Tüm Hesapları yine altüst oldu.
Son sözü sağlam irade söyledi ve kardeşlik hukukuna, mazlumların sesine ve Yeniden Büyük Türkiye idealine sahip çıktı. Eski devlet özlemi içerisinde olanların beklentilerini bir kaz daha boşa çıkarttı. Şantajı, montajı, kirli ve kayıt dışı siyaseti yeniden sandığa gömdü. Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçerek; sancağını, gönlünü, iradesini, geleceğini, umudunu, idealini, onurunu ve mazlumları ona emanet etti.
Tarafsızlık ile “Takatsiz Türkiye’yi” dayatanlara inat “Tarafım” diyerek;
Verdiği oy ile;
Mısırlı Esma’nın çığlığına;
Gazzeli Ahmed’in gözyaşına;
Suriyeli Fatma’nın feryadına;
Doğu Türkistanlı Abdullah’ın umuduna;
Kerkük, Keşmir, Musul, Orta Afrika Cumhuriyeti, Myanmar ve Patanili Muhammed’in seslenişine kulak verdi.
Millet, yeni bir medeniyet tasarımı için, eşi, benzeri ve sınırı olmayan bir inşaya onay verdi.
Diğerinin mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa etmeye çalışanları sarstı, insanlara yol gösterecek güneşin Anadolu’dan doğuşunu sağladı.
Eski statüko bekçilerinin umudunu yıktı, yeni statüko arayışlarını sona erdirdi.
Neo-Con ve Neo-Libarel arayışları boşa çıkarttı,
Faiz lobisinin kalkışmalarını sonuçsuz bıraktı,
Vesayet beklentisi içinde olanları, çözüm süreci karşıtlarını yalnızlaştırdı, kardeşlik hukukuna sahip çıkarak; “Yeryüzüne adaleti getirmek için ben de varım” dedi.
Bir oy ile millet;
İstikbal, istiklal ve istikrar noktasında büyük bir ivme yakalayan ülkemizin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürleşme yolculuğunu hızlandırdı, kurumların daha verimli hale getirilmesi için köşke yetkiyi verdi.
Davosta dile getirilen “one minute”in, ortaya konan kişilikli siyasetin bütün diplomatik ilişki ağında hâkim olmasını isteyenler “Recep Tayyip Erdoğan” diyerek, milletin başına milletin adamını getirdi.
Ama arayışlar sona ermedi, ermeyecek.
Onca alçaklığa, onca tezgâha, ihanete ve yenilgiye rağmen pes etmediler.
Sinsice ve kurnazca milleti psikolojik çöküntüye sürüklemek için anında harekete geçtiler.
Devletin, tüm kurumlarını, baştan aşağı, emperyal amaçlar doğrultusunda dizayn etmeyi başaramayınca kontrollü gerilim stratejisini devreye soktular.
Stratejiyi sosyal medyada, “Burası Ankara, her an her şey olabilir” mesajıyla devreye soktular. Bir yandan korku pompaladılar bir yandan darbe çığırtkanlığı yapmaya başladılar. Eş zamanlı TV’lere çıkan kiralık isimleri Başbakanlık üzerinden mühendisliğe başladılar. Fitne harekâtı devreye sokulduğu saatlerde, oyunu bozan kongre kararı ve AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’in, “Önümüzdeki günlerde kimse AK Parti’den kavga gürültü çatışma kaos beklemesin” sözleri oldu. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, “Abdullah Bey tabii ki partimize gelecek. O partimize zenginlik, güç katar. Hem toplum genelinde hem partimizin, teşkilatımızın tabanında hem parti grubumuzda, hepimizin gönlünde Abdullah Bey'in bir yeri vardır. Onun gelmesinden daha tabii ne olabilir” açıklaması ise AK Parti'de genel başkanlık ve başbakanlık için mücadele, gerilim arayışı içerisinde olanların beklentilerini boşa çıkarttı. Partiyi daha şimdiden ikiye bölenlerin hayalini ise kısa süre içerisinde MKYK bölecek. Bölünen AK Parti değil, çatı ittifakı olacak. Lider kavgası AK Parti’de değil çatı koalisyonunda yer alan partilerde yaşanacak.
Ve 27 Ağustos sonrası millet yeni bir medeniyet tasarımı için güçlü bir başbakana sahip olacak. Türkiye, yeni stratejik yönetim kapasitesiyle sahaya inecek.
www.twitter.com/aslandegirmenci
degirmenciaslan@gmail.com