YENİ DÖNEMDE “DİYALOG- UZLAŞI” ZORUNLULUĞU

Ulvi SEVECEN

Seçimler yapıldı, halkımız tercihini ortaya koydu. Hedef ileri demokrasiydi. Bu ise, toplumların ulaşabileceği  en  ideal seviyenin göstergesi. Yeni siyasi tablo, diyalog ve uzlaşı kültürü olmaksızın ülkenin ileri demokrasi yürüyüşünde karşı karşı kaldığı  problemlerin çözülemeyeceğini, bunun zorunluluğunu bizlere anlatır tarzda  adeta.

Yeni dönemde gelecekle alakalı   öncelikle ele alınması gerekli olan konunun “sivil bir anayasanın oluşturulması” olduğunu bilmemiz gerekir.  Devlete  ve onun en büyük koruyucusu olan halka yaşatılan ve geleceğe yönelik  de yaşatılmak istenilen sıkıntıların kaynağı olan, darbe dönemlerinin eseri , vesayet anayasasının  sivil anayasa ile yer değiştirmesi   en etkili  çözüm yolu olacaktır. O zaman hak ve özgürlükler adına halkımızın önünü kesen  engelleyici  tüm  projeler  zemin bulamayacak ve  kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

 Hangi siyasi partinin tabanı olursa olsun genelde halkımız, bu konuda istekli olduğu mesajını seçim öncesinde bizlere ima etti.  Siyasilerin de her türlü polemikten uzak sırf bu iş için bir araya gelebilecekleri   hüzn-ü  zannım  halen kaybolmuş değil. 

Dünyada  her platformda  yerini almış,  geniş bir siyasi ve ekonomik  vizyona sahip bir Türkiye’nin  genişlemesine hiç bir dış etken  karşı gelemezken,  iç  etkenlerin de bu değişime direncinin olamayacağına inanıyorum.  Bu süreçte  en  önemli  faktör  ise şartların veya  son siyasi tablonun bizlere ve siyasilere direttiği  “  diyalog-uzlaşı kültürünün  işletilmesi”   olacaktır.

 Diyalog, insanları insan olma  ortak paydası etrafında birleştirmektir. Pratik olarak karşılıklı münasebetlerin başlatılması ve devam ettirilmesidir. “Diyaloğa açık insan” denilince kendi doğrularına zıt şeyleri bile konuşmaya açık insan, “diyaloğa kapalı insan” denilince kendi doğruları dışında bir şeyi dinlemeye bile tahammülü olmayan insan, ” iki ülke lideri arasında diyalog kurulmalı” denilince de iki lider arasında görüşmelerin başlaması ifade edilir.

Diyaloğa niyet etmek, girmek ve onu sürdürmek ancak hoşgörülü, içinde insan değerleri  özümsemiş kişilere özgü bir haslettir. 

Diyalog kurmak, kişi veya toplumların kendine,kültürüne ve birikimine güvenin ifadesidir. Bu özelliğe sahip olmak çağı kavramak ve çağın gereklerini veya dilini en verimli şekilde  kullanabilmektir.

Diyalog, medeniyetin ulaşabileceği belki de en önemli zirvelerden biridir. Ülkeleri oluşturan toplulukların sulh ve salah içinde yaşamalarının fidanlığıdır.

Bu bağlamda Sayın Başbakan’ın  seçim günü akşamı  ortaya çıkan  netice sonrasında yapmış olduğu “balkon”  konuşmasında  diyalog ve uzlaşının gerekliliğine atıfta bulunmasını,  “çözüm noktasında son derece manidar, insani değerlere yakın bir ruh yapısı ve  samimi hislere sahip olduğunun   tezahürüdür”  şeklinde düşünebiliriz.

Beklentimiz,  parlamentoda grup oluşturacak tüm siyasi parti  başkanlarının  ülkemizi düzlüğe çıkarıp, değişimlerin hızını arttıracak  olan  bu  teklif  karşısında sessiz kalmamalarıdır. Zira  sulh ve salaha en çok ihtiyaç duyan toplumlardan biri de biziz.

İnsan, toplum ve devletler arasındaki  her türlü münasebetlerin  anahtarı bu iki sihirli kelimede saklı. Ne var ki bu tür münasebette doğru zemin, doğru usul  ve uslup da  çok önemli. Bu üçlü sac ayağında yapılacak bir yanlışlık tarafları birbirine düşürebilir, istenilen netice alınamamakla birlikte geçmişteki  hatalı davranışlara tekrar dönülebilir.

Yapılan yanlışlara bakıldığında  bazen çok küçük  detaylarda  gizli olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Siyaset üstü bir değer  veya menfaat varsa o da  herkesin içinde yaşadığı ülke toprakları ve onun geleceğidir. Bu büyük değeri bir dağa benzetirsek,  yamaçlarındaki çakıl taşları mesabesinde olan  küçük  şahsi veya hizbi  bir takım değerlere takılıp kalınması halinde netice alınamayacak, sadece  gelecekte mutlaka varılacağına inandığımız olan bu hedefin  gecikmesine neden olacaktır.

Küreselleşen dünyada  bütün toplumlar  gerek siyasi ,  gerekse  sosyo- ekonomik platformlarda  kurmuş oldukları münasebetlerle  hızla yoluna devam ederken,  ülkemize yaşatacağımız gecikmeler problemlerin birikmesine ve akabinde insanımızın  yeni   sıkıntılara sokulmasına kapı aralayacaktır.

Yaklaşık  bir bucuk asırdır yaşadığımız, daha doğrusu yaşatılan “geri bırakılmışlık” dönemini  aşma zamanının geldiğine inanıyorum.

Şimdi  diyalog- uzlaşı zamanı…

ulvi_sevecen@hotmail.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.