MHP bunu hep yapıyor. Hep yaptığı, olumlu davranır görünüp gerçek anlamda demokratikleşmeyi sekteye uğratmak... Yeni dönemde kendine bir yol haritası hazırlaması beklenen Ak Parti'ye, dün, en önemli maddesi Anayasanın Anayasa Mahkemesi'yle ilgili maddeleri (68, 69) ile Siyasi Partiler Kanununu değiştirerek parti kapatılmasını daha da zorlaştırmak olan kendi yol haritasını sundu MHP...
Kapatılma âkıbetinden kıl payı kurtulmuş, ilmeği her an boynunda hisseden Ak Parti'yi kendi çizgisine çekmek için bundan daha kışkırtıcı bir hamle olamazdı. Nitekim, Ak Parti yetkilileri, MHP'nin teklifini cazip bulduklarını açıklamada gecikmedi.
Ak Parti'ye yakışan kendi yol haritasını kendisinin belirlemesidir; başkaları tarafından belirlenen yol haritalarının başına iş açabileceği endişesini her zaman taşımalıdır iktidar partisi. Aksine davranışın nelere mal olabildiğinin iyi bir örneği yine MHP desteğiyle anayasada gerçekleştirilen iki maddelik değişiklikti; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı o girişimin faturasını salt Ak Parti'ye çıkardı.
Yeni dönemde en fazla işitilecek sözcük 'uzlaşma' olacak. Ak Parti'nin diğer siyasi aktörlerle, sivil toplum örgütleriyle, kanaat önderleriyle belli bir uzlaşma zemininde buluşabileceği bir yol haritasına ihtiyacı var. Gerekirse CHP, MHP ve DTP'yi yanına alabilecek, TOBB ve TÜSİAD'ı göz hizasında tutacak, Gönüllü Kuruluşlar Vakfı gibi çok sayıda sivil örgütü çatısı altında buluşturan kuruluşları da ihmal etmeyecek bir harita...
'Uzlaşma' sihirli sözcüğüyle amaçlananın, Türkiye'nin önünü açacak, yaşanılan dönemle irtibatını sağlayacak, dışta gücünü içte refahı artıracak reformları birbiri ardına gerçekleştirmek olduğu asla unutulmamalı.
Her sihirli sözcük gibi 'uzlaşma' sözcüğüyle kast edilenin de kısıtları var. Siyasi partiler geçmişte savundukları hatırlatılarak uzlaşmaya davet edildiklerinde tutum değiştirir, sivil toplum örgütleri yıllardır savundukları ilkeleri göz ardı ederlerse ne olacak? Ak Parti, CHP ve TÜSİAD'a dönüp Vaktiyle hazırladığınız anayasa değişikliklerini ben de benimsedim dediğinde beklediği gibi 'uzlaşmacı' bir tavır yerine Hayır cevabıyla karşılaşırsa?
Böyle durumlarda reformları gündemden düşürmeli mi Ak Parti, sürdürmeli mi? Sürdürecekse 'uzlaşma' kimlerle yapılabilir?
Reform konusunda siyasetçilerin ayak sürümesi, sivil toplum örgütlerinin yan çizmesi durumunda Ak Parti'nin önünde 'uzlaşma' için tek bir adres kalıyor: Millet... Geçen yıl yaşanan cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin aşılması, cumhurbaşkanını halka seçtirme formulüyle mümkün olabilmişti. Bunu sağlamak için de halkoylamasına başvurmak gerekmişti. Sonuçta sorunun üstesinden gelinebildi.
Benzer bir yöntem reformların önüne çıkartılan her tıkanıklığın açılmasında da işe yarayabilir. Halkoylaması (referandum) müessesesine gerektiği her noktada başvurmaktan çekinmemek şart.
Yeni dönemin parametreleri konusunun işlendiği bir tahlilde mutlaka yer verilmesi gereken önemli bir ayrıntı da medya ilişkileridir. Geçmiş dönemde, medyadan 'hasmane' bir konuşlanma ve iktidarın buna cevap olarak dışlayıcı tavrı söz konusuydu. Bu dönem ise, mümkünse ilk açılımı bu alanda gerçekleştirerek, medyayla çok daha farklı bir ilişki tarzı geliştirilmelidir. Medyayı 'bizden' ve 'bize karşı' tarzında kategorize etmek ve 'bize karşı' sayılanları karşıya almak yerine, derdi gerçekten halkın bilgi edinme hakkına cevap vermek olan medya kuruluşlarının hepsiyle olumlu ilişkilere girmek daha yerinde olacaktır.
Bütün medya kuruluşları temsilcilerinin davet edildiği büyük basın toplantılarına hasret kaldık; Başbakan Tayyip Erdoğan o eski alışkanlığı yeniden başlatamaz mı? Hep kriz anlarında bir şeyler talep etmek için olması gerekmiyor; büyüğünü küçüğünü ayırmaksızın bütün medya patronları ve üst düzey yöneticileriyle iktidarın öndegelen isimlerinin biraraya gelmesi sadece siyaset-medya ilişkilerini yumuşatmaz, çehresi yenilenen medya gerçeğini medya patronlarının da algılamasını sağlar.
Yeni dönemi iyi değerlendirmeli Ak Parti.