Anadolu Gençlik İstanbul Şubesi, Çalışan Gençlik Komisyonu, "Helal Kazanç Seminerleri" düzenledi; seminerler halen devam ediyor... Geçen hafta sonu, Ümraniye Anadolu Gençlik Şubesi'nde "Helal Kazanç" deyip konuştum ve yedi yazı yazdım... Meseleyi toparlayalım; bu yazı -şimdilik- sonuncu yazı olsun, bilahare devam ederiz...
İnsan topluca üretip ayrı ayrı tüketecek şekilde yaratılmıştır. İnsandan başka böyle özellikleri olan bir varlık yoktur. İnsan diğer canlılardan dört özelliği ile ayrılır. 1. İnsan hem topluluk içinde yaşar hem kişiliğini korur. Oysa diğer canlılar ya topluluk içinde yaşarlar kişilikleri kalmaz ya da ayrı ayrı yaşar toplukları olmaz. Topluluk içinde yaşadığı halde kişiliğini muhafaza eden ve hür olan yalnız insandır. Bu da ancak kurallara uymakla sağlanır. Kuralların bozulduğu yerlerde yöneticilere uymakla "düzen" devam eder. 2. İnsanın diğer bir özelliği olarak, insanlar ortak çalışarak birlik oluştururlar, sonra bölüşerek ayrı ayrı tüketirler; insanların böyle bir "düzen"leri vardır. Bu da canlılar içinde yalnız insana mahsus bir özelliktir. Diğer canlılar ortak çalışırlarsa ortak tüketirler. 3. İnsanın başka bir özelliği de iç içe teşkilatlanmasıdır. Bu sayede tüm insanlar tek ümmet olmuşlardır. Başka canlılarda iç içe organizasyon yoktur. Bu "düzen" de ancak kurallara uyarak hareket etmekle gerçekleşir, yöneticileri dinlemekle sağlanır. 4. Nihayet insanlar "düzen" olarak birbirleri ile ya ayrılırlar ve ayrı yaşarlar veya savaşırlar. Oysa insan dışındaki diğer bütün canlılar ya savaşırlar yahut uyum içindedirler. Bu maddelerde işaret edilen hususlar; eğer kurallara uygun hareket edilmezse, yetkililerin kararlarına uyulmazsa, yapılan işlerde uyum olmaz, birinin yaptığı diğerine uymaz, hattâ diğerinin yaptığını da bozar ve ameller bâtıl olur; "düzen" sağlanamaz.
Avrupalılar planlı, programlı, projeli, kurallı, uyumlu ve düzenli işler yaptıkları için hakimdirler, bizden zahiren kat kat ileridedirler. Müslümanlar ise medeniyet ve düzenlerinin yaşlanması sonunda, eski kurallar uygulanamadığı için kuralsız yaşamaya başlamışlardır.
"Düzen" kurmaya çalışanların en çok karşılaştıkları zorluk; kuralsız hareket etmeye, disiplinsiz hareket etmeye alışmış insanları kurallı ve disiplinli şekle getirmektir. Basit bir üretim uygulamasında da bu böyledir. İstişare ile kurallar konmalı, kurallar ittifakla oluşmalı ama sonra herkes o kurallara uymalı, yahut herkes kendi koyduğu kurala uymalıdır. Nitekim savaşlar da disiplin ve eğitimle kazanılır. Kurallı hareket ve uyumlu hareket edilirse zafere ulaşılır. Yani Allah'a itaat etme ve yetkiliye itaat etme prensibi. Herkes kendi kurallarına başkalarının uymasını istemekte, başaramayınca da terk edip ayrılmaktadır. Kuralsız hareket ettiklerini gördüğünde çalışma arkadaşları terk etmektedir.
İlmî araştırma ve çalışmalarda ne kurallar vardır ne de itaat vardır. Herkes kendi araştırdığını, öğrendiğini ve bildiğini savunur. İlmî araştırma ve çalışmalarda kuralların içine gömülmek hatadır. Yeni delil yeni ilmî sonuca götürür. Dinde ise kurallar vardır, itaat yoktur; insanlar içtihatlarına uyuyorsa itaat ederler. Herkes kendi içtihadı ile hareket eder. İtaat askerlikte ve iş/ekonomi hayatında vardır. Askerlikte yöneticiler öndedir, sonra kurallara uyulur. Ekonomide ise kurallar öndedir, yöneticilere kurallar çerçevesinde uyulur. Ekonomide kurallara itaat hakimdir, askerlikte ise komutana itaat hakimdir.
Tekrar başa dönelim ve soralım; "Yeni Ekonomi Düzeni"ne neden ihtiyaç vardır? Tarım döneminden sanayi dönemine geçilince kimse kendi ürettiğini tüketmiyor, başkasının işinde çalışıyor; bunun sonucunda "sömürü ve işsizlik sorunu" ortaya çıkıyor... Kur'an işsizlik sorununu çözecek ve mucizesini gösterecektir. İşsizlik sorunu içinde halkın Kur'an düzenine gelmesi beklenemez. Cahiliye dönemindeki Mekke'de sahte mabutlar putlardı; her kabilenin putu vardı, kabileler bu putlara tapıyorlardı. Dünün sahte tanrıları "putlar" idi, bugünün sahte tanrısı ise "karşılıksız faiz parası"dır. Bugünün insanları paraları olursa her sorununu ve sosyal hastalığı tedavi edeceklerini sanırlar; oysa o "sahte para" tedavi etmez, sadece hastalığın ömrünü uzatır. Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed gibi; çağımızın bu putunu ancak "alternatif sistem, 'Adil Ekonomik Düzen' kuruluşları" ile yıkabiliriz. Ve's-selam...