler var. Allah-u Teala Hazretleri müminlere seksen sekiz yerde bu şekilde hitap etmiş. Ne bahtiyarlıktır ki iman şerefine nail olmuş müminler bu övgülü, iltifatlı ve aidiyet bildiren hitabın muhatabıdır. Allah Kuran’da, kullarına dünya ve ahiret mutluluğunun reçetelerini bahşetmiş. Şüpheden, sapkınlıktan, hurafeden, şeytanın yollarından uzak, tam bir teslimiyet, tam bir iman tavsiyesinde bulunmuş.
Kuran-ı Kerim şöyle emir ve ikazda bulunuyor: “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur. (Nisa- 136)
Yani öyle iman edin ki imanınız sizi Allah Teala ile pazarlıktan uzak tutsun. Öyle iman edin ki imanınız fallardan, burçlardan uzak olsun. Öyle iman edin ki; imanınız tağutlara yüz vermesin. Öyle iman edin ki, yaptıklarınızın karşılığını sadece Allah’tan bekleyin. Öyle iman edin ki, hayrı da şerri de, başarabildiklerinizi de başaramadıklarınızı da Allah’tan bilin. Öyle iman edin ki, hayatınızda Kuran ve sünnet hakim olsun. Öyle iman edin ki, Müslüman gibi inanıp da hristiyan veya Yahudi gibi yaşamayın. Deyin ki “...Teslim oldum alemlerin rabbine”.Bakara:131