Son günlerde ardı ardına patlayan bombaları, suikast girişimlerini izliyor musunuz? Öyle kriz bölgelerinde değil, alakasız gibi görünen ülkelerde, Ortadoğu'nun kriz noktalarının çevresindeki hatta çok uzağındaki ülkelerde yaşanıyor bunlar. Hemen hepsi İsrail, İran bağlantılı istihbarat operasyonları olarak öne çıkıyor.
Ne zaman benzer örtülü operasyonlar uç vermeye başlasa, sonrasında daha büyük suikastler hatta ciddi çatışmalar gelir. Şimdiye kadar hep böyle oldu. Bu yüzden, münferit gibi görünen bu tür saldırıları dikkatle izlerim yıllardır. Çünkü, bir şeylerin habercisidir, ipin ucunu buradan yakalar, yaklaşmakta olan krizin kalbine kadar ilerlersiniz.
Konuyla ilgili son bomba, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'la ilgili oldu. Geçtiğimiz günlerde Singapur'u ziyaret eden Barak'a, bu ülkede suikast yapılacağı, saldırının son anda önlendiği, üç kişinin yakalandığı bildirildi. Singapur kaynaklarına göre zanlıların elinde Barak'ın ziyaret programı bulunmuş. İsrail, hemen olağan şüpheliyi adres gösterdi ve işin arkasında İran ve Hizbullah olduğunu iddia etti. Bildiğimiz, Hizbullah'ın Lübnan dışında bu tür saldırılara girişmediği yönünde.
Sadece bu kadar değil. Zincirleme saldırılar oluyor. Bangkong, Tiflis ve Yeni Delhi'de İsrail misyonlarına yönelik saldırılar da aynı zincirin halkaları sanki. Mesela Bangkong'daki saldırıdan önce Mossad liderinin Tayland'ı ziyaret etmesi, Tiflis'in İsrail için neredeyse askeri garnizona dönüşmesi birlikte düşünülmeli. Bugünlerde İran-Azerbaycan ilişkileri ciddi biçimde gerildi. Gürcistan gibi Azerbaycan'ın da İsrail ilişkilerinin de en yüksel seviyede olması, Tahran'ın Bakü'ye ağır suçlamalarda bulunması, İran nükleer bilimcilere yönelik saldırıları yapanların Azerbaycan'dan geldiğini iddia etmesi de bu çerçevede değerlendirilmeli...
Peki neler oluyor?
İran ile İsrail karşılıklı örtülü operasyonlar mı yapıyor? Öyleyse bu saldırıların sonu nerelere uzanır? İsrail'in İran'a yönelik kampanyası malum: Batı dünyasını bu ülkeye müdahaleye çağırıyor. Siyasi çatışma zaten yaşanıyor. Uzunca bir süredir İsrail kaynaklı olarak İran'a yönelik örtülü operasyonlar zaten yapılıyordu. Tahran'da arabasına bir Mossad ekibi tarafından bomba yapıştırılarak öldürülen nükleer bilimci, bunun tek örneği değil. Tuhaftır, İran'ın suçlandığı son saldırılardan bazılarında da yine o "yapışkan bombalar" kullanılmış.
Saldırılarda ortak nokta şu: Hindistan, Tayland ve Gürcistan İsrail'in çok iyi ilişkiler içinde olduğu ülkelerden. İsrail-Hindistan ilişkileri nükleer teknolojide ortaklığa kadar uzanıyor. Tayland, CIA uçakları ve esir kampları konusunda etkin biçimde kullanılan, İsrail'le çok iyi ilişkiler içinde olan ülkelerden biri. Gürcistan'ı söylemeye bile gerek yok. Çünkü bu ülke, İsrail'in Kafkaslardaki hareket üslerinden biri.
Böyle devam ederse, Barak'a bile suikast girişimi olduğu iddia edilebiliyorsa, önümüzdeki günlerde çok daha büyük ve ses getirici operasyonlar beklerim ben. İşin tuhafı, bütün bunların Ortadoğu dışında oluyor olması. O zaman yeni saldırılar, Azerbaycan ya da bir Avrupa ülkesinde neden olmasın!
Aslında bugün İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Kıbrıs Rum Kesimi'ne ziyaretini tartışacaktım. Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının işletilmesine yönelik yeni ihaleler açılırken, bunlar Türkiye'yi rahatsız ederken, "İsrail Kıbrıs'ta askeri üs kuracak" tartışmalarıyla ele alınan bir ziyaret bu.
Daha önce çok tartıştık burada: Eğer gerçekleşirse, İsrail ilk kez bir başka ülkede askeri üs inşa edecek. Oraya yerleşecek İsrail askeri gücü, füzeleri, uçakları sadece Suriye ve İran'ı mı hedef alacak? Öyle olsa bile, bütün bölgeyi sarsacak bir gelişme bu. Silahların Türkiye'yi hedef almayacağını kimse söyleyemez.
Çünkü, bizi rahatsız eden başka şeyler var. Akdeniz ve Balkanlar'da İsrail'in Türkiye karşıtı etkin kampanyasını hatırlayalım. Akdeniz'den Karadeniz'e, Macaristan'dan Gürcistan'a uzanan geniş bir alanda Türkiye'yi çevreleme görüntüsü veren gelişmeler bunlar..
Yunanistan'la yapılan askeri anlaşmalara dikkat edelim. Yunan hava kuvvetlerinin ihtiyaçlarını İsrail savunma sanayisi karşılayacak. Söz konusu anlaşmaları teknoloji transferi ve askeri ihtiyaçlar değil, jeopolitik hesaplar belirliyor. Netanyahu'nun 15 Ağustos 2010 tarihli Atina ziyareti, Yunanistan Başbakanı ve heyetlerinin İsrail ziyaretleri, Yunan hava sahasının açılması, Ekim 2010'da iki ülkede ortak hava tatbikatı düzenlenmesi, Girit açıklarında yapılan yüzden fazla İsrail savaş uçağının katıldığı tatbikatta S-300 füzelerinin test edilmesi, İsrail uçakları bin dokuz yüz kilometre menzil denemesi ve daha bir çok yeni durum...
Bunları tartışırken tehlikeye; "Ege adalarında İsrail füzeleri.. Kime karşı?" diye sormuştuk. Netanyahu'nun ziyareti ile gündeme gelen "Kıbrıs Rum Kesimi'ne İsrail üssü" gerçekleşirse ne diyeceğiz? Adalar'dan sonra Kıbrıs'ta da İsrail füzeleri... Kime karşı? Türkiye'ye karşı olmasın!
Her gün yeni bir şeye uyanacağız sanki...